Tunus’ta devrime ve üzerine yemin ettiği anayasaya, halk iradesine ve demokrasiye ihanet ederek parlamentonun kapısına kilit vuran Kays Said, keyfi kararlarına ve uygulamalarına her gün bir yenisini ekliyor.

En ufak bir eleştiriye dahi tahammülü olmayan diktatörlük heveslisi Tunus Cumhurbaşkanı’nın hedefinde bugünlerde devrim sonrasının ilk cumhurbaşkanı Munsıf el-Merzuki var.

Eski cumhurbaşkanının darbe karşıtı açıklamalarından rahatsız olan Kays Said, el-Merzuki’yi “vatan haini” ilan ederek diplomatik pasaportunun elinden alınmasını istedi.

Adalet Bakanı’na da “yabancı ülkelerin başkentlerini dolaşarak Tunus’a müdahale çağrısında bulunmak” ve “Tunus’un milli güvenliğini tehlikeye atmak” ile suçladığı el-Merzuki hakkında soruşturma başlatması talimatı verdi.

Munsıf el-Merzuki, Tunus’ta Kays Said darbesine karşı sesi en çok çıkan siyasi lider.

Avrupalılar başta olmak üzere ulaşabildiği herkese ülkesinde demokrasinin tehdit altında olduğunu ve “üçüncü diktatör” dediği Kays Said’in devrik Zeynelabidin bin Ali rejimini geri getirmeye çalıştığını anlatıyor.

Tunus’ta daha önce cumhurbaşkanlığı yaptığı için söylediklerine kulak veriliyor.

Kays Said’in Batılılara el-Merzuki’yi kötülerken “İslamcı” olmakla suçlama imkânı da yok.

Daha da önemlisi, Tunus Cumhurbaşkanı ve perde arkasında kendisini destekleyenler, halk iradesini ve devrimi koruduklarını iddia ederek darbeyi sadece “en-Nahda Hareketi’ne karşı” gibi göstermek istiyorlar.

Raşid el-Gannuşi dışında ve en-Nahda Hareketi’yle örgütsel ilişkisi olmayan bir başka siyasi liderin, devrimi ve demokrasiyi savunan el-Merzuki gibi bir ismin darbe karşıtlığına öncülük etmesi oyunlarını bozuyor.

Karşılarında halk desteğine sahip geniş tabanlı bir demokrasi cephesi oluşmasından ve söz konusu cephenin uluslararası toplumun desteğini almasından endişe duyuyorlar.

Munsıf el-Merzuki’yi bir an önce susturmak istemelerinin sebebi bu.

Tunus’ta halk iradesine vurulan darbede Kays Said ön planda olsa da gerçekte tesis edilmeye çalışılan diktatörlüğün birbirinin rolünü tamamlayan üç ayrı ayağı var.

Birincisi, ülkeyi tek başına yönetme hayaliyle yanıp tutuşan Tunus Cumhurbaşkanı.

İkincisi, onun bu ihtirasını keşfeden ve kullanan “derin devlet”.

Darbeye örtülü destek veren ve el-Merzuki’yi eleştiren Tunus Genel İşçi Sendikası’nın da bu ikincinin bir parçası olduğunu unutmamak gerek.

Üçüncüsü ise başta Mısır olmak üzere demokrasiye ve Arap Baharı’na düşman olan rejimler.

Kays Said sadece kendisine düşen rolü oynuyor ve ülkeyi tek başına yönettiğini zannederek tatmin oluyor.

Munsıf el-Merzuki, Tunus Cumhurbaşkanı’nın suçlamalarına cevap vermek için yayınladığı bildiride 2019’daki seçimlerde ikinci turda Kays Said’e oy verdiğini fakat bugün kendisini Tunus için tehlike olarak gördüğünü, parlamentodan güvenoyu almadığı için gayri meşru olan hükümetin alacağı kararların da kendisini ilgilendirmediğini söyledi.

Tunus’ta demokrasi yanlıları ve en-Nahda Hareketi, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak bir aday etrafında birleşemeyerek büyük bir taktik hatası yapmışlardı.

Bugün o hatanın acısını çekiyorlar.

Darbeye karşı demokrasinin zafer kazanması için iki yıl önce başarılamayan birliğin sağlanması gerekiyor.