Yunus Kök / İstanbul / Özel Haber

Milli güvenliğimiz tehdit eden tüm terör örgütlerine karşı yurtiçinde ve sınır ötesinde amansız bir mücadele yürüten güvenlik güçleri, emperyal güçlerin Türkiye’nin bölgesinde jeopolitik mücadelesini ‘baskılamak’ için besledikleri PKK’yı vatan topraklarında bitme noktasına getirdi. Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Eray Güçlüer, PKK ile mücadelede iç güvenlik açısından gelinen noktayı gazetemize değerlendirdi.

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Eray Güçlüer

2020 yılında PKK terör örgütünü vatan topraklarından silmek için ardı ardına başlatılan iç güvenlik operasyonlarını nasıl değerlendiriyorsunuz, örgütün yurtiçindeki varlığı ne durumda?

Öncelikle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Artık Türkiye’de PKK defteri kapanmıştır. Örgütün ülkemiz toprakları içerisinde bir eylemselliği, böyle bir kabiliyeti kalmamıştır. Elbette dünyada terör bitmez; Türkiye’de de bir takım eylemler olabilir ancak bu PKK’nın varlığını koruduğu anlamına da tam olarak gelmez. Bu terör eylemlerinde önemli olan dünya ortalamasının çok çok altında cereyan etmesidir. Bu çok önemli bir başarıdır. Dünyanın çok farklı bölgelerinden şer odaklarının beslediği, dünyanın en eli kanlı terör örgütünü hukuk içerisinde kalarak bitirmiş olmamız muazzam bir başarıdır. Bunu hiçbir emperyalist güç beklemiyordu.

“ÖRGÜTÜN TOPLUMSAL TABANI KALMADI”

PKK’nın bittiğini nereden anlıyoruz; ilk olarak eylem kabiliyeti yok, ikinci olarak ise toplumsal bir tabanı kalmadı. Bölge halkı PKK’ya karşı tepkisini, haklı isyanını artık her ortamda gösteriyor. Bu da aslında psikolojik korku eşiğinin kırıldığını göstermesi bakımından çok önemli. PKK’nın vatan topraklarında yok olduğunu anlatan bir diğer kısas ise örgütün eleman sayısıdır. Bugün ülkemiz sınırları içerisindeki terörist sayısı 300’ün altına inmiştir. Bu militanlar da sadece hayatta kalabilmeye çalışmaktadır. Sürekli kaçıyorlar ve başlarını mağaralarından çıkaramıyorlar. Türkiye’nin elindeki teknolojik imkanlar sadece İHA ve SİHA da değil, toprağın altını tespit edebilen yani sığınak yahut mağara var mı bunu bulabilen teknolojilere de sahibiz. Dolayısıyla bulundukları mağaralarda tespit edilerek 3’er 5’er yok ediliyorlar. Örgüt bu kadar kan kaybederken katılımlara baktığımızda ise, neredeyse sıfır. Katılan az sayıda terörist ise Irak, Suriye ve Avrupa kaynaklı. Özet olarak bütün bu göstergeler PKK terör örgütünün yurtiçinde bitmiş olduğunun ispatıdır. Farklı şekilde yorumlayacak bir neden ortada yoktur.

“MÜCADELE ‘KOLLUK’ SEVİYESİNDE”

Örgüt üzerindeki operasyonların sürekliliği mutluluk duyduğumuz neticeyi sağladı. Burada şunu da belirtmeliyim; örgütle yurt içindeki mücadeleye Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları eskisi gibi doğrudan katılmıyor, kolluk kuvvetlerimiz bunların üstesinden geliyor. Yakın sınır alanlarımızdaki operasyonlar da bu başarıda etkilidir; geçişler de sıfıra indirildi. Bölgede hayat artık olağan akışına dönüyor. Bakılırsa; Munzur’da rafting yapılıyor, Yüksekova’da kuş gözlemciliği yapılıyor. Bunlar aslında tarihi, doğal, turistik ve ekonomik özelliklerin ön plana çıktığı bir yaşam tarzı ön plana çıkmaya başladığını net olarak ortaya koyuyor.

HDP- PKK ilişkileri üzerine ne söylemek istersiniz? HDP kapatılmalı mı?

HDP, PKK’nın adeta doğrudan bağlantılı bir kuruluşu haline geldi. Yani halkı dinlemek yerine teröristleri dinleyen, halk üzerinde korku ve suni sosyal taban oluşturmaya çalışan, terörist aparatın legal görünümlü yüzüdür. Tabi içindeki teröristler birer ikişer hukuk karşısına çıkarılıyorlar. HDP’yi PKK’dan ayrı düşünmek olanaksızdır; bugüne kadar örgütün bir aygıtı bir uydusu durumunda çalışmıştır. HDP il ve ilçe merkezleri, neredeyse PKK’nın askerlik şubesi gibi çalıştılar. Tabi bunları millet unutmuyor, dolayısıyla devlet de unutmuyor. Şu an işte birer ikişer hesap veriyorlar.

“HAZİNE DESTEĞİ DERHAL KESİLMELİDİR”

Sorunun özüne gelecek olursak HDP’nin kapatılıp kapatılmaması bir siyasal tercih olabilir; ama asıl mesele, HDP’nin hazineden aldığı yıllık 57 milyon liradır. Yazık günah! Devlet neredeyse kendi eliyle teröriste; siyasal demokrasi özgürlükler adı altında para veriyor. Bu paranın derhal kesilmesi gerekiyor. Bütün bu teröristleri, bunlarla iş yapan legal görünümlü yahut direkt illegal unsurların maddi kaynakları, güç ve kuvvet kaynakları kesildiği an bu yapılar yok olmaya mahkûmdur. Kapatılıp kapatılmamadan daha önce bunların maddi kaynakları kurulmalıdır. Gerekirse, kanunsal düzenlemeler yapılmalıdır.

Not: Dr. Eray Güçlüer’in FETÖ ve DEAŞ’le mücadelede gelinen noktaya ilişkin tespitleri nasipse yarın sizlerle..

Editör: TE Bilisim