En yaygın şekliyle Osmanlı döneminde görüldüğü bilinen el sanatı sedefçilik, bugün kendini yenileyerek sürdürülüyor. Bu sanatla çeyiz sandığı, ayna, sandalye, sehpa, midye kutu, puroluk, rahle, şamdan, baston, anahtarlık, kül tablası, sini altlığı, tavla, telefonluk gibi eşyaların yanı sıra sedef işlemeli orijinal Osmanlı tüfekleri, hançerler, kılıçlar, silah kabzaları yapılıyor.

Sedef işçiliği "oyma" ya da "kakma" usulüyle yapılıyor. Önce motifler ağaca çiziliyor ve küçük çekiç darbeleriyle tel, ağaca gömülüyor, sonra motifin içi oyuluyor. Elmas taşla şekil verilen sedef motife yerleştiriliyor, zımparalanıyor, renk veriliyor ve cilalanarak son halini alıyor.

Sedefçilikle yapılan ürünler, iç piyasanın yanı sıra özellikle yabancı turistlerden ilgi görüyor.

Gaziantep Kalesi yakınında 20 metrekarelik dükkanında sedefçilik yapan Ahmet Bıyık, sedefçilik mesleğine 10 yaşında babasının atölyesinde başladığını söyledi.

Atölyede zamanında 3 çırağın bulunduğunu ve onların yanında işi öğrenmeye çalıştığını anlatan Bıyık, şöyle konuştu:

"Çıraklığa başladıktan sonra mesleğimi kalfa olarak sürdürdüm. Şimdi 54 yaşındayım. Yaklaşık 44 yıldır bu işi yapıyorum. Mesleğim unutulmaya yüz tutmuş bir meslek. Ayakta kalmaya çalışıyor. Patenti Gaziantep'e ait bir meslek. Dünyaya hitap ediyor. Yerli ve özellikle yabancı turistler, dükkana geldiklerinde, eserleri gördüklerinde çok mutlu oluyor. Öldüğün zaman yaptığın işler eser olarak kalacak. İnsanoğlunun evlatlarına anlatacak bir şeylerinin olması lazım. Bu da zanaat dalında olursa çok daha güzel olur."

Mesleğin inceliklerinden de bahseden Bıyık, "Genelde ceviz ağacı kullanıyoruz. Bir kutu yapacaksın. Kutuya desen çizeceksin. Daha sonra onu telkari ile işleyeceksin. Sedef yerlerini oyacaksın. Sedef yapacaksın. Sedef bir gün kuruduktan sonra ağacın beyaz tozunu tutkalla macun yapacaksın. Sonra o sedefi oraya tutturacaksın. 1-2 gün kaldıktan sonra temizleyip renk vereceksin. Daha sonra zımparayla cila yapacaksın. En sonunda da içini, kadifesini yapıp satışa hazır hale getireceksin." dedi.

Şimdilerde çırak ve ustanın yetişmediğini belirten Bıyık, meslek liselerinden öğrencilerin gelip bu sanatı öğrenmelerini istediğini kaydetti.

Editör: TE Bilisim