Diriliş Postası Muhabiri Durim Abazi

Sevra bebek hikayesi Yetim Vakfı’nın eş zamana gedliğini belirten vakfın başkanı Mehmet Gülsatar, “2016 sonlarında Yetim Vakfı’nı kurarken Halep bombardmanı başladı. Acaba Halep bombardmanından mağdur olan insanlara bir desteğimiz, katkımız olabilir mi diye kendi aramızda konuştuk. Vakfın henüz ismi yoktu. Sadece yönetimi var, iradesi var. Halep çatısmansına duyarsız kalmadık. Yönetim kurulumuzdan birkaç kişinin gönüllü görev almasıyla da Halep’in tahliye edilmesinde biz de üstlendik. Arkadaşlarımız şöyle bir bilgiyle geldiler: Bir yetimhane bombalanmış, orada 103 çocuk varmış ve bunlardan sadece 43’ü hayatta kalmış. Hiç düşünmeden o çocukları almak istiyoruz dedik ve bir şekilde tahliyelerini sağladık. Arkadaşlarımız, İdlib’de bir bodrum katı ayarladı. Yapılabilecek en iyi şeydi. Gıda, sığınma ve gıda gibi ihtiyaçların giderilmesi için ortam hazırlandı. O çocukları da koruma altına aldık. O çocukların hayatta kalması önemliydi. Kötü insanların eline geçmemesi gerekiyordu. Tam zamanında müdahale ettik. Vakıf olmadığı halde çocukların ihtiyaçlarını giderme görevini üstlendik.” İfadelerini kullandı.

“SEVRA BEBEĞİMİZ DE BÜYÜDÜ”

Konuşmasının devamında başkan Gülsatar, “O zaman dedik ki vakfımızın sembol ismi Sevra olsun. Halep kuşatmasının da sembolü oldu. Birçok kurum, kuruluş, örgüt bu çocukları ve özellikle Sevra’yı almak istedi. Ancak bizim oluşturduğumuz olduğumuz güven, ve oradaki arkdaşlarımızın çaba ve samimiyetiyle bu çocukların bizim korumamızın altında kalmasıyla ilgili karar verdiler. Şuan o çocuklar Cerablus’ta. Sevra bebeğimiz de büyüdü. Bu çocuklar vakfımızın koruma altındadır ve bu süreç içerisinde öyle olmasını gayret edeceğiz.” dedi.

“ÇOCUK HER YERDE ÇOCUK”

Dik bir merdivenden binanın içerisine indiklerini ve odaya girdiklerini anlatan Yetim Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Aykut Şen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İçerden çocuk sesleri geliyordu. Çocukları görebilecek mutluluğu var. İçeri girdiğimizde 43 yavrumuz vardı. İstanbul’daki çocukların sesleri ile İdlib’de bombardman altında olan çocuklar arasında bir fark yok. Çocuk her yerde çocuk. İçeri adım attım. Hiç unutamayacağım, bir yavrucak odanın karşı köşesinde tahmin ediyorum 8-9 ay, üzerinde bir tolumu, üst üste giydirildiği kazak var. Yüzünde çok olgun bir ifade, bugüne kadar bir çocukta gördüğüm en derin bakıştı. Bana baktı ve sanki şu soruyu sordu gibi geldi: Ya amca ne oluyor? 8 aydır hayattayım, bir şeyler oluyor ama ne oluyor? Ben bunları niye yaşıyorum? Bir dizi soruları sordu gibi geldi. O sırada yetimlerden sorumlu olan Esmar, buyur etti ve oturur oturmaz ilk sorum: Ço küçük değil mi? O çocuğun hikayesini sordum. Ve kısaca hikayesini anlattı. Bu bebeğimiz, Halep’teki yetimhane bombalanmadan önce bir binada bombalara maruz kalıyor ve orada bir sürü aile var. Bina yıkılınca sağ kurtulan biridir. Kimin çocuğu olduğu tespit edilemiyor. O kaos içerisinde hastaneye kaldırılıyor. Hastanede bir doktora emanet ediliyor. O da çaresiz Halep’teki bombalanmış olan yetimhaneye emanet ediyor. Yetimhanedeki bakıcılar, kardeşler ona bir isim koyuyor. İsmi Sevra. Yani Sevra ismi yetimhanede veriliyor. Sevra devrim manasına geliyormuş. Sevra’yı zaman zaman ziyaret edip, takip ediyoruz. Bunun gibi hikayeler dünyada yaşan savaşlar ardından bırakıyor. Sevra bebek bunlardan sadece bir tanesi.” diye konuştu.

Editör: TE Bilisim