Yunus Emre Altuntaş / Diriliş Postası

Ataç ile özdeşleşen izlenimci/öznel eleştirmenlerin yazdıklarına çok itibar etmemek gerektiği kanaatindeyim. Özellikle Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yaşayan bu tarz eleştirmenler sebebiyle şiirimiz adeta “çöp” haline dönüştü. Aradan sıyrılan şairler de ekseriyetle toplum nezdinde kabul görmesiyle, belirli bir ideolojik kesimin sözcülüğünü yapmakla veya sıradışı/özgün çıkışlarıyla tutunabilmişlerdir. Orhan Veli ve arkadaşlarının “Garip” akımı ilk çıktığında yerden yere vuranlar da bahsettiğim bu yetersiz eleştirmenlerdi. Çünkü suyu bilmeyen suyu tarif edemez. Orhan Veli ve arkadaşlarının şiire getirdiği yeniliği anlayabilecek donanıma da sahip değillerdi. Bu örnekleri vermemin sebebi, ülkemizde şiirin önünde yer alması gereken eleştirinin uzun yıllardır şiirin arkasından geliyor oluşuyla ilgilidir. Oysa nitelikli eleştiri, şiiri yeni kanallara yönlendirebilmeli, şiirin kavram çerçevesini çizebilmeli, gördüğü şiirlere dair hem üslup hem de içerik bakımından özgün önerilerde/eleştirilerde bulunabilmelidir.

Şimdilerde eleştirinin yetersiz olması “şiirini yaz, gerisini düşünme” noktasına ulaşmış görünüyor.

OSMAN ÖZBAHÇE’NİN ÇALIŞMALARI

Çünkü bireysellik ve çok seslilik edebiyat tarihinin hiçbir döneminde görülemeyecek derecede kaotik bir döneme şahitlik ediyor. Tabii ki bu ortamda sağlam bir eleştirmenin şiiri takip etmesi çok zorlaşıyor. Bu durumu Hüseyin Cöntürk de mektuplarında belirtmiştir. Niceliksel artış niteliksel düşüş olarak özetleyebileceğimiz bu dönem 1980’lerden itibaren yaygınlaşarak günümüzdeki kaotik duruma ulaşmıştır. Tüm bu zorluklara rağmen eleştiriyi ihmal etmeyen isimlerden biri -ve bence en önemlisi- Osman Özbahçe’dir. Hem şair olması hem de pek çok derginin kuruluşunda/mutfağında yer alması dolayısıyla Özbahçe günümüz şiirinin görünümüne dair fikir sahibi eleştirmenlerdendir. Özbahçe’nin eleştiri anlayışı Tanzimat’la başlayıp bugüne ulaşan Türk şiirinin gelişimini aşama aşama analiz ederek bugünkü şiirin/şairin durduğu yeri tespit etmek üzerine kuruludur. 150 yıllık geniş bir zaman diliminde gelişen modern Türk şiirinin tarihsel, sosyolojik, etimolojik, psikolojik, ekonomik ve siyasi arka planını da gözeterek yaptığı bu eleştiri, tekrara düşen günümüz şairlerini uyarmak ve özgün şairleri de öne çıkarmak şeklinde yansır. Bu sebeple de Özbahçe’nin kuru gürültüye, manifestolara, iddialı çıkışlara karnı toktur. O’nun “Hayal kurma, şiir yaz” ifadesi “Dün dünle beraber gitti, şimdi yeni şeyler söylemek lazım” cümlesiyle özetlenebilir. Özbahçe’nin görsel şiire, deneysel şiire verdiği destek de bunun örneklerindendir. Kendisi bu tarz deneysel şiirleri tam anlamıyla benimsemese bile sırf yeni bir şey söylediği için, yeni üslup denemelerini içerdiği için gündemine almayı tercih etmiştir.

İKİ ÖNEMLİ KİTAP

Özbahçe’nin ilki 2006’da, ikincisi de 2008’de baskısı yapılan “Sağlam Şiir” ve “Modern Şiirimizin Kökleri” isimli kitaplarının genişletilmiş ikinci baskılarının yayınlanması yukarıda yazdıklarımızın sebebini oluşturuyor. Ebabil Yayınları’ndan çıkan ve toplamda 800 sayfayı bulan bu eleştiri kitaplarında modern Türk şiirinin Tanzimat’tan bu yana dönüşen yapısı şairler ve eserler üzerinden ele alınıyor. Özbahçe bu geçiş sürecini şu cümlelerle özetliyor: “Türk Şiiri, Osmanlı’nın, çöküşü durdurmak için giriştiği Batılılaşma hareketlerinden itibaren yenilik fikriyle boğuşmaktadır. Bizim yenilikle boğuşmamızın, bir yenilgi olarak yaşamamızın sebebi, yeniliği Batılı değerler üzerine kurmamızdır. Tanzimat’la birlikte kültür kodlarımızı değiştirdik. Fakat bu değişiklik, bize kendisinden istediğimiz hiç bir şey vermedi. Daima iki arada bir derede kalmamızı sağladı. Sağladı; çünkü değişiklik bizim değil, onların zaferiydi.”

“SAĞLAM ŞİİR” VE “MODERN ŞİİRİMİZİN KÖKLERİ”

Şiirin bu ilk taklit döneminden sonra sosyo-kültürel, siyasi manzaranın değişimine paralel olarak Türk şiirinde de dönüşüm başlıyor ve bugüne uzanan çizgide İkinci Yeni başat rol oynamaya devam ediyor. Özbahçe kitabında durumu şöyle özetliyor: “Modern Şiirimizin Kökleri, Tanzimat süreciyle başlatılıp Sezai Karakoç önderliğindeki İkinci Yeni akımına kadar geçen dönemi birinci aşama, İkinci Yeniyi ikinci aşama, İkinci Yeni sonrasını ve günümüz şiirini üçüncü aşama kabul ederek; yazdıkları şiirle şiirimizin ana damarını oluşturmuş şairlerimizi incelemeyi önceleyen bir çalışmanın ilk adımıdır. Bu çerçevede Modern Şiirimizin Kökleri’nde Nâzım Hikmet, Necip Fazıl, Orhan Veli, Turgut Uyar ve İsmet Özel şiiri inceleniyor. Türk şiirinin temel sorunu bize bugüne kadar gelen bilgiyi, tecrübeyi yeterince işletememektir. Şiir sanatı geçmişe atıfla ilerleyen bir sanattır. Adım atmak için de, sıçramak için de bize dayanak şarttır. Herkesin sevdiği parlak lâflardan birisi, şimdiyi esas almak, meseleyi çağın uyarınca gözden geçirmek, şimdinin kafası, şeklinde özetlenebilecek, içinde bulunduğumuz zamanı esas almayı öneren son derece haklı bir yaklaşım tarzının eseridir. Fakat şimdinin kafası köksüz bir kafa değildir. Kabul; ne geçmişin dehlizlerinde kaybolmalıyız, ne şimdinin kayganlığında debelenmeliyiz. Gelenek içinde ileri bir aşama diyebileceğimiz adımları atmanın yolu şiirimizin ana damarını esas almayı gerektirdiği kadar, bugünün insanını ve hayatını şekillendiren zihniyeti, şartları da esas almayı gerektirmektedir.

Editör: TE Bilisim