Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Naci Ağbal, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, milletvekillerinin Merkez Bankasının faaliyetlerine ilişkin sorularını yanıtladı.

Merkez Bankası Kanununun 4. maddesine atıfta bulunan Ağbal, “Banka’nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler. Banka, fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler.” ifadelerini kullandı.

Bu görevin gereklerini yerine getirmek için ellerindeki bütün araçları etkili bir şekilde kullanma kararlılığında olduklarını belirten Ağbal, Banka’nın bütün kararlarını elindeki veri seti, bilgiler ve kurumsal kabiliyeti dahilindeki yapmış olduğu analizler, modeller ve tahminler çerçevesinde oluşturduğunu söyledi.

Ağbal, kamuda çok uzun süre çalıştığını, farklı görevlerde bulunduğunu, sorumluluk aldığını, her zaman doğrunun yanında olduğunu kaydetti.

Bugüne kadar hesabını veremeyeceği hiçbir işin içinde olmadığının altını çizen Ağbal, şöyle devam etti:

“Şeffaflık vurgumuzun arkasında yatan husus budur. Hesabını veremeyeceğim, şeffaf olarak da paylaşamayacağım hiçbir işin içinde olmadım. Hiç kimse de beni buna zorlayamaz. Kimse zorlarsa da zorlasın karşılığını alamaz. Bugüne kadar böyle geldik, bundan sonra da böyle gideceğiz. Geçmişte herkesin sorumluluk almak istemediği dönemler de oldu. Çok kolaya kaçan insanlar da oldu. İçeride başka, dışarıda başka konuşan insanlar oldu. Biz içerde ne konuştuysak dışarıda da onu konuştuk. İçimiz dışımız bir oldu. Siyasete girdik Bayburt’un köyüne gittik, insanlarla oturduk, Londra’ya gittik yabancı yatırımcı toplantılarına katıldık. Hiçbir yerde olduğumuzdan farklı olmadık. Bilgiye dayalı olarak rasyonel bir çerçevede karar oluşturduk, bulunduğumuz noktanın hesabını vermenin gayreti içinde olduk.”

“BİR ŞEYE İNANARAK BAŞLAYACAKSINIZ.”

Naci Ağbal, Merkez Bankası Başkanı olarak kanunda tarif edilen fiyat istikrarını sağlamak yönünde bir ajandalarının bulunduğunu söyledi.

Hükümet’in Merkez Bankası ile birlikte yüzde 5 enflasyon hedefini belirlediğini ifade eden Ağbal, şunları kaydetti:

“Ben yüzde 5’e inanıyorum. Bir şeye inanarak başlayacaksınız. İnanmadığınız işe girmeyin. Bir şeye inanmıyorsam söylemem. Başka ülkeler enflasyonu yüzde 1-2’de tutuyor da Türkiye Cumhuriyeti neden tutamasın? Bizim ne eksiğimiz var? Yapabiliriz. Önümüzde bir süreç var. Ara hedefler var. Banka, Hükümet’e tavsiyelerde bulunacak. Fiyat istikrarı ve maliye politikası alanlarında neler yapması gerektiğini söyleyecek. Kanun, ‘Banka, Hükümetin mali ve ekonomik müşaviri, mali ajanı ve haznedarıdır.’ diyor.”

Ağbal, fiyat istikrarı konusunda birinci sorumlunun Merkez Bankası olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Merkez Bankasının yapacakları tek başına fiyat istikrarını sağlamaz ama fiyat istikrarı konusundaki en birinci sorumlu Merkez Bankasıdır. Merkez Bankası ‘Benim yaptıklarım yetmez.’ diyerek kendi sorumluluğunu kenara koyamaz; tam tersine, kendi sorumluluğunu başa koyacak, diğer bütün aktörleri, hükümet, sivil toplum, muhalefet, ekonomik ajandalar… Anadolu’ya gidip, vatandaşın ayağına gidip anlatması lazım; ne oluyor, ne yapmak gerekiyor, fiyat istikrarı niye önemlidir; onları yapacağız. 2021 Yılı Para ve Kur Politikasında ortaya koyduğumuz yaklaşımların gerçekten altı dolu dolu çalışmalara dayanıyor. Günlerce oturduk, bütün geçmişi değerlendirdik, mevcut uygulamaları değerlendirdik, dış paydaşlarımızla istişarelerde bulunduk, içeride istişarelerde bulunduk, katılımcı bir anlayışla bütün girdileri hazırlıklara soktuk ve para ve kur politikasında aslında çok bağlayıcı, çok öngörülebilir, hesap verebilir bir çerçeve kurduk. Yani normalde, aslında, kendini bağlamak siyasette çok istenen bir şey değildir, Merkez Bankası bir siyasi kurum değildir ama bürokraside de böyledir, ‘Ya, ne olur, kendimizi bağlamayalım.’, biz kendimizi bağladık, dedik ki: ‘Merkez Bankasının fiyat istikrarı yolunda tek bir politika aracı vardır. O da bir hafta vadeli repo ihale faiz oranıdır.” Herhangi bir şekilde faiz koridorudur, GLP’dir başka bir dolambaçlı yollar olmayacak, olmayacak. Çünkü fiyat istikrarı yolunda eğer bir mücadele yapacaksanız önce Merkez Bankası olarak siz doğru bir araç varken başka bir aracı kullanmayacaksınız, doğru araç neyi gerektiriyorsa onu yapacaksınız. Zaman zaman esneklik anlamında bu tür araçlar ön plana çıkabilir ama esneklikler aslında bizi doğru yapmaktan da hep uzaklaştırmış. Kolayda, kolayın peşinde olmayalım, zorun peşinde olalım, doğrunun peşinde olalım.”

Döviz rezervinin biriktirilmesi konusunda, toplumun Merkez Bankasının rezervlerini güçlendirilmesini istediğini belirten Ağbal, bunun haklı ve doğru bir talep olduğunu söyledi. Bununla ilgili stratejik ölçütlerin ne olduğunu dokümanda açık bir şekilde tarif ettiklerini dile getiren Ağbal, “Biz döviz biriktireceksek bu şeffaf olacak, önceden ilan edilmiş, plan ve program dahilinde olacak. ‘Biz döviz biriktireceğiz’ diye döviz piyasasındaki döviz hareketlerini etkilemeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Ağbal, Merkez Bankası’nın hem yurtiçi hem de yurt dışı döviz arzını yakından takip edeceğini, buradaki gelişmelere göre piyasada belirlenen dalgalı kur rejimi ilkelerine aykırı olmayacak bir alan gördüğünde bunu başlatacağını belirterek, şöyle konuştu:

“Burada başka bir ölçüt daha belirledik. Anlık döviz piyasası koşullarına bakarak reaksiyonel bir tutum sergilemeyeceğiz, piyasanın kendi dengesini bulması, süreklilik arz eden güçlü bir döviz arz ve talebi konusunda imkan oluşması halinde bunu kullanacağız. Bunlar piyasanın çok açık takip edebileceği hususlar. Başlamadan önce de mutlaka bir anons olmalı. Merkez Bankası bu aşamaya geldiği takdirde de çerçevesini ve planını önden kamuoyu ile paylaşacak, şeffaf olacak. Merkez Bankası normalde piyasada alım ihaleleri yöntemiyle döviz biriktirme aracını kullanacak. ”

“MALİYE POLİTİKASIYLA ÇOK GÜÇLÜ SENKRONİZE BİR ÇALIŞMA YÜRÜTÜLÜYOR”

Ağbal, 2021 yılının enflasyonda sınav verilecek bir yıl olacağını ifade ederek, “Merkez Bankasının bir politika duruşu var, bir sıkılaştırma yaptık, güçlü bir sıkılaştırma olduğunu ifade ettik. Önümüzdeki süreçte enflasyona dair yukarı yönlü riskleri çok açık, şeffaf, net bir şekilde kamuoyuyla paylaştık, bunun olumlu takdir görmüş olmasından da çok memnunum. Bu bizim ortaya koyduğumuz şeffaflık anlayışına da uygun bir paylaşımdı ve onları yönetmek adına elimizdeki politika faizi dahil olmak üzere araçlarımızı kullanmaya başladık. Yıl içerisinde de gelişmelere göre enflasyonun aşağı düşürülmesi, yukarı yönlü risklerin yönetilmesi kapsamında da Merkez Bankası bütün araçlarını kararlılıkla kullanacak.” dedi.

Aynı hedef doğrultusunda maliye politikasıyla da çok güçlü senkronize bir çalışma yürütüldüğünü belirten Ağbal, şunları kaydetti:

“Biz 2021 yılı içerisinde enflasyon raporları kanalı üzerinden enflasyon patikasındaki gelişmeleri açık, şeffaf, riskleriyle beraber, nedenleriyle beraber kamuoyuyla paylaşacağız. Maliye politikası, para politikasında atılan ve atılacak adımlar, fiyat istikrarına çok önemli katkı sağlayacak yapısal reformlar. Yani bunu gıda enflasyonunu oluşturan yapısal faktörlerden tutun ekonomide verimliliğin artırılmasına kadar birçok alanda atılacak adımlar fiyat istikrarı hedefine çok önemli katkılar vereceklerdir ve uzun dönemde katkılar vereceklerdir. Hükümetimizin bu anlamda çalışmalarını yürüttüğü reform hazırlıkları da son derece önemlidir.”

Ağbal, şu anda Merkez Bankasının ortaya koyduğu tahmin hedefi ile beklenti arasında bir kredibilite açığı bulunduğunu ifade ederek, “Merkez Bankasının kredibilitesinin ölçüsü bu açığın kapatılması.” diye konuştu.

Adımlarını attıkça, ekonomideki istikrara işaret eden bütün göstergelerde olumlu sonuçlar ortaya çıktıkça, o zaman ekonomideki aktörlerin geleceğe dair beklentileri olumluya dönüşeceğini vurgulayan Ağbal, ilk başta düşünülenin aksine daha uzun vadeli yatırım kararları başlayacağına işaret etti. Ağbal, “Merkez Bankası biliyorsunuz kısa vadeli faiz oranları üzerinden araçlarını kullanır ama asıl hedefi, aslında uzun vadeli faizleri düşürmektir.” değerlendirmesinde bulundu.

Swap ile ilgili sorular üzerine ise Ağbal, yılbaşından itibaren çok gecikmeli olarak akan swap işlemleriyle ilgili bilgileri günlük olarak vermeye başlayacaklarını belirtti.

MERKEZ BANKASININ BİLANÇO BÜYÜKLÜKLERİ

Bankanın bilanço büyüklüklerine ilişkin sorular üzerine de 23 Aralık 2020 tarihi itibarıyla analitik bilanço aktif büyüklüğünün 839 milyar lira olduğunu ifade eden Ağbal, “Bilançonun aktifi dış varlıklar 717 milyar lira, iç varlıklar 200 milyar lira ve değerleme hesabı eksi 77 milyar liradan oluşmaktadır.” bilgisini paylaştı.

Ağbal, “İç varlıklar” altında gösterilen bankacılık sektörüne açılan nakit kredilerin reeskont kredilerinin 141 milyar lira olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

“Bilançonun pasifi, toplam döviz yükümlülükleri 667 milyar lira ve Merkez Bankası parası 172 milyar lira kalemlerinden oluşmaktadır. Toplam döviz yükümlülükleri içerisinde bankaların döviz mevduatı 534 milyar lira, ‘Merkez Bankası parası’ altında gösterilen bankaların TL mevduatı ise 165 milyar lira, emisyon 190 milyar lira, negatif işaretle gösterildiği şekliyle açık piyasa işlemleri de 216 milyar lira olarak ifade edilmiştir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası rezerv verilerine ilişkin olarak da şu an itibarıyla altın rezervi 42 milyar dolar, döviz rezervi 49,8 milyar dolar, toplam 91,8 milyar dolar.”

Geçmiş dönemde yürüttüğü görevlerle ilgili bazı soru ve eleştirilere yönelik değerlendirmelerde de bulunan Ağbal, verginin, bir devletin temeli olduğunu, tacirler, vatandaşların ticari sır niteliğindeki bilgilerini kimseyle paylaşmadıklarını, bunun tek bir istisnası olduğunu onun da vergi hakkı olduğunu söyledi.

Devletin vatandaşa karşı sorumlu olduğu vergi mahremiyetini koruması gerektiğini ifade eden Ağbal, şöyle devam etti:

“Vergi mahremiyeti var. Kimseyle onu paylaşamazsınız, vergi memuru da paylaşamaz, hükümet de paylaşamaz, sadece vergi ödevi için kullanılır. Dolayısıyla bir kurum herhangi bir şekilde vergiyle ilgili mahrem bir bilgiyi vergi idaresinden istiyorsa, o veri verilmiyorsa doğru iş yapılıyor zaten. Bir tarihe kadar o veri verilmemiştir, doğru da yapılmıştır. Ama bir tarih gelmiştir, o vergi mahremiyetine halel getirecek unsurlar o veri seti içerisinden temizlenmiştir ve Türkiye İstatistik Kurumuna bu veriler verilmiştir. Böylelikle hem devletin namus borcudur, vergiyle ilgili kuruş bir veri veremezsiniz. O korunmuştur ama diğer taraftan milli gelir hesapları bakımından da TÜİK’in ihtiyacı da giderilmiştir.”

Kripto paralarla Merkez Bankasının çok sayıda çalışma başlattığını belirten Ağbal, kripto paralarla ilgili görev ve çalışmalar yapmak üzere 2020 yılında Finansal İnovasyon Genel Müdürlüğü’nün kurulduğunu hatırlattı.

Bu genel müdürlüğün altında dijital para konusunda başlatılan bir Ar-Ge projesi olduğuna dikkati çeken Ağbal, “Şu anda bu projenin kavramsal ispat aşaması tamamlanmış durumda. 2021 yılının ikinci yarısında ise pilot testlere başlamayı hedefliyoruz. ” ifadelerini kullandı.

Ağbal, Merkez Bankası’nın kar-zarar durumuna ilişkin sorular üzerine de, şöyle konuştu:

“Merkez Bankasının kar-zarar tablosuna ilişkin paylaşım yaptığı ana doküman faaliyet raporu. Merkez Bankasının kar-zarar durumu hep faaliyet raporlarında paylaşılmış. En son yapılan Merkez Bankası Kanunu değişikliğinde de Genel Kurul’un Mart ayı içerisinde olacağı söylenmiş. Dolayısıyla tabii ki Merkez Bankası iç dokümanlarında kar-zarar durumuna ilişkin bilgiler üretmektedir ama kar-zarar durumuna ilişkin nihai bilgi faaliyet raporunda paylaşılmaktadır. O faaliyet raporunu da inşallah Mart ayı içerisinde paylaşmış olacağız.”

Ağbal, “1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda kar dağıtım konusunda yapılan değişikliğin kapsamı nedir?” şeklindeki soruyu da şöyle yanıtladı:

“Bankamız karının yüzde 10’u ihtiyat akçesine ayrılacaktır. Düzenleme öncesi bu oran yüzde 20, ihtiyat artı yüzde 10 da fevkaladeydi. Bu değiştirilerek yüzde 10’a düşülmüş durumda. Ayrıca, son yıl karından ayrılan ihtiyat akçesi hariç birikmiş ihtiyat akçeleri ise her yıl kara katılarak dağıtılabilecektir. Yapılan düzenlemenin kapsamı bu. Tabii, bugün bununla ilgili arkadaşlar, teknik çalışmalar yürütüyoruz. Merkez Bankasının ihtiyat akçesinin olması gereken seviyesi ne olmalıdır? Ben de bu konuda çalışmalar yürütüyorum. Yani bu konuda hükümete mali danışmanlık görevim kapsamında birtakım teknik çalışmalarımın sonuçlarına bağlı görüşlerimi paylaşacağım.”

Ağbal, yapılan değişiklik çerçevesinde birikmiş ihtiyat akçelerinin tamamı olan 40,7 milyar TL’nin 2019 yılı içerisinde hazineye aktarıldığını, 2018 yılı karından ayrılan ihtiyat akçesinin tamamı olan 5,3 milyar liranın 2020 yılında Genel Kurulun kararına göre, kara katılarak dağıtıldığını söyledi.

NET HATA VE NOKSAN KALEMİ 

Naci Ağbal, ödemeler dengesinde net hata ve noksanla ilgili soru üzerine, 2018 yılında net hata ve noksan kaleminin artı 10,7 milyar dolar, 2019 yılında eksi 5,8 milyar dolar, dolar ve Ekim 2020 itibarıyla yıllıklandırılmış eksi 7,1 milyar dolar olarak gerçekleştiğini söyledi.

Net hata noksana neden olan faktörlere bakıldığında üç temel faktör etrafında özetlenebileceğini belirten Ağbal, “Yurt dışı yerleşikleriyle yapılan tüm işlemler kullanılan veri kaynakları tarafından tamamen kapsanmamış olabilir. Yani bazı sermaye akımları mali kurumların hesapları dışında gelmiş gitmiş olabilir şeklinde anlıyorum ben. Değerleme ve ölçme hatası, aynı işlem için gerekli borç ve alacak kaydının her biri için farklı veri kaynakları kullanılıyorsa veri kaynakları bu işlemi farklı değerlerle ölçebilir. Yani bir ölçüm hatası olabilir. Üçüncüsü de kayıt zamanı hata ve noksanlığı. Dolayısıyla kapsam, değerleme ve ölçme kayıt zamanı itibarıyla net hata ve noksan kalemini oluşturuyor. Net hata ve noksan kalemi, aylık geçici nitelikteki verilerin zaman içinde kesinleşmesi, yeni verilerin gelmesi ve yöntemsel değişiklikler sebebiyle güncellenebilmekte ve yüzde 60-70 dolayında azalabilmektedir.”

Ağbal, “Altın üreticilerine yurt içinde altın alımı var mı?” şeklindeki sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Senede yaklaşık 30-40 ton arası cevherden üretilen altınlar TL karşılığı satın alınabilmektedir. Bankamızın ön alım hakkı bulunmaktadır. Burada alınan altınlar BIST bünyesinde veya yurt dışında belirli oranlarda tutulmaktadır. TCMB altınları tamamen fiziksel olarak bulunmaktadır. ROM kapsamında bankalar BIST bünyesinde fiziksel olarak ROM yükümlülüklerini yerine getirebilmektedir. Bir de döviz karşılığı altın alım imkanı da kullanılmaktadır. Döviz karşılığında standart altın alımına da başlanmıştır.”

“TGA ORANLARI YÜKSEK DÜZEYLERE ÇIKMAYACAK”

Naci Ağbal, Tahsili Gecikmiş Alacaklara (TGA) ilişkin bir soruya, 2021 yılında gerek yüksek kredi büyümesi gerekse BDDK’nin salgın koşulları nedeniyle tahsili gecikmiş alacaklarının sınıflama sürelerini uzatması ve taksit ödemelerinin ötelenmesi nedeniyle TGA oranının yüzde 4 seviyesine kadar gerilediğini söyledi.

Destekleyici düzenlemelerin 2021 yılı haziran ayında sona ermesiyle 2021 yılında TGA oranlarının artış eğilimine gireceğini ancak çok yüksek düzeylere de çıkmayacağını ifade eden Ağbal, “Tabii, burada riskler var. Burada finansal koşullardaki gelişmelere, ekonominin konjonktürüne, bankaların sermaye ve likidite yapılarına bağlı olarak değişebilir. Bu gelişme yakından takip edilmesi gereken bir konu.” değerlendirmesinde bulundu.

Ağbal, Merkez Bankasının uyguladığı araçların hangi kanallardan ekonomi üzerindeki nasıl etkileri getireceğini dikkate alarak yaptığını, teknik çalışmaların da buna göre hazırlandığını söyledi.

2021’e girerken bir yukarı yönlü enflasyon riskiyle karşı karşıya olunduğunu ifade eden Ağbal, ikinci çeyrekte oluşturulan talebin güçlendirilmesine dönük adımların birkaç çeyreğe yayılacak etkiler meydana getirecek bir güce de sahip olduğunu aktardı.

Ağbal, bu açıdan burada enflasyon üzerinde risk oluşturan iç talep gelişmelerinin sektörel düzeyde çok yakından izlenmesi gerektiğini vurguladı.

Makroihtiyati tedbirlerin bu anlamda daha etkili bir araç olma özelliği taşıdığını belirten Ağbal, kısa vadeli faiz oranının aktarım mekanizması üzerinden ekonominin bütün kanallarına nüfuz ettiğini anlattı.

Ağbal, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Ekonomideki karar alanlar üzerinde etkide bulunuyor. Bu açıdan kısa vadeli faiz oranlarıyla ilgili yapılan düzenleme ekonomide oluşan iç talebin dengelenmesine, daha ılımlı bir çerçevede devam etmesine yarayacak. Daha doğrusu enflasyonist nitelikte sektörel iç talep gelişmeleriyse hem kısa vadeli faiz oranları üzerinde hem de diğer makroihtiyati tedbirler üzerinden alınacak tedbirlerle yönetilecek. Biliyorsunuz, TÜFE sepetinde gıdadan enerjiye, temel mallardan giyime kadar çok farklı sektörler var. Her sektörün dinamikleri çok farklı. Mesela, enerji sektörü aslında yakın zamana kadar enflasyon sepeti içerisinde enflasyonu aşağıda tutan bir faktördü ama son dönemde petrol fiyatlarında yukarı yönlü hareket enerjinin bu sefer o aşağı yönlü çekme etkisini azalttı. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte bir risk olarak duruyor. Mesela, giyim fiyatlarına yakından bakacak olursak giyim fiyatlarına bakıldığında da giyim enflasyonu neredeyse sıfıra yakın. Yani pandemi koşulları nedenleriyle tüketici tercihleri arasında giyim, ayakkabı bir şekilde azaldı. Orada mesela bir dezenflasyonist süreç var ama diğer taraftan da şöyle düşünelim, aşı uygulanmaya başlandı, olumlu gelişmeler var, herhalde bekletilen bir talep alanı. Dolayısıyla orada talep kanallı bir risk var. O talep kanalını, o riski görelim.”

Bu riskleri yönetecek bir politikayı kararlılıkla yürütmek gerektiğine işaret eden Ağbal, “Diğer taraftan da ekonominin potansiyeline uygun bir büyüme gelişimini sağlayacak şekilde iç talebi tetikleyen unsurları da bu çerçeveye uyumlu düzeylere getirmeye ihtiyaç var. Bu açıdan burada para politikası, maliye politikası eş güdüm içerisinde bir taraftan ekonomik istikrar diğer taraftan fiyat istikrarı temeli çerçevesinde davranacak.” diye konuştu.

Editör: TE Bilisim