Ey insan! Akıl bir binektir. Nerede kullanırsan orada koşturur. Bil ki onu sadece dünya meydanında sürersen, yanlış yaptın demektir. Onu âhiretin mahşerinde de sürmeye bak ki nimet yerini bulsun.

Ey insan!

Gönüller kaba benzer. Kaplar ise, ne koyarsan onunla dolar. Sen kabına bir baksana! Acep neler doldurdun ona. Bil ki nice kaplar vardır, kesici-kırıcı aletler vardır onda. Nice gönüller keser, nice kalpler kırar. Niceleri de vardır, şerbetle ballar akar da kırık ve yıkıkları tamir eder.

Ey kişi!

Konuşmak ıslak zeminde yürümeye benzer. Kimileri durmadan konuşur. Bir de o zemini çirk ile doluysa, etrafa çirk saçar durur. Bakarsın ki ayağı sürçer de yuvarlanır gider.

EY GÖNÜL DİLİNİ UNUTAN KİŞİ!

Bil ki onunla konuşmak nice kapılar açar sana. O halde az konuş da kalbine yönelmeye bak.

Ey insan! Allah dostlarına bak da Allah'a dost olmayı öğren.

Ey günah cîfesiyle kirlenmiş kişi!

Ne olacak böyle halin? Yeter artık. Rabbine yönelmeye bak. Çünkü her an O'na gitmek üzeresin.

Ey dergâh arayan insan!

Ezelde kurulan gönül dergâhını ne çabuk unuttun? Dön de ona bir bak! Gir oraya. Ama edeple gir. Bilesin ki Hakk’ın mekânıdır orası.

Sen, seni, senin sanma! Bilesin ki sen Rabbine aitsin. Eğer senden iyilik sâdır oluyorsa o senden değil, Rabbinin lûtfundandır, onunla övünme. Ama eğer kötülük sâdır oluyorsa o nefsindendir. O halde nefsini aradan çekmeye bak!

EY AYIPLAR ARAŞTIRAN KİŞİ!

Ey ayıplar araştıran kişi! Ne yapacaksın onları torbana doldurunca? Yiyecek misin yoksa? Sever misin "ölü eti" yemeyi?

Ey ayıpları açıp duran kişi!

Yarın mahşer gününde senin de ayıp ve kusurların açılıverdiği zaman ne yapacaksın? Bugün ört ki gördüklerini, yarın seninki de örtülsün.

Ey kişi!

Sana düşen şey örtmek değil midir abes ve kokar şeylerin üstünü? Açma da, kokusu seni de, başkalarını da rahatsız etmesin!

Ey benim diyen insan!

Aslına baksana ne idin? Bir de sonunu düşün, ne olacaksın? Öyleyse bu gurur niye?

Ey güzel yüz arayan kişi!

Bil ki güzel yüzler, güzel gönüllerde saklıdır. Güzel gönüllüleri bul ki, güzel yüzlere kavuşmuş olasın.

Ey gösterişi seven adam!

Boşa veriyorsun kazancını. Kim kazandığı paralarını rüzgârın önünde savurur ki!

Ey kardeş!

Yerde sürünen bir yaratığa bakıp da iğrenme! Allah (cc) seni de ondan yaratabilirdi. İnsan olduğunun kıymetini bil de O'na kul olmaya bak!

EY İNSAN!

Günah kiriyle kirlendiğini biliyorsan ne duruyorsun? Yıkanmaya bak tevbe ve namazla. Baksana, cennet yıkanıp paklananları bekliyor.

Ey İnsan!

Ömrünün hangi vaktindesin bilir misin? Sabah yahut öğle de mi diyorsun? Ya ikindi ya da akşamına varmışsan, halin ne olacak o zaman?

GENÇ İNSAN!

Verimli bir toprağa benziyorsun. Bil ki bu toprağına şimdi ne ekersen yarın onu biçeceksin. O halde boşa verme en bereketli çağlarını. Şimdi ilim ek o verimli toprağına, takva ile onu sula da yarın hikmetler alasın/toplayasın. Bil ki ilim takva ile güzelleşir. Takva ise ilimle süslenir. O zaman mü'min kulun kalbinde hikmet kapıları açılır ve âleme inci ve mercanlar saçılır.

Kul demek hata demektir. Kul hatadan salim değildir. Kullara düşen ise hataları örtmektir. Büyükler "hatasız kul olmaz" demişler.

Ey Kul!

Gönüller kristale benzer. Kırıldı mı kolay tamir edilemez. O halde ey gönül kıran kişi! Gönül kristallerini kırıp durma! Bir gün senin de kırılarsa üzülürsün.

Ey İnsan!

Dünyaya gelip de Allah'ın cemalini görmeye hak kazanmadan âhirete gitmek ne büyük bir kayıptır. Bilesin ki en kıymetli hakikat cemali İlahiye kavuşmaktır. Ey kardeş! Hesabını buna göre yap!

ÂH ŞU DİL

-Ey İnsan!

İnsanı dövmek sadece taşla sopayla değildir. Hani o açılmayası ağızlar var ya! Bir açıldı mı oradan nice taşlar, sopalar dökülür.

Ah şu dil! Ne dikenler saçar o, ne tuzaklar kurar! Ey kardeş! Öyle bir dil sahibi olmamaya bak ve onlardan da Allah'a sığın.

Ey dil! Kelâmın daim Hak olmadıkça neye yararsın?

Ey lisanı kara adam!

Kötü söylemekle dudakların ne hale gelmiş baksana! Ya gönlün ne halde? Uzak et onları kendinden. Terk et dilini yalayacak cehennem ateşlerini. Baksana Allah'ın en sevgili kulu; "insanları en çok cehenneme koyan şey nedir?" sualine "ağız ve ırz" (Tirmizî, Birr, 62), diye cevap vermişlerdir.

Ey insan!

Diline mi inanayım yoksa haline mi? Dilin hak, hak diyor ama halin hiç de öyle söylemiyor.

EY CENNET SEVDALISI!

Sen muhabbetini Allah'a yönelt ki, cennetler sana sevdalansın.

Ey cehennem korkusu çeken adam!

Gönlünü Allah sevdasıyla öyle alevlendir ki, cehennem ateşini söndürsün. Zira gerçek şudur ki, mü'minin nuru cehennem ateşlerini söndürecek güçtedir o gün. Görmez misin İbrahim Aleyhi’s-selâmı!

Ey nefsine rağbet eden adam!

Bilesin ki sen ona rağbet ettikçe, o seni bataklığa gömer. Onu itele de bir bak haline.

Ey kardeş! İyi bak da iyiyi gör. Bilmez misin hikmet ehli kimseler hep öyle yapmışlar. Onlar ayıbı kapatıp, iyiyi açmışlar.

EY KARDEŞ!

Azalarının her gün sana ne dediğini duyuyor musun? Bil ki sana; "Ey bizi taşıyan insan! Bizim hakkımızda Allah'tan kork! Dikkat et de, ateşe atma bizi. Nasıl dayanalım ona. Gaflet etme, günahlara dalma. Ne olur acı bize" deyip duruyor. Kulak ver de dinlesene!

Ey artıklarla uğraşan kişi! Bil ki kargalar artıklara koşar. Dünya da hep birilerinin artığı olmadı mı?

Ey ilim denizinin kıyısında duran kişi. Korkma, dal oraya! Hikmet deryaları bulacaksın. Oradan da marifet okyanuslarına kavuşacaksın.

İlim kazanının içine ihlâs mayasını katarsan, hikmet ilmi ortaya çıkar. O zaman ibadetin tatlanır.

EY GÜZELİM DİYEN

Ey güzelliğiyle böbürlenen güzel! Bil ki bir gün yok olacak o. Eğer daima seninle olmasını istiyorsan, güzellerin de güzelliğini aldığı O En Güzel Rabbine yönel! O'ndan ayrı kalma!

Ey gençliğine güvenen kişi! Baksana ihtiyarlık derdine düşenlere… Sen öyle mi kalacağını sanırsın?

Ey insan! Verenin Allah (cc) olduğunu bil! O'ndan iste! Alanın da O olduğunu bil de tevekkülle "Sen bilirsin Allah'ım!" de.

Ey hırsları gözünü kapatmış kişi! Ecelin ne zaman bilir misin? O gelince, bir saat ileri atamazsın. Sonra da o doymayan gözün bir avuç toprakla doyar.

Ey ağzımın tadı yok diyen kişi! Rabbinin adı yoksa ağzında, nasıl tat bulacaksın orada?

Ey beden hastalığı ile kıvranan insan! Şükret Rabbine, zikret onu. Bilesin ki gönül hastalığı ondan pek de elîmdir.

KOŞ RABBİNİN HUZURUNA

Ey gönül huzuru arayan insan! Bir bak nerelerde geziniyorsun. Nedir bu boşluk böyle. Yazık sana. Bilmiyor musun gönüller derdine derman, bir Allah'tır bir Allah!

Ey kardeş! Hadi durma. Koş Rabbinin huzuruna… Yan, yakıl! "Sana göresim geldi Rabbim," diyerek ağla… Ağla da melekler duysun ağıtlarını. Ağla da Hakk'ın kapıları açılsın. Sonra da Rabbin en iyi bildiği halde meleklerine; "Ne istiyor kulum" diye sorsun. Onlar da "Seni istiyor Allah'ım, Seni" desin. Ey kardeş! Bayramın mübarek olsun!

Ey Dost kapısının tokmağını arayan adam! Bil ki o, duadır. Öyle ya Rabbimiz; "Yalvarıp yakarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin, de" buyurmadı mı? (25 Furkan 77.)

AHLAKIN GÜZEL OLSUN!

Ey kardeş! Huysuzluğun çirkinliğini anlamak istersen, huyu kötülere bak. Âlim, âbid ve zahid de olsan, güzel huyun olmadıkça kemale ulaşamazsın. Baksana Muhammed Mustafa (sav); "Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim" buyuruyor. (Muvatta’, kitabü'l-ahlâk 8.)

Ey kardeş! Gönül huzuru hataları görmemekle hâsıl olur. Hataları görür durursan, kalbinde huzursuzluk meydana gelir.

Ey kalbi dertli adam! Onu Mevlâ'ya arz et ki, derdin dermana dönüşsün.

Ey sabır değirmeninde dönen kişi! Buğdaydın, un oldun. Şimdi ise fırına sürülüp ekmek olacak, açları doyuracaksın. Ne mutlu sana!