Çağımızda gelişen teknoloiyle beraber elektronik cihazların aşırı kullanımı, iş stresi ve kalabalık şehir hayatında kişisel sorunlara kadar birçok nedeni olan geçmeyen baş ağrıları hangi sağlık sorunundan kaynaklanıyor sorusunu da sık sık akıllara getiriyor. Şiddetli ve inatçı baş ağrıların birçok harici nedeni olabildiği gibi bazen de hafif ve ciddi olmak üzere onlarca nedeni bulunabiliyor. Geçmeyen baş ağrısı hangi hastalığın habercisi sorusu, oldukça geniş bir yelpazade yanıt bulabiliyor. Hipofiz bezi tümörü de geçmeyen baş ağrısı nedenleri arasında nadiren de olsa yer alabiliyor. İnatçı baş ağrısı nedenleri ve hipofiz tümörü belirtileri neler sorusuna ilişkin bilgilendirmelerde bulunan Medicana Bahçelievler Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Burak Kınalı, hastalığın tedavi yöntemlerine ilişkin de açıklamalarda bulundu. Peki, Geçmeyen baş ağrısı neyin belirtisi? Hipofiz tümörü belirtileri neler? İşte bu konuda bilinmesi gerekenler!..

Geçmeyen baş ağrısı neyin belirtisi? Hipofiz tümörü belirtileri neler?

Medicana Bahçelievler Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Burak Kınalı, hipofiz tümörü hakkında açıklamalarda bulunarak tedavi yöntemlerini sıraladı.

Hipofiz bezinin beynin taban bölgesinde, Türk eğeri adı verilen kemik yapının içinde bulunan bezelye büyüklüğünde, hormon salgılayıcı bir organ olduğunu aktaran Kınalı, bu organın salgıladığı hormonlarla diğer organlar ve dokular üzerinde etkilerde bulunduğunu söyledi.

Büyüme, gelişme ve üreme fonksiyonlarını da kontrol eden hipofiz bezinin vücudun ana salgı bezi olduğunu, diğer hormonların salınmasını başka organlar üzerinden düzenlediğini anlatan Kınalı, şunları kaydetti:

‘Hipofiz tümörü, hipofiz bezinden köken alan kitlesel doku bozukluklarına verilen addır. Bu tümörler hormon salgılayabilir veya hormon salgılamayan tümörler olabilmektedir. Büyük çoğunluğu yavaş büyüyen iyi huylu kitleler olmakla birlikte vücudun diğer bölümlerine sıçramazlar, ancak yerel olarak büyüme göstererek komşu anatomik yapılara uyguladıkları bası etkisiyle bazı belirtiler oluşturabilirler.

Hipofiz tümörlerinde belirtiler nelerdir? Baş ağrısı, halsizlik, görme alanı bozuklukları, görme netliğinde bozulma, göz hareketlerinde kısıtlılık, çift görme, göz kapağında düşüklük, burundan sıvı gelişi, açıklanamayan kilo kaybı veya aşırı kilo alımı.

Hormonların aşırı salgısına bağlı ikincil bulgular ise; kadınlarda meme başından süt gelmesi, memelerin büyümesi ve hassaslaşması, erkeklerde cinsel problemler, jinekomasti (meme başında büyüme), boyun aşırı uzaması (gigantizm – devlik), vücut şekillerinde bozulma (karın çevresinde mor renkli çizgiler, el-ayak çene gibi uzuvların büyümesi, sırt üst bölümünde şişkinlik ve kilo artışı) ve adet düzensizliği, erken menopoz, adet kesintisi ve kısırlık olarak sıralanabilir.’

‘İyi huylu ve tedavi gerektirmeyen doku bozuklukları mevcut’

Kınalı, hipofiz tümörlerinin tanısının; hormonal testler, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MrG) ile konulabildiğini ifade ederek, şu bilgileri verdi:

‘Hipofiz tümörü tedavisinde birçok tedavi seçeneği bulunmakla birlikte tedavi seçenekleri, hipofiz tümörünun yerine, türüne, büyüme şekline ve büyüklüğüne göre değişir. İlaç tedavisi, endoskopik cerrahi tedavi, mikroskopik cerrahi tedavi ve Gamma-Knife tedavi ile tedaviler mümkündür.

Hipofiz bezinden kaynaklanabilecek çeşitli iyi huylu tedavi gerektirmeyen doku bozuklukları mevcut olup bunlar genellikle gelişimsel olarak oluşan kistik kalıntılar olmaktadır. Bu doku bozukluklarının takipleri daha uygun olacaktır.’

Hipofiz tümörü tedavisi nedir?

Kınalı, hipofiz tümörlerinin burun deliklerinden girilerek kafa tabanına yani hipofiz bölgesine ulaşılarak, kafatasında herhangi bir insizyon yapmaksızın uygulanan cerrahi yöntemi olduğunu söyleyerek, tümör fazla büyümeden müdahale edilmesi halinde, burundan girilerek, kamera eşliğinde daha yakın ve geniş açılarla gözlemleme sağladığını kaydetti.

Op.Dr. Burak Kınalı şöyle devam etti:

‘Burun deliklerinden girilerek hipofiz bölgesine ulaşma tedavisi, cerrahi sonrasında genellikle buruna tampon bile koymaya gerek kalmadığı için hastalar açısından büyük kolaylık sağlayan cerrahi yaklaşımdır. Hastane yatış sürelerini de kısaltmaktadır. Her cerrahide olduğu gibi bu cerrahiye özgü de bir takım riskler bulunmaktadır, ancak cerrahi deneyim bu noktada en önemli rolü oynamaktadır.

Kitlenin büyüklüğüne ve yerine göre kombine (ikili) yaklaşımlar ve ya mikroskobik cerrahi (kafatasını açarak) yaklaşımlar gerekli olabilmektedir. Cerrahi sonrasında hastalar hormonal yetmezliklere bağlı olarak ve ya tümörün baskılanması adına ömür boyu tedaviler alabilmektedirler.’

Editör: TE Bilisim