Yaklaşık yüzyıllık bir fetret döneminin ardından Afrika ile yollarımızı, gönüllerimizi yeniden buluşturuyoruz…

Evet, geride bıraktığımız bu dönem hem Türkiye’ye hem de Afrika’ya çok şey öğretti…

Fakat öğrenilenlerin bedeli Afrika için çok daha ağır oldu; sömürü, istismar, katliam ve sonucu da acı ve gözyaşı olan bir bedeldi bu…

Yeniden dokunmaya yeltendiğimiz Afrika, artık çok daha hassas bir bedene ve ruha sahip; örselenmiş, hırpalanmış, ürkek ve endişeli doğal olarak…

Afrika ile her ne yapacaksak herkesin bu hassasiyetlere çok ciddi riayet etmesi gerekir…

Türkiye’nin Beyaz Diplomasisini temsil eden birçok dernek ve vakfın açtığı yolu, kurduğu zihinsel bağı, girdiği gönülleri yerle yeksan etmeye kimsenin hakkı yoktur/olamaz…  

Türkiye’de eğitim gören binlerce Afrikalı öğrenciyi, gönül elçilerimiz olarak hazırlıyoruz geleceğe…

Onların kurduğu/kuracağı köprüleri de hiçbir muhterisin yıkmasına müsaade edemeyiz…

Günübirlik çıkarların yeri asla olamamalı, Afrika’ya yeniden dokunuşlarda…

Çünkü o topraklar bizim yüz yıl önce bıraktığımız gibi değil artık…

Bizim, hafızalarda kalan adaletli işlerimiz hala kulaklarda yankılandığı için “haydi” dediğimizde, neredeyse bütün devlet başkanları akıp geldi İstanbul’a…

Lakin o intibaı bırakan dedelerin torunlarının da Afrikalılara, “diğerlerinden bir farkları yokmuş” dedirtmemek gibi çok ulvi bir görevleri var…    

Çok daha farklı ve güçlü imkânlarla yeniden yollar açan, köprüler kuran Cumhurbaşkanımızın emeklerini heba etmemek, milletine olan inancını boşa düşürmemek de oldukça önem arz ediyor…

Zira yeni öncülerin azmi ve kararlığı bu güven testine tabi olacak…

Birlikte kazanmayı, eşit görebilmeyi temel ilke olarak asla ihmal etmeyen ve “önce insan” diyen bir yaklaşım bizi yeniden ve bir daha çıkmamak üzere Afrika’nın gönlüne yerleştirecektir…

Bugün bizatihi yaşayarak tecrübe ettiğimiz, kendi insanına bile merhamet etmeyen vicdan fukaralarının çıkar hesapları, yeniden kurulmaya çalışılan bu gönül yolarından ve köprülerinden asla geçememeli…

Bu noktada da çok ciddi bir denetim ve takip, gerekli yetkililer tarafından ve gerektiği gibi yapılmalı…

Çok büyük imkânlar barındıran bu “yeniden kucaklaşma” aynı zamanda çok büyük bir heyecan da barındırıyor…

Her açıdan doymuş, her zevki tatmış bir Avrupa’dan çok daha büyük bir enerji ve potansiyel ile bizleri yeniden karşılayan Afrika’ya, “nasıl bakmamız gerekiyorsa öyle bakma”nın zamanı geldi artık…

Bu kucaklaşma, bütün taraflarına hayırlı olsun; bereket getirsin…

Kurulan köprülerden, açılan yollardan akan/akacak her şeye sevgi, merhamet ve vicdan eşlik etsin…