Tüm dünya ile birlikte Türkiye de zor günlerden geçiyor. Ekonomik gidişat insanları bunaltırken ülkem insanının farklı sorunları da yaşam kalitesini ve ruh sağlığını doğrudan etkiliyor.

Marketler, artık huzur veren değil huzur bozan mekânlar haline geldi. Kafanızı hangi reyona çevirseniz sürekli hareket halindeki etiketleri görüyorsunuz. İnsanların en temel gıda ihtiyaçlarına göz dikmiş açgözler doymak bilmeyen vampirler gibi her hafta düzenli olarak zam yapıyorlar. Akar yakıt istasyonları sevimsiz mekânlar arasında ön sıralarda kendisine yer bulmakta.

Artık araçların deposunu doldurmak lüks oldu. Eskiden gece ayın şavkı inerdi yeryüzüne, şimdi her gece 40-50 kuruşluk zamlar inmekte pompa fiyatlarına.

2002-2012 yılları Arasında Memurlar ve diğer sabit gelirli insanlar maaşlarıyla hem geçinir hem ev ya da araç alırlardı. Şimdi bir memurun ev alması hayal oldu. 450-500 bin TL’den aşağı ev yok. TOKİ bir umuttu ve yüz binleri ev sahibi yaptı. Artık kitlesel sosyal konutların haberi de duyulmaz oldu.

Kiralar insanlara bir zulüm, öğrenciler soyulmak istenen kaza döndü. Efendim vicdan problemi yaşıyoruz. Biraz da ahlak erozyonu…

İnsanlar ocağın altını kıstı iyice. Tarım Kredi Marketleri çözüm olur mu bilinmez fakat yangın çok büyük. Markete gelmeden önceki aşamalarda da ciddi problemler var.

Öneriler:

Uzun vadeli devlet yatırımları ertelenmeli ve insanımızın geçimine katkı sağlayacak sosyal çalışmalara öncelik verilmeli.

Asgari ücret seviyesinde çalışan milyonlara devlet baba şefkatiyle yeni destekler sunulmalı. Bunu da yaparken gayri resmi (zengin) fakirleri ayıklamak durumunda yetkililer. Bursluluk sınavına çocuğunu 4 çarpı 4 ciplerle götüren yoksul! vatandaş tiplerine dikkat etmeli. Sarraf dükkânında kendisini işçi gösteren patronlar yardımları alırken her şeyi resmi olan sabit ücretlilerin kenarda bekletilmemesi gerekir.

Okullarda kaynak meselesi

Değişmeyen gündemdir okullarda kaynak konusu. Her Milli Eğitim Bakanı kendi projesi olarak bazı düzenlemeler yapmakta. Mesela Hüseyin Çelik uzman ve başöğretmenlik sistemi getirmişti de bir kereye mahsus sınav yaparak öğretmenler arasına bir çatışma noktası bırakıp gitmişti. O gündür bu gündür 2. Kariyer basamakları sınavı yapılmadı ve aynı işi yapan öğretmenler arasında ücret adaletsizliği devam ediyor.

Bir ilimizde müfettişler okul okul gezerek çocukların kaynak kitap kullanıp kullanmadığını tespit etmenin gayreti içerisinde. Şayet öğretmenler odasında masa üzerinde ya da sınıflarda özel yayınevlerine ait kaynak kitap varsa suç aleti olarak tutanak altına alınıyor ve idareciler, öğretmenler hakkında soruşturmalar yapılıyor.

Başka bir il, bir proje kapsamında çocuklara kaynak kitap dağıtıyor. Türkiye’nin genelinde ise isteyen kaynak kitap alıyor istemeyen almıyor.

 Çözüm: Okullar ve öğretmenler asla çocuklara kaynak kitap alın ya da şuradan alın zorlaması yapmamalı. Fakat merkezi sınavlara girecek öğrencilerin kendi istekleriyle aldıkları kitaplardan dolayı eğitimciler cezalandırılmamalı.

Özel okullara da kaynak teftişi yapılıyorsa adalet tesis edilmiş olur. Eğitimcilerin moralini bozmamak lazım, ülkenin her vilayetinde aynı uygulamaların geçerli olması lazım. Vesselam…