Dünya çağında Covid-19 hastalığına yakalanan insan sayısı 90 milyona yaklaşırken, Kovid-19 kaynaklı ölümler ise 1.7 milyonu aştı. Sadece insan hayatında değil aynı zamanda ekonomiden sosyal yaşama, üretimden uluslararası seyahatlere kadar pek çok alanda olumsuz etkiler görüldü. Tüm bu problemler sürerken sosyal medya ve iletişimin hızlı olması sebebiyle dünya genelinde bir de infodemi problemleri görülmeye başlandı.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) başta olmak üzere Kovid-19 konusunda infodemiye karşı büyük bir mücadele verildi. Hükümetler ve bilim insanları 7/24 olacak şekilde TV programlarında ve çeşitli alanlarda doğru bilgi akışı vermeye çalıştı. Tüm bu çabaya rağmen infodeminin hızı ne yazık ki yavaşlamadı. Özellikle sosyal medya alanında ortaya çıkan bilgi karmaşası, kontrolsüz bir şekilde büyüyerek insanların zihinlerini karıştırdı. Kovid-19 aşı çalışmaları hakkında sağlık kuruluşlarından güzel haberler gelmesine rağmen, aşı reddine yönelik propagandaların artması infodemik çalışmaların da yoğun hız kazandığı görüldü. Bu konu hakkında Sosyal Medya Uzmanı Deniz Unay önemli açıklamalarda bulundu.

İNFODEMİK PAYLAŞIMLAR

Dünya Sağlık Örgütü, Covid-19 salgınının ardından ortaya çıkan infodemi sebebiyle tüm hükümetlere çağrıda bulundu. İnsanların doğru ve mantıklı bir şekilde bilgilendirilebilmesi için çalışmalar yapılsa da gelinen noktada hala kafa karışıklığının yaşandığı görülüyor. Covid-19 hakkında sosyal medya üzerinden mantık dışı paylaşımlar yoğun bir şekilde yapıldı ve hala da konuşulmaya devam ediyor. Covid-19’un 5G üzerinden yayıldığı gibi pek çok farklı asılsız iddia ortaya atıldı ve hastalıkla ilgili bilgi karmaşası yaratıldı.

Hastalığın tedavisi konusunda bazı kötü niyetli kişiler de fırsatçılık yaptı. Bu kişiler, Covid-19 tedavisi konusunda hiçbir işe yaramayan kendi ürettikleri ürünleri insanlara satarak ticari kazanç elde etmeye çalıştı. ABD Başkanı Trump’ın açıklamasının ardından ülkede çamaşır suyu içen veya gargara yaparak hayatını riske sokan insanlar görüldü. Bu örnekte görüldüğü üzere güçlü infodemik hamleler bazen bir devlet yöneticisinden de gelmiş oldu. Siyasetçiler dışında belirli topluluk liderleri, çeşitli alanlarda ünlenmiş kişiler veya komplo teorisyenleri Covid-19 salgını ve tedavi yöntemleri hakkında infodemik aksiyonlara girişti.

EN BİLİNEN VAKA ÖRNEĞİ

Andrew Wakefield isimli bir bilim insanı The Lancet isimli tıp dergisinde makale yayınladı. Bilim adamının iddiası, 12 çocuk üzerinde yapılan çalışmada MMR aşısının otizm ile ilişkili olduğunu öne sürerek yeni bir sendrom ortaya attı. Daha sonra gerçekler ortaya çıktı. Söz konusu 9 çocuktan 3’ü otizm tanısı almamıştı. 12 çocuk normal oalrak bilrilse de 5’inin çalışma öncesi semptomları bulunuyordu. Aşı olduktan hemen sonra çocuklarda görüldüğü iddia edilen davranışsal sorunlar esasında aylar sonrasında ortaya çıkmıştı.

Söz konusu olay İngiltere’de yeni bir algı oluşturdu. Kızamık aşısının otizm hastalığına neden olduğu söylentisi halk arasında hızlı bir şekilde yayıldı ve ciddi bir panik yarattı. Çocuklarına kızamık aşısı yaptıranların sayısında ciddi bir düşüş meydana geldi. Akabinde İngiltere’de aşı olmayan bu çocuklar yüzünden kızamık geçirenlerin sayısında %1000 oranında artış yaşandı. Bu olayın gün yüzüne çıkartılması ve insanların doğru şekilde bilgilendirilmesi yaklaşık 8 yıl sürdü. Dünya Sağlık Örgütü’nün güncel raporlarına göre, 2019 yılı sonuna kadar 2 yaşına gelen çocukların %85’ine 1 doz kızamık aşısı vuruldu. Dünya Sağlık Örgütü’ne üye 178 devlette ikinci doz aşılar da %71 olarak kayıtlara geçti.

MEDYA NASIL ETKİ EDİYOR

Özellikle kişisel deneyimlerin abartılı ve çarpıtılarak sosyal medya üzerinden aktarılması insanlar arasında yoğun ilgi meydana getiriyor. Aşıların basit ve tehlikeli olmayan yan etkileri aşının zararları şeklinde lanse edildiğinde insanlar, aşı olma konusunda endişeler yaşamaya başlıyor. Medya ve sosyal medya üzerinden bu yönde yapılan paylaşımlar insanları infodeminin bir parçası olmasına neden oluyor. Özellikle sosyal medya üzerinden yapılan taraflı anketlerin sonuçları yayınlandıkça insanlar aşıya karşı tutum geliştiriyor. Aşı konusunda dezenformasyon içeren bilgiler, sahte beğenilerle popülerlik kazandırılarak büyük kitleler tarafından onaylanmış gibi gösteriliyor.

ALTERNATİF TIP FAKTÖRÜ

Hiçbir bilimsel dayanağı bulunmadığı halde sadece deneyime dayalı uygulamalar olan alternatif tıp alanında da aşı reddine karşı tutum teşvik ediliyor. Alternatif tıp alanında kendi reklamını yapmak isteyen kişiler, daha fazla para kazanmak adına aşı karşıtlığını körüklüyor. Yapılan bu yöndeki beyanlardan sonra aşının yerine geçebilecek tedavi ürünleri ve yöntemlerini öne sürerek kişisel kazanç sağlamaya çalışıyorlar.

DİNİ İNANÇ GRUPLARININ TAVRI

Dünyanın pek çok farklı bölgesinde aşıya karşı olan inanç gruplarının liderleri kendi topluluklarına aşı olmamaları konusunda tembihlerde bulunuyor. Aşının şeytani olduğunu iddia eden ve bilimsel dayanaklar olmadığı halde kısırlık yaptığını söyleyen bu kişiler, kendi topluluklarını etkisi altında bırakabiliyor. Bunun neticesinde de aşıya karşı olanların sayısında giderek artış görülüyor. Oysa ki kısırlık iddiasını ortaya atanların göz ardı ettiği gerçekler bulunuyor. 1960’lı yıllarda dünya nüfusu 3 milyar civarındayken 2018 yılına gelindiğinde 7.5 milyar üzerine çıktı. Aşı yaptıran ailelerde de yeniden çocuk sahibi olma konusunda herhangi bir olumsuz durum gözlenmedi. Covid-19 aşı çalışmalarında üretilen aşıların da kısırlaştırmaya sebep olduğu yönünde komplo teorileri ortaya atıldı. Bu iddiaların hiçbir bilimsel dayanağı olmadan ortaya atılması insanlarda infodemik etkiyi yükseltti.

İNSAN HAKLARI SAVUNMASI

Covid-19 pandemisinden de önce aşı olma konusunda hukuki alanda itiraz eden pek çok kişi oldu. Aşı karşıtları bu yöndeki bazı davaları kazanarak aşı olmadılar. Ancak Covid-19 pandemisiyle gelinen durum toplum sağlığı açısından çok önemli olduğu için geçmişe göre hukuki alanda farklı sonuçların görülmesi mümkün olabiliyor. Olağanüstü hal ilan edilen durumlarda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15. maddesi ve BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 4. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, ulusların hayatını ve genel sağlığı tehdit eden durumlarda hakların askıya alınabileceği düzenlenmiştir. Bu yüzden bazı hükümetler Covid-19 salgınını kontrol altında tutabilmek için olağanüstü hal ilan etmiş ve hukuki uygulamalara geçmiştir. Böylesi durumlarda ülkeler, halk sağlığı için kişi hak ve özgürlüklerinde kısıtlama yoluna gidebiliyor. Fakat Covid-19 aşısının yapılmasını zorunlu kılan bir düzenleme dünya üzerin de henüz yapılmaması göz önünde bulundurulduğunda, devletlerin acilen hukuki düzenlemeleri tamamlaması gerekiyor. Amcak aşı üretimi ve aşılama işlemlerinin henüz yeni başladığı bir dönemde kısıtlı sayıda aşılama yapıldığı için devletler hukuki bir önlem alma yoluna gitmemeleri de mümkün görülüyor. Gelecek süreçte aşı üretiminin fazlalaştığı zamanlarda tedbir olarak hükümetlerin bu yönde kararlar alması ihtimaller arasında yer alıyor.

KOVİD-19 AŞI REDDİ VE İNFODEMİ

Sonuç itibarı ile Covid-19 pandemisi başladığından beri infodeminin en ciddi yayıldığı alan sosyal medya haline geldi. Etkileşimin yüksek olduğu bu alanda aşı reddi hakkında da infodemik bilgiler hızla yayıldı ve yayılmaya devam ediyor. Aşılamanın başladığı ve dünya genelinde yaklaşık 10 milyondan fazla insanın aşılandığı şu dönemde insanların aşıya olan güvenlerini kaybetmemeleri gerekiyor. Nitekim aşının faydalarına bakıldığında bir ülkenin sağlık harcamaları arasında tedavi, ilaç ve yoğun bakım giderleri göz önüne alındığında aşı en ekonomik tedavi aracı olarak öne çıkıyor.

TRAFİK KURALINDAN FARKSIZ

Bunun dışında aşı olmayan insanların oranı artarasa, hastalığın toplum içinde yayılma hızı da giderek artış gösteriyor. Aşı olmanın, trafik kuralları gibi kişisel bir tercihin ötesinde olduğunun anlaşılması gerekiyor. Bu yüzden aşı olmamız kendi sağlığımız, ailemiz ve toplum sağlığı açısından oldukça önemlidir. Aşı olmayıp da doğal yollardan bağışıklaşma iddiasına inanan kişilerde ileriki dönemde maalesef organ hasarları gibi ağır sonuçlar ortaya çıktığı görülüyor. İnfodemik bilgilere insani olarak çabucak ilgi göstersek de asıl önemli olanın aşı ve tedavi alanında bugüne kadarki önemli çalışmaların Covid-19 için de geçerli olacağına inanmak olduğu unutulmamalıdır.

Editör: TE Bilisim