Günümüzde neredeyse hepimizin öyle ya da böyle yaşam tarzımız daha seküler ve bireyci bir algının etkisi altında. Allah rızası için sabretmek, hoş görmek ve tahammül etmek yerine hazlarımızla hareket etmeyi tercih ediyoruz. Zevklerimizden feragat etmiyoruz, vazgeçemeyeceğimiz lükslerimizin listesi çok uzun.

Eskiden büyüklerimizin evliliğin bekası için görmezden geldiği bazı sorunlara bugün gençler ve evli çiftler “neden katlanayım” gözlüğüyle bakıyor. Bu algının yanı sıra büyüklerimizi, kanaat önderlerimizi ve anne baba ve yakınlarımızı aile sisteminden çıkardık ve yalnızlaştık yani çekirdek aile olduk.  Modern çağın günlük yaşam tarzının sorunlarını da bütün bunların üzerine eklediğimizde insanımız giderek boşanmayı daha makul ve matah bir süreçmiş gibi görmeye başlıyor.

İstanbul Aydın Üniversitesi’nde (2016) yapılan “Türkiye’de Boşanma Araştırması” başlıklı çalıştayda da boşanma ile ilgili derinlemesine analizler yapıldığında şu sonuçlara ulaşılmıştır. En önemli sonuç son zamanlarda boşanma oranlarının giderek katlandığı yönündedir. 50’li yıllarda 4 bin, 70’li yıllarda 13 bin olan boşanma sayısı 90’lı yıllarda iki katına günümüzde ise yaklaşık 4 katına çıkmıştır. Boşanma nedenleri arasında ekonomik krizler, aile içi şiddet, değer ve ahlak yozlaşması, sadakatsizlik ve aldatmanın artması ön plana çıkmaktadır.

Boşanan eşlerin %55’ini kadınlar, %45’ini erkekler oluşturmaktadır. Çalışan kadınlar daha fazla boşanmaktadır. Boşananların %90’ı çalışan kadınlar olmaktadır. Boşanma kararını daha çok kadınlar vermekte, erkekler daha az boşanmak istemektedir. Ayrıca şiddetin kadının boşanmak istemesinden sonra daha fazla ortaya çıktığı gözlemlenmektedir. Maalesef bu noktada erkeklerin hem şiddet sergilemesi hem de kadınlardan bu şiddete katlanmalarını beklemesi gibi son derece üzücü bir durumla karşılaşılmaktadır.

Kültürümüzde heyeti nasuha ve arabuluculuk kurumları her zaman ailelerin sıkıntılı ve çatışmalı anlarında devredeydi. Eşler arasında bir anlaşmazlık olduğunda büyükler arabuluculuk yaparak birçok sorunu önleyebiliyordu. Kendi deneyimlerini ve benzer sorunlar karşısında kullandıkları başa çıkma stratejilerini genç nesil ile paylaşarak kültürel aktarımın eşsiz katkısını onlara sunabiliyordu.

Bugün bu çok fazla mümkün değil. Bu nedenle arabuluculuk ile çözülebilecek birçok sorun da mahkemelerde boşanarak çözümlenmiş oluyor. İlişkiyi bozmak, sarsmak ve zedelemek nefse kolay gelir, öfkemizi kontrol edemez, gururumuzu yenemezsek evlilik ilişkisi çözülebilir. Hâlbuki büyüklük; alçakgönüllü olmak, anlayışlı olmak ve nefsi yenebilmektedir. Yıkılan bir ilişkiyi onarmak tamir etmek bazen imkânsızdır. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy yıkmanın ve bozmanın kolay olduğunu aşağıdaki dörtlükle çok güzel açıklıyor:

Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir?

Onu en çolpa herifler de, emîn ol, becerir.

Sâde sen gösteriver “İşte budur kubbe!” diye;

İki ırgadla iner şimdi Süleymâniy’ye.

Ama gel kaldıralım dendi mi, heyhat, o zaman,

Bir Süleyman daha lâzım yeniden, bir de Sinan.

Bunların var mı sizin listede hiç benzeri, yok.

Selametle…