Peygamberimiz’in (sav) daha doğmadan yetim kalması ve yakınlarını küçük yaşta kaybetmesi hiç kuşkusuz üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur.

Efendimiz dünyayı henüz teşrif etmeden kısa bir süre önce babasını; ana şefkatine doymadan 6 yaşında iken anneciğini; 8 yaşında yanında kaldığı, kendisine kol kanat geren dedesini kaybeder.

Şefkat ve merhametinin gölgesinde büyüyeceği yakınlarından mahrum bırakılması ilerleyen yıllarda kendisine “Yalnızlık bana sevdirildi” cümlesini kullandıracaktır.

Yetimlik ve yalnızlık birbiriyle o kadar ilintili iki kelime ki!

Henüz çok küçük yaşlarda babadan ve anneden ayrılan Efendimiz’e kimin sahip çıktığını/çıkacağını ilk dönemde inen ayetlerdeki şu ifade ile öğreniyoruz: “Rabbin seni yetim bulup barındırmadı mı?!

Tüm yetimlerin barınağı, korunağı, kollayanı, sahip çıkanı Allah’tır (cc).

Kendisi de yetim olarak büyüyen Peygamber Efendimiz (sav), hiç kuşkusuz yetimler için en büyük şereftir. O bir yetimdi. O’nun yetim olması, kendisi yetim olanlar için onunla ünsiyet, bağ kurabilecekleri ne güzel bir payedir.

Efendimiz’in (sav) yetimliği tüm yetimlerin yüreklerini ısıtacak bir teselli konumundadır.

Kur’an bizlere yetimler hususunda onlara iyilikte bulunmayı, hakları noktasında hassas ve adil olmayı, yedirip-içirmeyi, onları hor görmemeyi ve incitmemeyi emreder; onların haklarına göz dikenleri de sert bir şekilde “tehdit” eder: “Haksızlıkla yetim malı yiyenler, karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar. Onlar, çılgın bir ateşe gireceklerdir” (Nisâ, 4/10).

Efendimiz (sav) ise bu noktayı “Sizi şu iki zayıf kimsenin, yetimin ve kadının haklarını çiğnemekten şiddetle sakındırırım.” buyurarak vurgulamıştır.

Şehitlerin geride bıraktıkları çocuklarla da yakından ilgilenen Peygamberimiz onların her türlü ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışır; kendisi cevap verecek durumda değilse dahi çevresindekileri bu doğrultuda yönlendirirdi.

Uhud Savaşı’nda şehit olan bir sahabenin ağlayan çocuğuna “Ağlama! Ben baban olsam, Aişe’de annen olsa istemez misin?” diyerek gönlünü alacak kadar yufka yüreklidir.

Yetimi göremeyen bir toplum gözlerini kaybetmiş bir toplumdur.

O toplumun artık vicdanından söz etmek mümkün değildir.

Kimi, kimsesi; arkası ve dayanağı olmayan kimseler genelde toplum tarafından daha az dikkate alınırlar.

Bir annenin çocuğuna verdiği merhamet, bir babanın çocuğuna kol kanat germek suretiye sağladığı destekten mahrum olan yetim, toplumun merhamet ve kol kanat germesine ihtiyaç duyar.

Sahip çıkanı olmayan yetimlerin mesuliyeti topluma yüklenen bir sorumluluktur.

Yetim yürekli Efendimiz’in (sav) ümmeti, yetim yürekli topluluk olmalıdır.

Dünyayı güzelleştirecek de o güzel yetimin ümmeti olan yetim yürekli topluluk olacaktır.