Ebubekir Doğan / New York / Analiz

2020’de Amerika’da yapılan seçimler her yönüyle tarihi nitelikteydi. Bu seçimleri özel kılan en önemli özellik seçime katılımın rekor düzeyde olmasıydı. 1908’den beri Amerika’da seçime katılım oranı be seçimdeki kadar çok olmamıştı. Amerika’da oy vermeye ehil olan insanların %65’i bu seçimlerde oy kullandı. Bir diğer özellik ise oy verme şeklinin değişmesiydi. Amerika tarihinde asıl seçim günü olan 3 Kasım’dan önce oy kullananların oranı 100 Milyonu geçmesi oldu. Bunun nedeni tabii ki içinde bulunduğumuz yeni tip koronavirüsün insanları seçim günü sıraya girip oy vermesinden alıkoymasıydı.

HER YÖNÜYLE TARİHİ SEÇİM

Amerika’da yasal olarak insanlar kendilerine gönderilen resmi oy pusulalarını posta yoluyla gönderebilir veya kişisel olarak oy sayım merkezlerine götürebilir. Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden insanlara posta yoluyla oy vermeyi salık verirken, Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump insanlara seçim günü sandık başında oy vermesini salık verdi. Dolasıyla posta yoluyla oy kullanan insanların oranı bir önceki seçimlere oranla rekor düzeyde gerçekleşti. Nitekim Demokratlar arasında oy kullananların %70’e yakını erken oy kullanarak seçim günü sandığa gitmemiş oldu. Seçim sonuçları açıklandığı zaman Donald Trump’ın yarışı önde götüreceği; ama erken kullanı- lan oylar sayılmaya başlandığı zaman Joe Biden’ınTrump’a yetişip onu geçmesi bekleniyordu. Bu Seçimi önemli kılan bir diğer unsur ise ilk defa bir kadın özellikle de siyahi bir kadın başkan yardımcılığı makamına geliyor olması. Kamala Harris Joe Biden ile birlikte başkan aday adaylığı için yarışa başlamış daha sonra erkenden yarışı bırakmıştı. Diriliş Postası’nda yaptığımız haberde Kamala Harris’in başkan yardımcılığı için aday adayı olabileceğini daha resmi olarak kesinleşmeden birkaç ay önceden okuyucularımıza duyurmuştuk. Amerika birçok ülkeden farklı olarak ikili seçim sistemi uyguluyor. Seçimin birinci kısmını genel oylar oluştururken, ikinci kısmını da delege sistemi oluşturur.

SEÇİM SİSTEMİ VE SONUÇLAR

Delegeler eyaletlerin nüfusuna göre belirlenir ve Maine ve Nebraska dışındaki eyaletlerde delegeler eyalette genel oyların çoğunluğunu alan adaya oy verirler. Amerikan başkanı olmak isteyen başkan adayı 538 delegeden 270’i garantilerse genel oyları almayı başarmasa da başkan olur. Delege sistemi 1800’lerde özellikle Güney eyaletlerde köle sahibi olanların yararına geliştirilmiş bir sistem ve çoğunlukla anti demokratik sonuçlara yol açabilir. 2000 ve 2016 yılında yapılan seçimlerde genel oyların çoğunu alan Demokrat Parti’li başkan adayları yeterli delege sayısına sahip olamadığı için başkan olamadılar. Nihayetinde 2020 seçimleinde bu sonuç tekrarlanmadı ve Joe Biden hem genel oyların %50,6’sını ve delege sayısını da 290 olarak garantiledi ve 20 Ocak’ta yapılacak başkanlık yemininden sonra Amerika’nın 46. Başkanı olarak başkanlık koltuğuna oturacak. Halihazırda delege sayısını garantileyen Joe Biden bu delege sayısını oy sayımının devam ettiği eyaletlerin de delegelerini alarak toplamda 309 delege kazanarak başkan olabilir. Oy sayım sistemi eyaletlere göre farklılık gösterebiliyor. Bazı eyaletler erken kullanılan oyları 3 Kasım seçimlerinden önce sayarak seçim günü sandık başında kullanılan oylarla birleştirerek sonucu açıklayabiliyor. Bazı eyaletlerde ise erken kullanılan oylara seçim gününe kadar dokunulmuyor ve seçim günü sandık başı oylarıyla birlikte sayılmaya başlanıyor. Nitekim 7 Kasım 20’ye kadar seçimlerin kesin sonuca ulaşamamasının nedeni ikinci gruptaki eyaletlerin uyguladığı oy sayma biçimi. İkinci gruptaki eyaletlerin salıncak eyaletler olması seçim sonuçlarını öngörmede de sıkıntılar ortaya çıkarıyor. Salıncak eyalet diye bahsedilen eyaletlerin özellikleri seçimden seçime oy verdikleri partilerin değişmesi. Örneğin New York her seçimde Demokratları desteklerken Colorado Cumhuriyetçilere oy verir. Pennsilvanya ve Florida gibi eyaletler ise seçimden seçime partileri değiştirirler. İşte bu kararını değiştiren eyaletler salıncak eyaletler olarak adlandırılır. Peki bu sonuç sürpriz olarak nitelendirilebilir mi? Bu sorunun cevabı hayır. Diriliş Postası’nı takip edenler hem seçimde yarışacak adayları hem de seçim sonucunu sürpriz olarak görmez; çünkü biz bu konuları detaylı olarak birkaç defa işledik.

SANDIK BAŞI ANKETLERİ

Donald Trump her ne kadar yenilse de 2016 seçimlerine nazaran oylarını yaklaşık olarak 10 milyon arttırmayı başardı. Joe Biden ise ondan geri kalmadı. Toplamda 74 Milyona yakın oy alan Joe Biden, Amerika tarihinde toplamda en yüksek genel oy oranına sahip başkan olarak tarihe geçti. Sandık başında oylarını kullanan ay verenler arasında yapılan anketler de bize seçimle ilgili bazı ipuçları vermeye yardımcı oldu. Buna göre Donald Trump’a oy veren seçmenler içinde Beyaz ırka mensup olanların oranı %57 olarak gerçekleşirken, Siyahiler arasında oy verenlerin oranı %12, Hispanikler %13, Asyalılar %3 ve diğer etnik kökene mensup olanların oranı %6 olarak gerçekleşti. Joe Biden’a oy veren siyahilerin oranı %87 olarak gerçekleşirken, Hispanikler arasında %66 olarak gerçekleşti. Kadın oy verenler arasında Joe Biden’ı tercih edenlerin oranı %56 olarak gerçekleşirken, Trump’a oy verenlerin oranı %43’te kaldı. 30 yaş altı oy verenlerin içinde Trump’ı seçenlerin oranı %36 olurken, Joe Biden bu yaş grubundan %58 oy almayı başardı. Oy veren bağımsız seçmenler içinde Joe Biden’ı seçenlerin oranı %54 olurken, Trump bu gruptan %40 oy aldı. Bütün bu demografik gruplar içinde Donald Trump’ın başarılı olduğu tek grup var o da erkekler. Donald trump erkeklerden %49 oy alırken, Joe Biden %48’de kaldı.

SEÇİM SONUÇLARI VE TÜRKİYE

Türkiye’de politikayla ilgilenenler seçim sonuçlarını büyük bir merakla takip etti çoğunluk Trump’ı destekler gibiydi. Bana göre bu olmaması gerek bir durumdu ve nedeni ise gerçekçi nedenlere dayanıyor. Barack Obama’nın görev başında olduğu yıllarda Dolar-TL arasındaki fark 1,50 iken, Trump’ın görev başında olduğu 2016-2020 arasında bu fark 5 tl olarak gerçekleşti. Bunun en önemli nedeni Trump’ın saldırgan politikası olarak gösterilebilir. Rahip Branson olayında Trump milyarlarca dolar harcayarak TL’nin değerini düşürmek için çok uğraştı ve kısmen başarılı oldu. Bir diğer mesele de Donald Trump’ın damadı JaredKushner’in Ortadoğu’da uyguladığı politika ve Türkiye’ye etkisi. JaredKushner İsrail eksenli politikasında Türkiye karşıtı olan Suudi Arabistan, Mısır, BAE ve İsrail şeytan grubunu Türkiye’ye karşı birleştirdi. Peki Biden farklı olabilir mi? Bir kere şunu açıkça söylemek gerekir: Amerika’nın dış politikası başkanlara göre değişmez. Dış Politikayı sermaye eksenli Pentagon belirler ve başkanlar buna uymak zorundadır. Obama Suriye konusunda Türkiye ile birlikte hareket edecekken Pentagon’un araya girmesiyle Türkiye’yi Suriye konusunda yalnız bıraktı. Tabii ki Joe Biden Trump’tan daha iyi olamayacaktır; ama Trump’a göre müzakereye daha yatkındır. Joe Biden’ın New York Times gazetesine verdiği mülakatta Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkında söyledikleri yenilir yutulur cinsten değil; ama bu konu hakkında yeterli baskı yapılırsa istenilen sonuç elde edilebilir. Nitekim başkan yardımcısı iken iki defa özür dilediğini biliyoruz. İşte Trump özür dileyecek ve hatasını kabul edebilecek kapasitede değil; ama Biden bu kapasitede bir başkan olarak önümüzdeki dört sene başkanlık yapacaktır.

Editör: TE Bilisim