Kifayet Özkul / Diriliş Postası

Kartal, gökyüzünün hâkimi ve sonsuzluğun sembolü olarak kabul edilmiştir. Avrasya Sanatı içinde çok kullanılan bir sembol haline gelen kartalın, pek çok topluluk arasında tinsel etkileşime işaret ettiği de görülmektedir.

Türkler Müslümanlığı kabul ettikten ve Anadolu’ya geldikten sonra dahi şaman inancının etkisi devam etmiştir. Anadolu’da mimari yapılaşmaya başladıktan sonra taş işlemeciliğinde hayvan figürleri, bitkisel motifler, rumi desenleri, efsanevi hayvan figürleri birlikte kullanılmışlardır. Birlikte kullanılan bu figürlerin bu dünya ve öte dünya ile aradaki bağ olduğu düşünülmüştür.

ZAFER İŞARETİ

Çift başlı kartal, Türk medeniyetleri tarafından sevilerek kullanılmış ve pek çok sembolik anlamlar yüklenmiştir. Orta Asya’da çift başlı kartal, nazarlık, tılsım, aydınlık ve güneş sembolü olarak işlenmiştir. Anadolu’daki Selçuklu yapılarında kullanılan çift başlı kartal simgesi surlarda, cami ve medreselerde, saraylarda koruyucu güç ve hâkimiyet sembolü olarak ve kötü güçlerden koruyucu olarak kullanılmıştır.

Müslüman olan Anadolu Türkleri kartalı bir dini simge olarak görmemişlerdir. Bu nedenle dini mimaride, camilerinin dış cephelerinde kartalı süsleme elemanı olarak kullanmaktan çekinmemişlerdir. Kartallar değişik şekillerde tasvir edilmişler, bazen kulaklı bazen kafalarında ibik benzeri bir çıkıntı ile genellikle nokta veya daire şeklinde gözlere sahip, bazen de çift başlı olarak Türk sanatında uygulanmıştır.

Anadolu Selçuklu döneminde kullanılan çift başlı kartal figürünün neden iki başa sahip olduğu konusunda da farklı görüşler bulunmaktadır. Türk sanatındaki simetri tutkusunun veya koruyucu ya da egemen olan iki ruhun, iki iktidarın birleşerek iki kez artırılmış gücünü temsil ettiği düşünülmektedir İkincisi ise sanat eserlerinde tasvir edilirken simetrik olarak uygulanışıdır.

Selçuklu hükümdarlarının çadırlarında da savaşlardan sonra zafer işareti olarak dikilen ve hükümdarlık sembolü olan çift başlı kartal, taş işlemeciliğinden çiniye, halı dokumacılığından metal işlemeciliğine kadar birçok alanda da yerini almıştır. Kimi yerde tek başına, kimi yerde ise özellikle hayat ağacı, aslan, ejder ve nar motifleriyle birlikte kullanılmıştır.

GÜÇ, KUDRET VE ASALETİN TİMSALİ

Kartal, tarih boyunca güç, kudret ve asaletin timsali olarak görülen hayvanlar içerisinde, aslandan sonra gelmektedir. Buna bağlı olarak neredeyse her toplumda hükümdarla kartal arasında bir ilişki kurulmuştur. Ömer Hayyâm da Nevrûznâme adlı eserinde kartala ayırdığı bölümde bu konuya işaret ederek “Kartalın büyüklüğü, asalet ve temizliği ile hal ve hareketleri, padişahlara benzer. Eskiler demişlerdir ki, et ile beslenen havyaların padişahı kartal, ot ile beslenen hayvanların padişahı at, erimeyen cevherlerin padişahı inci ve eriyen cevherlerin padişahı ise altındır. Kartal bunun için sıradan insanlardan çok, padişahlara özeldir. Çünkü kartalı başka hayvanlardan ayıran bir muhteşemliği vardır. Karga da dışarıdan bakıldığında büyük görünür ama kartaldaki muhteşemlik onda bulunmaz.” demiştir.

Kartal figürü çok eski çağlardan itibaren sembol olmuş ve kuşların da hakanı olarak kabul edilmiştir. Çift başlı kartal, birleşmiş iki kartalın gücünü simgelemektedir, kuşların koruyucusu ve atasıdır. Kartal çoğunlukla iyiliği, hükümdarların zaferini, gök ile ilgili unsurları sembolize ettiğinden hayvan mücadele sahnelerinde zafer kazanırken tasvir edilmiştir.

HÜKÜMDARLIK VE ALPLIK SEMBOLÜ

İslamiyet’in kabul edilmesinden sonra Karahanlı döneminde de kartalın yüklenmiş olduğu anlamlar aynen devam etmiş, hükümdarlık ve Alplık sembolü olarak da kabul edilmiştir. Kartalın mevsimleri de değiştirdiğine inanılır. Kanatlarını bir kez çırparsa buzların eriyeceği, İki kez çırparsa ilkbahar geleceğine inanılır.

Dede Korkut hikâyelerinde de kartal, iyiliği, özgürlüğü ve yiğitliği sembolize etmektedir. Başta Kelile ve Dimne olmak üzere birçok hikâyede ve masalda kartal tasviri yer almıştır. Kaşgarlı Mahmut’un eserinde de kartal ve diğer avcı kuşların sembolizmine işaret edilmiştir. Görüldüğü gibi kartal bazen ölümsüzlüğün sembolü olarak da düşünülmüştür. Tanrıya açılan göğün kapısını bekleyen çift başlı kartal oldukça eski ve mitolojik, bir

ÇİFTE KARTAL ARMALARI

Türk kültürüne ait düşüncelerdir. Selçuklu çağında çifte kartal armaları, yalnızca bir tılsım işaretine, dönüşmüşlerdir. Eski Türk toplumlarında çift başlı kartalın, gök gürlemeleri, yıldırım ve şimşekleri meydana getirdiğine inanılmış, bu inanç “Gökte oturan bu kartal zaman zaman kanatlarını vuruyor ve ses çıkartıyor veya kımıldıyor ve fevkalade tabiat olayları da bu sebepten dolayı meydana geliyordu” biçiminde ifade edilmiş, çift başlı kartal kutsal sayılmıştır.

Editör: TE Bilisim