Hz. Âdem’in çocukları hadisesi Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde geçen Kur’ân mealinde şöyledir: “Onlara Âdem’in iki oğlu hakkındaki haberi gerçek olarak oku. Hani her biri birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. -Kurbanı kabul edilmeyen-, ‘Seni öldüreceğim’ demişti. O da, ‘Allah sadece müttaki olanlardan kabul eder. Andolsun sen beni öldürmek için bana elini uzatsan da ben seni öldürmek için elimi uzatmam. Ben âlemlerin rabbinden korkarım. Ben dilerim ki sen benim günahımı da kendi günahını da yüklenesin ve cehennem halkından olasın. Zalimlerin cezası budur’ dedi. Nefsi kendisini kardeşini öldürmeye yöneltti ve nihayet onu öldürdü; böylece ziyana uğrayanlardan oldu.”

Bu anlatıdan insanın tarih boyunca hikâyesinde ihtirasları uğruna öldürmeyi ve savaşı tercih edenle buna karşın barışı isteyen tarafın her dönemde olacağını anlıyoruz. Modern dönem öncesinde adalet barış içerisinde yaşayan toplumların kılavuzu olmuşken, bugün savaşların yaşanmadığı modern toplumların öncelikle akıl ile hareket ettiklerini görüyoruz. Burada özellikle batılı ülkelerin ‘sadece kendi içlerindeki barış önceliği’ ile ilgili oldukları şerhini de elbette düşmek gerekiyor. Dünya coğrafyasına baktığımızda şiddetli çatışmaların yaşandığı bölgelerin ne adalet ne de akıl ile idare edildiğini görüyoruz.

Bir toplum içerisindeki şiddet ve savaş duygusu gerekli sebepler vuku bulduğunda ortaya çıkıyor. Siyasi, sosyal ve kültürel sebepler etkin olsa da savaşları doğuran en önemli etken günümüzde ekonomik gerekçelerdir. Yüzeyde farklı sebepler gözükse de insanlar ekonomik sıkıntı çektiğinde isyan ediyor; barınma, beslenme vb. ihtiyaçlarını gideremediğinde eline silahı alıyor. Fakat belirli bir standartta yaşama imkânı elde ettiklerinde mevcut düzeni içselleştirerek yaşamlarını devam ettiriyor. Kapitalizm ya da küreselleşme bağlamında bunun en iyi örneğini rasyonel hareket eden Amerika Birleşik Devletleri sunuyor. Ülkede birçok etnik unsur asırlardır bir arada yaşıyor, fakat yıkıcı bir kaos ve çatışma kendi içlerinde meydana gelmiyor. Modern toplumlarda insanların standartlarının belirli bir düzeyde tutulması sağlandığında o toplumda çatışma tohumları ekseriyetle engellenmiş oluyor.

Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu

Asırlar boyunca kendi içlerinde savaşan Avrupalılar 1951 yılında dünya tarihinde ilk defa kendi iradeleri ile egemenliklerinin bir kısmını ulus üstü bir kuruma devretti ve bugün AB’nin de temeli olan AKÇT’yi kurdu. Akıl ile hareket eden Avrupalıların temelde mantıkları şöyleydi: “Biz birbirimizle savaşmayı engelleyemiyoruz, o zaman savaşın hammaddesi olan kömür ve çeliğin kontrolünü ortak bir kuruma devredelim, bu şekilde kendi içimizde de barış içerisinde yaşayalım.” Sonuç itibariyle Avrupalılar, İkinci Dünya Savaşı sonrasından bugüne kadar kendi içlerinde bir savaş yapmaya bu sayede engel oldular.