Muhammed Şimşek / Özel Haber

Malazgirt’ten bugüne bu toprakları kendine yurt edinen bir milletin ümmet fikriyle gelip dünyaya medeniyet dersi verdiği mazinin evlatları, 28 Şubat gibi dışarıya maşa olmaya razı üç beş çapulcunun kirli hesaplarına kurban edilemezdi.

Askerin içine sızmış vesayet odaklarının medya eliyle cambaza bak oyunu oynadığı ve tiyatrodan ibaret irtica senaryolarıyla toplumun algısını yöneterek hükümeti alaşağı eden sürecin aktörlerinin  etrafa caka satarak dolaştığı günler sadece birkaç yıl sürdü. Çünkü sırtını millete dayamayan hiçbir irade bu topraklarda hiçbir zaman varlık gösteremez. Bu toprakların asli unsuru olan millettir ve milletin iradesinin her 10 yılda bir yapılan darbelere artık tahammülü yok. Ancak 28 Şubat ve benzeri darbelerin ne tür boşluklardan yararlanarak sinsi adımlar attığına iyi bakmak lazım.

Aksi halde her seferinde saldırmaya ve kuytuda bekleyen bir yılan gibi sokmaya hazır bekleyeceklerdir. Gelin 28 Şubat’ın tahribatını dönemin tanıklarından dinleyelim…

“Ekonomiye maliyeti 390 milyar dolardır”

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Başkanvekili ve Eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Türkiye tarihindeki 17 darbe ve teşebbüsü arasında 28 Şubat’ın da büyük darbe teşebbüsleri arasında yer aldığını belirterek, “Planlanmış, programlanmış ve neticesi alınmış bir darbedir.

Baştaki hükümeti indirdi. Suni bir hükümet ve beraberlik oluşturuldu. İlerleme durduruldu. 28 Şubat’ın Türkiye ekonomisine maliyeti, 390 milyar dolardır. Sosyal, siyasal, ekonomik, manevi hayata çok büyük olumsuz tesirleri oldu.” dedi.

Refahyol Hükümeti’nde de Kültür Bakanı olarak görev alan Kahraman, 28 Şubat postmodern darbesinin Türkiye’nin gelişiminin engellenmesi için büyük bir tertip olduğuna dikkati çekerek, “Senaristi, rejisörü yurt dışında, derin karargâh... Rejisör ve senarist dışındakiler de yerli, aktörleri yerli. Türkiye ne zaman kalkınmaya doğru gidiyorsa, esenlik içindeyse, Türkiye’de derhal bir hava meydana getirilir ve bu ilerleme durdurulur. 1950’deki 27 Mayıs’tan 15 Temmuz’a kadar 16 darbe vardır. Darbe ve darbe teşebbüsü, açık veya gizli... Tahakkuk eden veya etmeyen...” dedi.

Bir grup zihinler halen aynı yerde duruyorlar

AK Parti Grup Başkanvekili Zengin, “Baktığımda noksan olan bir şey var; 28 Şubat geldiğinde gönülden bir özür. Askerlere selam çakıyorlardı, yargıya selam duruyorlardı, önlerini ilikliyorlardı. Askerler, ülkenin başbakanına ayar veriyordu.” dedi.

28 Şubat deyince aklına yalnızca bir tarih değil, Türkiye’nin ve hayatının en zor yıllarının geldiğini söyleyen Zengin, 28 Şubat’ın, aslında sistematik olarak yalnızca bir grup kadına yapılan baskının simge adı olduğunu dile getirdi.

Çözümü hukukta, siyasette aradıklarını ve başardıklarını ifade eden Zengin, “Başörtülü kadınların başarısı, tamamen hukuk içinde kalarak efsane bir başarıdır. Bunu tek başımıza yapmadık. Buna inanan insanlarla hep beraber yaptık.” dedi.

2015’te başörtülü olarak aday olup seçilen ve yemin edebilen ilk milletvekillerinden olduğunu hatırlatan Zengin, “Şimdi de Türkiye’nin başörtülü ilk grup başkanvekiliyim. Böyle baktığımda hem çok mutlu oluyorum hem de omuzlarımda çok ağır bir yük hissediyorum” dedi.

Genç kuşaklara unutturmayacağız

ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Genel Başkanı Kamber Çal, 28 Şubat’ın toplumun kodlarıyla oynayarak yeni bir kimlik inşa etme çabası olduğunu belirterek “Unutmamak ve genç kuşaklara da unutturmamak için her zaman çaba göstereceğiz.” dedi.

28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulunda alınan kararlarla, hükümetin düşürüldüğünü ve milletin iradesine ipotek koyulmaya çalışıldığını vurgulayan Çal “28 Şubat, kendisini halkın, milletin, ülke menfaatlerinin üstünde gören statükocuların kendi talepleri ve istekleri doğrultusunda yönetimi ve toplumu şekillendirme çabaları olarak ortaya çıktı.

Kendisini toplumun üstünde, ülkenin asıl sahibi olarak gören üstenci, elit ve batı kaynaklarından beslenen bu anlayış, Tanzimat’tan beri hep bu ülkede eşik bekçiliği yaptı.

 İttihat ve Terakki ile başlayan, 31 Mart olaylarıyla devam eden ardından Cumhuriyet döneminde gelişen başarıya ulaşmış ve ulaşmamış tüm darbeler bu çabanın bir ürünüydü. Maalesef 27 Mayıs darbesiyle devam eden bu kötü gelenek, arkasından 28 Şubatları, 15 Temmuzları getirdi” diye konuştu.

Bütün darbeciler lanetlidir

Memur-Sen Onursal Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurul Üyesi Ahmet Gündoğdu, bütün darbelerin kirli, bütün darbecilerin de lanetli olduğunu söyledi. 28 Şubat sürecinde Eğitim-Bir-Sen İstanbul Şube Sekreterliği görevini yürüten Ahmet Gündoğdu, “Katsayı engeli deyip geçmeyin, sadece ‘imam hatip liselerini kapatıyorum’ diyemeyen korkakların, imam hatibi kapatmak için endüstri meslek, kız meslek, ticaret meslek, sağlık meslek topyekun Anadolu çocuklarını cezalandırdığı ve bir neslin geleceğinin karartıldığı bir dönem. Bu az bir şey değil. Şimdi Allah’a hamdolsun bütün bunlar eşitlendi.” ifadelerini kullandı. 15 Temmuz’da, 15 Temmuz darbesine kadar var olan siyaset anlayışının değiştiğine işaret eden Gündoğdu, “Yasaklarla mücadeleyi, Erbakan Hoca’mdan öğrendik. Yasakları kaldırıp inşa etmeyi Erdoğan liderimizle. Darbeyi bitirme ve darbecilere darbeyi rüyasında bile göremeyeceği atmosferi yaşatmayı da topyekûn devlet-millet bütünleşmesi ile gerçekleştirdik.” diye konuştu.

Eşi başörtülü diye ordudan attılar

Türkiye’nin yakın geçmişinde önemli kırılma noktalarından biri sayılan ve “postmodern darbe” olarak adlandırılan 28 Şubat süreci, toplumun ve devletin her kademesinde derin izler bıraktı. Ordu ile ilişiği kesilen Yüzbaşı Sadık Güray Balatekin, “Benim 11 yıllık meslek hayatımda 21 takdirim vardı. Başörtüsünden dolayı beni suçlayan 2. sicil amirim ‘Nasıl olur da senin gibi bir adamın böyle bir eşi olur?’ dedi.” ifadelerini kullandı. Balatekin “Bana ‘Vatan hainisin, işini yapmıyorsun.’ diyemedi. Çok başarılı olmama rağmen eşimin başörtülü olamayacağını söylüyor. Benim gibi bütün arkadaşlarım için geçerli bu durum. Devletin ve milletin verdiği görevi yaparız, çünkü öyle yetiştik. İş bulamayan arkadaşlarım çok zor günlerden geçtik. ‘Ağabey ekmek bulamıyoruz. Evimin eşyalarını satıp ekmek alıyoruz, hanımla biz aç kalıyoruz.’ diyenler oldu o dönem” sözleriyle yaşadıkları trajediyi dile getirdi.

Ülkü Öğretmen yaşadıklarını unutamıyor

“Postmo- dern darbe” olarak adlandırılan 28 Şubat sürecinde Kırıkkale’de sınıf öğretmeni olarak görev yaptığı sırada hukuksuz bir şekilde meslekten ihraç edilen Ülkü Uysal, yaşadıklarını unutamıyor. 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını hafızasında kötü bir anı olarak saklayan Kırıkkale Hasan Ali Yücel İlkokulu sınıf öğretmeni 54 yaşındaki Ülkü Uysal, çok sevdiği mesleğinden ihraç edilmesine giden süreci ve o dönemde tanık olduğu olayları anlattı. Haftalarca çocuklarına “İşe gidiyoruz” diyerek evden çıkmak zorunda kaldıklarını dile getiren Ülkü Uysal, o dönemde insanların laik-antilaik diye gruplaştırıldığını anlatarak, “Şu anda gayet güzel. Arkadaşlarımız başörtülüymüş, açıkmış hiçbir önemi yok. Başörtülü olmak insanın iyi veya kötü olduğunu göstermez. Bu, Allah’ın bir emrini yerine getirmeye çalıştığı anlamına gelir. Şu anda iş arkadaşlarımız arasında hiçbir ayrım yok. Onlardan da bu konuda ayrım görmüyoruz” dedi.

28 Şubat’ın izleri tek tek silindi

Türkiye’nin siyasi hayatına kara bir leke olarak düşen 28 Şubat 1997’deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısının eseri uygulamalar yüzbinlerce insanı öz vatanında parya konumuna düşürdü. Ancak milli iradenin sandığa tecellisiyle tek başına iktidara gelen AK Parti 18 yılda birçok çarpıklığı yakın tarihin çöplüğüne gömdü.

Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan AK Parti'nin 3 Kasım 2002'de tek başına iktidara gelmesiyle utanç kararları bir bir rafa kaldırıldı. "Bugünden sonra Türkiye'mizde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" sözüyle yola çıkan Erdoğan’ın liderliğindeki AK Parti hükümetleri  altyapı yatırımları ve ekonomik hamlelerin yanı sıra 28 Şubat kalıntısı uygulamaları da yürürlükten kaldırmak için mücadele etti.

Kur’an eğitiminin önü açıldı

28 Şubat’ta 12 yaş öncesi çocukların Kur'an-ı Kerim öğrenimi eğitimi alması yasaklanmıştı. Kur'an öğreniminde ilköğretim mezuniyeti şartı kaldırıldı

Parti kapatmak zorlaştı

"Post modern darbe" sürecinde Refah Partisi ve daha sonra kurulan Fazilet Partisi kapatılmıştı. Kendisi de kapatma davasıyla karşılaşan AK Parti döneminde Anayasa'nın 149'uncu maddesinde 2010 yılında değişikliğe gidildi. Buna göre, Anayasa Mahkemesinin Anayasa değişikliğinin iptali ile siyasi partilerin kapatılmasına ya da devlet yardımından yoksun bırakılmasına toplantıya katılan üyelerin üçte ikisinin oyuyla karar vermesi sağlandı. Böylece parti kapatma zorlaştırıldı.

Katsayı adaletsizliğine son verildi

1999'dan itibaren meslek lisesi mezunlarına, Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) puanlarını düşük katsayıyla hesaplama uygulaması başlatıldı. Böylece genel liselerin yerleştirme puanları 0,8 katsayıyla meslek liselerinin ise 0,3 katsayıyla hesaplanmaya başlandı. İmam hatiplerin ortaokul kısımları da kapatıldı. 18 yıllık dönemde, ilk olarak 2009'da farklı katsayı uygulamasına son verildi. Daha sonra da 2012'de yasal düzenlemeyle imam hatiplerin ortaokul kısımlarının yeniden açılmasını sağladı.

"Kamusal alan"da başörtüsü serbestiyeti

28 Şubat’ta "Kamusal alan" ifadesiyle eğitim kurumları ve kamu kuruluşlarının birçoğunda, başörtülü kadınların temel hakları ellerinden alındı. Kurulan "ikna odaları" ile inançları gereği başlarını örten öğrenciler başörtülerini çıkarmaya zorlandı. Yasağa ilişkin zirve noktası ise TBMM'de yaşandı. Daha sonra kapatılacak olan Fazilet Partisinden 1999'da İstanbul milletvekili seçilen Merve Kavakcı'nın yemin etmesi engellendi.

İlk etapta üniversitelerde başörtüsü yasağı uygulamasını kaldıran AK Parti, ikinci adımı ise "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik"te değişikliğe giderek attı. 8 Ekim 2013'te Resmi Gazete'de değişikliğin yayımlanmasıyla kamuda çalışan kadınlara yönelik başörtüsü yasağı da son buldu. Başbakan Erdoğan, "Bu kısıtlamanın kalkması sadece ve sadece normalleşmedir. Benim başı açık kardeşim de başı örtülü kardeşim de rahat rahat birlikte çalışmanın hazzına, mutluluğuna ereceklerdir." ifadelerini kullandı.

Başörtüsü özgürlüğü Meclis’e yansıdı

Kamu çalışanı kadınların işlerine başörtüleriyle gitmeye başlamalarının ardından bir gelişme de TBMM'de yaşandı. AK Parti'li milletvekilleri Gülay Samancı, Sevda Bayazıt Kaçar, Nurcan Dalbudak ve Gönül Bekin Şahkulubey 31 Ekim 2013'te TBMM Genel Kurulu çalışmalarına başörtülü olarak katıldı.

Başörtüsü yasağındaki bir diğer adım ise yapılan bir düzenlemeyle 2014'te ortaokul ve liselerde başörtüsü yasağının kaldırılması oldu.

Genelkurmay karargahında başörtüsü serbest

Tarihler 2017'yi gösterdiğinde ise Milli Savunma Bakanlığınca yapılan düzenleme kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerinde Genelkurmay Karargahı, kuvvet komutanlıkları ve bağlı birliklerde görev yapan kadın subay ve astsubayların başörtüsüyle görev yapmalarının önü açıldı.

28 Şubat’ta el konulan hakların iadesi

Meşum günün yıl dönümüne bir iki gün kala milletin üzerinden buldozer gibi geçen darbe sürecinde insanların elinden alınan haklara dikkat çeken Memur-Sen Kadınlar Komisyonu bir dizi talep ve öneride bulundu.

  • Vesayet dönemindeki “haksız-hukuksuz cezaların” affedilmesi yerine “yok hükmünde kabul edilmesi” ne dair düzenleme yapılmalı, mağdurların haklı oldukları, özgürlüklerinin ve onurlarının ihlal edildiği ortaya konulmalı, hukuki kapsamda iade-i itibar verilmelidir,
  • Haklarında verilen idari kararlar ile idari yargı kararlarına yönelik hukuki yollara başvuru nedeniyle yapılan giderler, ödenen ücretler güncellenmek suretiyle ilgililere ödenmelidir.
  • Adli ve idari soruşturma ve kovuşturmalarla taciz edilmeleri dolayısıyla mağdurlara manevi tazminat ödenmelidir,
  • Eğitim hakkından mahrum edilenlerin maddi ve manevi zararlarını belirlemeye yönelik komisyon oluşturulmalı, komisyon tarafından yapılan çalışma sonucunda belirlenecek kişilere “vesayet tazminatı” ödenmelidir.
  • Dönem soruşturmalarıyla başörtüsü başta olmak üzere inanca dair hassasiyetleri nedeniyle devlet memurluğundan çıkarılanların açıkta geçen sürelere ilişkin maaşları, ücretleri, diğer mali ve sosyal hakları kendilerine emsalleri esas alınarak hesaplanmalı ve güncelleme yapılarak kendilerine ödenmeli ve zararları karşılanmalıdır.
  • Mağdurların zararların karşılanmasına yönelik kamu bütçesinden karşılanan tutarlar, 28 Şubat darbesinin asli ve fer’i iştirakçilerine rücu edilmeli ve millet adına kendilerinden tahsil edilmelidir.
  • Söz konusu dönemde eğitim hakları gasp edilenlerin kamuda istihdamlarını sağlamak için durumlarına ve mezuniyetlerine uygun kadrolar-pozisyonlar ihdas edilmelidir.
  • Görevlerine son verilmesine, devlet memurluğundan çıkarılmalarına bağlı olarak farklı sosyal güvenlik kurumlarıyla ilişkilenerek emekli olmak durumunda kalanların emekli ikramiyesi ile emekli maaş kayıpları hesaplanmalı ve ödenmeli, emekliliklerine ilişkin hukuki konumları düzeltilmelidir.
  • Af, göreve dönüş veya sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi ve iadesi gibi iş ve işlemlerle ilgili olarak hak düşürücü süre veya zaman aşımı süresi uygulanmamalı, söz konusu iş ve işlemler ilgililerin başvurusuna ihtiyaç olmaksızın doğrudan tesis edilmelidir.
  • Bunların suhuletle ve hakkaniyetle gerçekleştirilmesi için sivil toplum örgütlerinin de paydaşı olduğu bir kurul veya komisyon kurulmalıdır.

“El ele insan zinciri”

Başörtüsü yasağının en katı şekilde uygulandığı dönemde 11 Ekim 1998'de İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin önünde başlayan eyleme toplumun farklı kesimlerinin yanı sıra yurt dışındaki Türkler de yaşadıkları şehirlerde destek verdi. 28 Şubat sürecinde, başörtüsü yasağını protesto etmek için düzenlenen "İnanca Saygı Düşünceye Özgürlük İçin El Ele" eylemi, bu dönemdeki uygulamalara yönelik tepkiyi ülke geneline yaydı. Yasak karşısında bütün Anadolu adeta el ele vererek tek yürek olmasını bildi.

Editör: TE Bilisim