Virüs nedeniyle sıkıntılı günler geçiren dünyada olağanüstü değişimlere hazırlıklı olmak gerekiyor. Çünkü insanlık sıkıştı, bunaldı,  maddi ve manevi açıdan daraldı. Daha önce var olup üzeri küllenen meseleler, kriz zamanlarında kaşınacak yaralar olarak işe yarıyor.  

Soğuk savaş döneminin iki gücü, Doğu Avrupa ve Ukrayna’da kozlarını paylaşırken sürpriz Kazakistan kalkışması bir anda dikkatlerin doğuya çevrilmesine neden oldu. Akaryakıta yapılan zamla başlayan gösteriler, kalkışmaya dönüştü. Hükümet istifa etti ama gösteriler hız kesmedi. Devlet göstericilere sert müdahalede bulundu, Alma Ata’da onlarca insan öldü. Ölümün acısı kolay geçmez, yarası kolay kapanmaz.  Üzerinde uzun yıllar konuşulacak bir derdimiz daha oldu.

Devletlerin ana görevlerinden birisi sorunları önceden görerek tedbir almaktır. Türk Milleti tarih boyunca iki milletten çok çekmiş; Çinliler ve Ruslar. Uzun vadede milletimizin baş belası olmuşlardır. Bugün Doğu Türkistan’da Çin zulmü bütün hızıyla devam ederken Rusların yaptıkları ansiklopedilere sığmaz. Uzun zamandır yanımda taşıdığım Bahtiyar Vahapzade’nin Ötüken Neşriyat’tan çıkmış Ömürden Sayfalar kitabını okuyorum. Çocukluk yıllarında insanların nasıl zulme uğradıklarını, katledildiklerini acı örneklerle anlatıyor. 1930 Şeki isyanında “…şehrin en hürmetli aksakallardan Hacı Yusuf Efendi idi. Babam onun hakkında şunu anlatırdı: Yüzüne kurşunlanma hükmü okununca, Zahidov’dan bir rekat namaz kılmak için izin istemiş, toprakla teyemmüm edip Zahidova şöyle demiş: “Bir hahişim (ricam) var, meni sinemden vurun.” Dediği gibi yapmışlar. Stalin’in 20 milyona yakın insanın katili olduğunu ve bunlardan 15 milyonunun da Türk olduğunu unutmayalım. En acı olanı ise bu icraatların Zahidovlar gibi mankurtlar eliyle gerçekleşmesidir. Vahapzade“1930 senesinde Şeki’de ve Gence’de başveren isyanlar zoraki kolhozlaştırma harekâtına karşı halkın itirazıydı. Halk zulme ve zorbalığa tahammül edememişti.” diye o günleri veciz bir şekilde izah ediyor. Azerbaycan’da yaşananların bir benzeri de Kazakistan’da da yaşanmıştır. Kazak lider Mustafa Çokay ve arkadaşlarının Ruslara karşı mücadelesini anlatan Satybaldy Narimbetov’un filmini izlemenizi öneririm.

Kazakistan yönetiminin, isyan üzerine Rusya’nın başını çektiği Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütünü ülkeye davet etmesini çok anlamlandıramadım. 2000-3000 Rus askerinin gelmesi olayları nasıl yatıştırdı? Acaba Azatlık Radyosu üzerinden olayları kışkırttığı söylenen Amerika’ya bir mesaj mı verildi? Kazakistan uzun zamandır bir taraftan “millileşirken” diğer taraftan dengeli politikalarıyla dikkat çeken bir ülkedir. Yine bu politikalarını sürdürmelidir. Ancak unutulmaması gereken en önemli unsur, halkın yönetime katılımını ve adaleti sağlamaktır. Bunu yapmazsanız bugün Rusya’dan, yarın Çin’den yardım istersiniz.

Bölgeyi iyi bilen, uzun yıllar TRT Kazakistan temsilciliği yapan Doç. Dr. Abdulhamit Avşar’la konuştum. Yaşanan olayların arkasında politik hesaplaşmaların yanı sıra kullanılmaya müsait radikal unsurlarında olabileceğini belirtti. Nur Sultan Nazarbayev’in uzun yıllar başarıyla yürüttüğü dengeli politikaların devam etmesi gerektiğini ifade etti. Dost ve kardeş ülke Kazakistan’a hep beraber sahip çıkmamızın önemli olduğunu özellikle vurguladı.

Gaspıralı İsmail Bey “Dilde, fikirde, işte birlik”  demiş. Başka çare var mı?