Büyük Selçuklu Devleti’nde Sultan Melikşâh ve Ahmed Sencer döneminin konu edildiği Uyanış: Büyük Selçuklu dizisiyle dönemin tarihi hakkında araştırmalar da yoğunlaşıyor. Büyük Selçuklu hükümdarlarının isimleri ve Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşu konuları en çok araştırılan bilgiler arasında. Peki, Selçuklu Devleti’nin temelini kimler attı? Büyük Selçuklu Devleti ne zaman ve nerede kuruldu? Büyük Selçuklu hükümdarları kimler? Detaylara yazımızın devamında yer veriyoruz.

Büyük Selçuklu Devleti ne zaman ve nerede kuruldu? Büyük Selçuklu hükümdarları kimler?

Kutalmışoğlu Süleyman Şah (1077-1086) Ebu’l-Kasım (1086-1092, Fetret Devri) I. Kılıç Arslan (1092-1107) Şahinşah (1107-1116) I. Rükneddin Mesud (1116-1156) II. Kılıç Arslan (1156-1192) I. Gıyaseddin Keyhüsrev (1192-1196) Rükneddîn Süleyman Şah (1196-1204) III. Kılıç Arslan (1204-1205) I. Gıyaseddin Keyhüsrev (ikinci defa) (1205-1211) I. İzzeddin Keykavus (1211-1220) I. Alaeddin Keykubad (1220-1237)

II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1246) II. İzzeddin Keykavus (1246-1260) Rükneddîn Kılıç Arslan (1248-1265) II. Alaeddin Keykubad (1249-1257) III. Gıyaseddin Keyhüsrev (1265-1282) II. Gıyaseddin Mesud (1282-1284) III. Alaeddin Keykubad (1284) II. Gıyaseddin Mesud (ikinci defa) (1284-1293) III. Alaeddin Keykubad (ikinci defa) (1293-1294) II. Gıyaseddin Mesud (üçüncü defa) (1294-1301) III. Alaeddin Keykubad (üçüncü defa) (1301-1303) II. Gıyaseddin Mesud (dördüncü defa) (1303-1308)

Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Selçuk Sübaşı, Dokak adlı bir beyin oğlu olup, Oğuz Yabguluğu’nun ordu komutanı idi. Daha sonra Oğuz Yabgusu ile bozuşarak Aral Gölü yakınlarındaki Cend şehrine geldi (960). Burada kendisi ve O’na bağlı Oğuzlar Müslümanlığı kabul ettiler.

Selçuk Sübaşı, Cend şehrinde 1009 yılında yüz yaşını aşkın iken öldü. Beş oğlu vardı. Bunlar Mikail (oğulları Tuğrul ve Çağrı Beyler Büyük Selçuklu Devleti’ni kuracaklardır), İsrail Arslan Yabgu (torunu Kutlamışoğlu Süleyman Şâh Anadolu Selçuklu Devleti’ni kuracaktır), Musa İnanç Yabgu, Yusuf Yınal Bey ve Yunus Bey’dir. Selçuk Bey’den sonra Oğuzlar’ın başına geçen Arslan Yabgu, Karahanlılar’la anlaşarak Oğuzlar’ı Horasan’a geçirmek istedi. Tuğrul ve Çağrı Beyler bu anlaşmayı tanımadılar.

Gazneli Sultan Mahmud ise Arslan Yabgu’dan çekindiği için hile ile O’nu ve maiyetini yakalatıp Kalincar Kalesi’ne hapsettirdi (1025).

Oğlu Kutlamış buradan kaçıp kurtulduysa da Arslan Yabgu hapiste hayata veda etti (1032). Kendisine bağlı Oğuzlar’ın bir kısmı dağılırken diğerleri Tuğrul ve Çağrı Bey’in etrafında toplandılar. Arslan Yabgu’nun bu şekilde ölümü iki önemli sonucu doğurdu. Bunlardan ilki, Arslan Yabgu’nun bu şekilde tutuklanıp vefatı üzerine bütün Selçuklu soyunda Gazneliler’e karşı büyük bir kinin ortaya çıkması, diğeri ise Oğuzlar’daki liderlik meselesinin Tuğrul ve Çağrı Beyler lehine sonuçlanmasıdır.

Tuğrul ve Çağrı Beyler, amcaları İnanç Musa Yabgu ile birlikte Horasan’a geldiler. Burada 1035 yılında başlattıkları yurt tutma savaşını kazanarak Selçuklu Devleti’nin temelini attılar. Gazneli Sultan Mes’ud, Oğuzlar’ı Horasan’dan çıkarabilmek amacıyla 1039 yılında büyük bir ordu ile Oğuzlar’ın üzerine yürüdü. Tamamen süvari olan Tuğrul ve Çağrı Beyler komutasındaki Oğuz ordusu, Gazneliler’e karşı büyük bir yıpratma savaşına başladılar. Nihayet son darbeyi vurmak üzere Dandanakan denilen yerde Gazne ordusunun karşısına çıkan Selçuklular burada üç günlük bir savaştan sonra büyük bir zafer kazandılar (23/24 Mayıs 1040). Gazne ordusunun bütün ağırlıkları, hazineleri Selçuklular’ın eline geçti.

Dandanakan Savaşı’nın olduğu alanda taht kuran Oğuz ileri gelenleri Sultan Tuğrul’u tahta çıkararak O’nu Horasan hükümdarı olarak ilân ve biat ettiler.

Sultan Tuğrul Dönemi (1040-1063)

Dandanakan Savaşı’yla devletini kuran Sultan Tuğrul devrinde doğuda Harezm ülkesi içlerinden batıda Anadolu’da Muradiye, Erciş bölgelerine kadar olan yöre Selçuklular’ın eline geçti.

Başlangıçta Nişâbur iken daha sonra başkenti Rey şehrine taşıyan Sultan Tuğrul devrinin en önemli olayı şüphesiz Abbasî Halifesi ile olan ilişkileridir. Sultan Tuğrul, Doğu Anadolu’ya girdiği sırada, Abbasî Halifesi Kaim Bî Emrillah’tan bir mektup aldı. Halife kendisinin Şiî Büveyhoğulları’nın ve Türk asıllı Arslan Besasîrî’nin elinden kurtarılmasını rica ediyordu. Bunun üzerine Bağdat’a yürüyen Tuğrul, Büveyhoğulları Devleti’ni ortadan kaldırdı (1055), Arslan Besasîrî ise Bağdat’tan kaçtı.

Sultan Tuğrul bu sırada isyan eden kardeşi İbrahim Yınal’ın isyanını bastırmak üzere İran’a dönmek zorunda kaldı.

Fatımîler’den yardım gören Arslan Besasîrî, tekrar Bağdat’ı ele geçirerek burada hutbeyi Fatımî Halifesi adına okuttu (1058). Bu sırada Sultan Tuğrul, İbrahim Yınal isyanını bastırmış ve asi kardeşini yayının kirişi ile boğdurmuştu. Daha sonra tekrar batıya dönen Sultan Tuğrul tekrar Bağdat’a girdi. Arslan Besasîrî yakalanarak öldürüldü. Halifeye büyük saygı gösteren Sultan Tuğrul, O’nu tekrar Bağdat’taki sarayına yerleştirdi (1060). Bundan çok memnun olan Halife Tuğrul’u kılıç kuşatarak, ona “Rükn’üd dünya ve’ddin” (Dünya ve dinin temeli) ve “Kasım emir ül-M’üminin” (Halife’nin ortağı) unvanlarını verdi.

Ayrıca Selçuklu soyu ile akrabalık kurdu. Çağrı Bey’in kızı ile evlenen Abbasî Halifesi kendi kızını da Sultan Tuğrul’a verdi. Sultan Tuğrul Halife üzerinde yalnızca dinî görevleri bırakarak siyasî iktidarı kendi üzerinde topladı. Bu tarihten itibaren İslâmiyet’in liderliği tamamen Türkler’in eline geçmiş oldu.

Sultan Tuğrul 1063 yılında 70 yaşında iken öldü. Evlâdı olmadığından yerine kardeşi Çağrı Bey’in büyük oğlu Süleyman, Vezir Amid’ül Mülk Kundurî’nin oldu bittisi ile tahta çıkarıldı.

Sultan Alparslan (1063-1072)

Horasan Valisi Alparslan başkent Rey üzerine yürüyerek ağabeyini tahttan indirip kendini Selçuklu Sultanı ilân etti. Vezir Kundurî’yi de azlederek yerine Nizam’ül-Mülk’ü bu makama getirdi. Saltanatının ilk yıllarında Arslan Yabgu’nun oğlu Kutlamış’ın ve kardeşi Kavurt’un isyanları ile uğraştı. Kutlamış Alparslan’la yaptığı savaşı kaybetti, kaçarken düşüp öldü (1064). Daha sonra Sultan Alparslan Gürcistan’ı ve Ermenistan’ı vergiye bağladı. Ani ve Kars’ı zapt etti. Anadolu ve Mısır’a da hâkim olarak denizlere ulaşmak isteyen Sultan Alparslan güneye Dicle boylarına giderek Halep’e kadar egemenliğini kabul ettirdi. Ancak burada iken Bizans İmparatoru Romanos Diogenes’in büyük bir ordu ile üzerine yürüdüğümü öğrendi.

Romanos Diogenes Erzurum üzerinden Malazgirt’e gelirken Sultan Alparslan da 50.00 kişilik kuvvetiyle süratle kuzeye yöneldi. Bir yandan elçiler göndererek Bizans İmparatoru’na sulh teklifinde bulunan Sultan Alparslan’ın bu tutumu Bizans İmparatoru’nda Sultan’ın kendisinden korktuğu kanaatini uyandırmıştı. Her iki ordu 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt Ovası’nda karşılaştılar. Bu sırada Bizans ordusundaki ücretli Peçenek ve Uzlar soydaşları Selçuklular tarafına geçtiler. Taktik gereği geri çekilen Sultan Alparslan, Bizans İmparatoru’nu üzerine çekerek ordugâhından hayli uzaklaştırdı. Durumu çok geç fark eden İmparator geri çekilme emri verdiyse de artık geç kalmıştı. Dört bir yandan Bizans ordusunu kuşatan Türkler akşama doğru koca Bizans ordusunu yok edercesine yendiler. İmparator Romanos Diogenes ve maiyeti esir düştü. Sultan Alparslan, esir imparatora bir misafir muamelesi yaptı.

Romanos Diogenes’in Bizans’taki bütün Türk esirlerini serbest bırakması, büyük bir kurtuluş parası vermesi, her yıl vergi vermesi şartıyla barış yaparak memleketine gönderdi. Ancak Bizans’a dönen İmparator gözleri kör edilerek hapse atılmış ve bu antlaşma böylece uygulama alanı bulamamıştı. Malazgirt Savaşı ile yurt arayan büyük Türk nüfusuna Anadolu’nun kapısı açılmış oldu. Avrupa’da büyük akisler uyandıran bu savaş Haçlı sefelerinin hazırlanması konusunda da Avrupa için bir uyarı oldu. Daha sonra Maveraünnehir bölgesine sefere çıkan Sultan Alparslan, ele geçirdiği Yusuf adlı bir kale komutanı tarafından hançerlenerek şehit oldu (1072), yerine oğlu Melikşâh Selçuklu tahtına geçti.

Sultan Melikşâh Dönemi (1072-1092)

Saltanatının ilk yıllarında, Sultan Alparslan zamanında da iki defa isyan etmiş ve affedilmiş olan amcası Kavurt tekrar isyan etti. Bu isyan bastırılarak Kavurt yayının kirişiyle boğdurularak idam olundu.

Karahanlılar ülkesine yürüyen Melikşâh Semerakant’a kadar olan bölgeyi ele geçirdi. Her iki hanedanın arasında akrabalık kuruldu. Gazneliler de aynı akıbete uğradılar ve Melikşâh’ın yüksek hâkimiyetini kabul etmek zorunda kaldılar. Kutlamış’ın oğlu Süleyman Şâh’ı Anadolu’ya göndererek O’nu bu ülkeye emîr olarak atadı. Kutlamış-oğlu Süleyman Şâh kısa zamanda baştan başa bütün Anadolu’yu ele geçirdi. İzmit başkent olmak üzere (1077) Anadolu Selçuklu Hanedanı’nın temelini attı. Melikşâh zamanında Selçuklu İmparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştı. Doğuda Seyhun Nehri ve Tanrı Dağları’ndan batıda Akdeniz ve Boğazlar’a, kuzeyde Kafkas Dağları’ndan güneyde Hint Denizi’ne kadar ulaşılmıştı. Melikşâh döneminin en önemli iç olaylarından birisi de Hasan Sabbah’ın lderi olduğu Batınî hareketidir. Hasan Sabbah, Alamut Kalesi’nde kurduğu yalancı cenneti ile bir tarikat kurmuş, tarikatına mensup fedailerle birçok Türk ve Müslüman ileri gelenlerine karşı suikastlar düzenlemeye başlamıştı. Saltanatının son yıllarında Batınîler’le uğraşan Sultan Melikşâh 38 yaşında iken zehirlenerek öldü (1092).

Editör: Emre Şentürk

e-mail: [email protected]

Editör: TE Bilisim