Bizler modern çağda yaşayan Müslümanlar olarak, bu çağda kulluk yürüyüşümüzü sürdürmekle muvazzafız. Muvazzaf olduğumuz sorumluluğumuzu yerine getirebilmemiz için, yaşadığımız çağı bilmek ve tanımak zorundayız. Bu bağlamda bu çağda kavram kargaşalarının yaşandığını belirtmemiz gerek. Özellikle halkı Müslüman olan ülkeleri yıllardan beri sömüren güçler için, bu sömürü sistemlerinin devamı niyetiyle öngördükleri önceliklerinin başında, İslami kavramların içini boşaltma olduğunu aşikardır. Bahsi geçen epistemolojik müdahale yazılı ve sözlü olarak dile getirilmese de, uygulamalarından bunu anlamaktayız. Çağın diğer bir özelliği olan hız ve haz vasatında, hızla gelişen olaylar karşısında hayatımızı, yaşadıklarımızı veya bizlere yaşatılanları ve bunların arka planlarını mütalaa etmek ve gereğince düşünmekten de maalesef uzağız. Şöyle bir baktığımızda İslam medeniyetinin sosyal hayata müteallik temel kurumları mesabesinde olan (cemaat, tarikat, cihad, şeriat vb.) nice kavramları dile getirmenin bile sakıncalı bir hal aldığı bir süreçten geçmekteyiz. İşin en vahim yönü de, bu sakıncalı yaklaşımın düne kadar İslam’ı hedef alan İslam düşmanları tarafından sergilenirken bugün Müslümanım diyen ve ciddi bir yekûn tutan insanlar tarafından dillendiriliyor olmasıdır.

Vakıa bu İslami kavramların kaynağı ontolojik hakikatimizdir. Yani bizi biz eden değer dünyamızı o kavramların üzerine bina eder ve o kavramlarla biz dediğimiz şey olur/oluşur. Siz bu kavramları bir sebeple ve bir şekilde dışarıda bıraktığınızda (özellikle İslami açıdan) ortada biz diyebileceğiniz bir şey de kalmaz. Işin ehemmiyetine işaret sadedinde büyükler “Kavramlarınıza dikkat edin, zira onlar değerlerinizi belirler. Değerlerinize dikkat edin, zira onlar düşüncelerinizi belirler. Düşüncelerinize dikkat edin, zira onlar imanınızı belirler!” demişlerdir.

Özellikle ülkemizde nerdeyse cumhuriyetin kuruluşundan bu yana kendilerini ülkenin sahibi sanan birileri, öteden beri söz konusu şeriat olunca istemezuk nakaratlarını atmakta ve sosyolojik olarak fehvasından çıkartılan bu kavramı öcüleştirmeyi temel şiar edinmişlerdir. Her ne zaman İslam’a ve Müslümanlara saldırmayı arzulasalar, kendilerince içini boşaltıp Allah’ın muradının dışında manaları yükleyip bu manaları öne çıkartarak, aslı ile hiçbir alakası olmayan bu manayı topluma durmadan pohpohlamaktalar. Bu nedenle, içi boşaltılmış, öcüleştirilmek istenen temel kavramlarımızdan biri, hatta diğer tüm kavramların çatısı mahiyetinde kuşatıcı olan Şeriat kavramının ne olduğunu ve önemini kısaca vurgulamak istiyorum.

Şeriat kelimesi lugatta; “yol, geniş yol, doğru yol, ilahi nizam, Allah’ın kulları için koyduğu din, ilahi kanun, dinin zahiri ve dünya ile ilgili olan hükümlerinin tümü, ayet ve hadislere dayanan İslam kanunu vb. manalara gelmektedir. Sosyal hayatta ehlince ifade edilen” şer’ullah” ifadesi bu meyanda kullanılır. Yine Cenab-ı hakkın “Sizin için: dinden Nuh’a tavsıye ettiğini ve sana vahy eylediğimizi ve İbrahim’e ve Musâ’ya ve İsâ’ya tavsiye kıldığımızı teşri’ buyurdu. Şöyle ki: dinî doğru tutun ve onda tefrikaya düşmeyin, müşriklere bu da’vet ettiğin emir ağır geldi, Allah ona dileklerini seçecek ve yüz tutanları ona hidâyetle irdirecektir” (Şura 13) ifadesindeki şerea kelimesi de bu mealdedir. Ayrıca Şeriat isim olarak, kanmak için yönelinen suyun içildiği yer ile geniş ve doğru yol manalarına da gelmekte. Cenab-ı hak “Sonra da seni din işi konusunda açık bir yola koyduk. Sen ona uy, bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyma.”  (Casiye 18 ) buyurarak, yol manasında gelen şeriat ifadesini de bu anlamda irad etmektedir.dır.

Şer’i istilahta ise; Allah’ın (c.c.) peygamberlerinden bir peygamberin dili üzere, kulları için öngördüğü hüküm ve kaideler manasındadır. Bazılarına göre ise Şeriat kelimesi, “akaid ilmine karşı gelen ameli hükümler” manasında kullanılmaktadır. Buradan yola çıkarak “İslam, akaid ve şeriattır.” şeklinde bir taksimat yapılmaktadır. Fakat her ne kadar ulemadan bir kısmı istilahi anlamda şeriatı böyle bir taksimata tabi tutsa da Kur’an-ı Kerim, şeriat kelimesini itikaddan ibadete, muamelattan ahlakiyata ve ukubata şamil olmak üzere daha genel olarak kullanmaktadır.  Bu yönüyle şeriat kelimesi, dine mukabil gelmekte. Din hakkında ise Allah (c.c.) “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.” (Maide 3) buyurmaktadır.

Şu ana kadar verdiğimiz bilgi ve malumatlarla gerek lügat manası ve gerek ıstılahi manası itibarı ile bakıldığında, şeriat Allah’ın (c.c.) dini anlamına gelmektedir. İslam ile, Allah (c.c.) ile, Kitab ile işi olmayan birtakım nasipsizlerin şeriatı istememeleri veya buna karşı çıkmaları bir yere kadar anlaşılır bir şey olabilir. Fakat adı Müslüman ve alnı secdede olan bir takım nadan insanların, “şeriata karşıyım” demeleri bu kişilerin kendileri ile çelişmelerinden başka bir şey değildir. Bu nedenle her bir Müslümanın şeriat dediğimizde bunun karşılığının Allah’ın (c.c.) dini olduğunu, dolayısı ile nefsine uyup yaşamasa bile bunu (şeriatı) kabul etmesinin olmazsa olmaz bir sorunluluk olduğunu unutmaması gerekir. Aksi halde gece gündüz alnını secdeden kaldırmasa, Kabe’ye imam bile olsa, bu kişi dinden çıkar ve maazallah kafirlerden olur.

Bu noktada şu hususun da altını çizmekte fayda var: Üç şey insanı hangi halde olursa olsun dinden çıkartır. a) İstihlal. Yani dinin emir ve şiarlarını tersine çevirmek. Dini helal dediği bir şey haram saymak veya haram dediği bir şeyi helal saymak. b) İstihza. Yani dinin emir veya şiarlarından biri ile alay etmek. c) İstihfaf. Dinin emri ve şiarlarından birini hafife almak. Unutmamak gerek ki, Ehl-i Sünnet inancında amel imandan bir cüz değildir. Yani herhangi bir farzı yap(a)mayan, terk eden bir kişi onun farziyetine inansa ve dese ki “Ben nefsime uyup yanlış yapıyorum. Ama bu husustaki Allah (c.c.) emrinin hakkaniyetine inanıyorum!”, bu kişi fasık, facir olsa da kafir olmaz. Ama hele hele ‘Allah’ın bütün bir dini manasında olan şeriatı istemiyorum’ veya ‘bana göre bu yanlış’ ve benzeri bir ifadeyi kullandığında bu ifadenin o kişiyi din dairesinden çıkartacağı kesindir.

Hayatın her anında Rabbimizin rızasına ve şeriatına uygun yaşamak duasıyla, selam ve dua ile…

Muhammed Şevket Gökşan’ın yazdığı “Şeriat Neyimiz Olur” başlıklı yazı dizisinin diğer bölümlerini buradan okuyabilirsiniz: Muhammed Şevket Gökşan

Editör: TE Bilisim