Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak- Analiz

1. Dünya savaşında bu bağlamda ilk dikkat çekici gelişme Zeplinlerin hava aracı olarak kullanılmasıdır. Zeplinler ile düşman kuvvetlerini havadan bombalama eylemi Almanlar tarafından Belçika cephesinde kullanıldı. Zeplin havadan bombalama avantajı vermekle birlikte kullanımı zor ve hantal bir araç idi. Bu yüzden, Birinci dünya savaşında keşif ve bombalama kabiliyetleri ile hava aracı olarak uçaklar öne çıktı. Ancak 1. Dünya savaşında bombalama kabiliyeti sınırlıydı. Çanakkale Savaşında itilaf kuvvetlerinin uçakları ancak keşif uçuşları yapabildi.

Diğer taraftan, Almanların U-boat ya da Unterseeboat adını verdikleri denizaltılar dikkate değer bir savaş aracı olarak kullanıldı. Denizaltıların ayırt edici özelliği denizaltında görünmeden hareket edip gemileri ansızın torpilleme kabiliyetiydi. Almanlar denizaltıları öncelikle Fransa ve İngiltere’nin gerçekleştirdiği deniz ablukasını geçmek için devreye soktu.
Dönemin deniz hukukuna göre denizlerde düşmanlık halinde iken bir savaş gemisi düşmana ait ticaret gemisini ihtar ederek durmasını sağlardı. Bundan sonra gemi mürettebatını ve yolcularını kendi gemisine nakleder ondan sonra gemiye el koyar veya batırırdı. Ancak denizaltılar devreye girince bu teamül devreden çıktı ve ticari gemilerin bile batırıldığı görüldü. Mayıs 1915’de Lusitania ve Ağustos 1915’te Arabic adlı İngiliz ticaret gemileri Alman denizaltılar tarafından batırıldı. Bu gemilerdeki ABD vatandaşları da ölünce ABD de tepki gösterdi. ABD kamuoyu da Almanya aleyhine duygular beslemeye başladı. Bu unsur ABD’nin İngiltere yanında savaş girmesine etki eden faktörlerden biri olarak kayda geçti.

ZEPLİN VE DENİZALTILARIN ROLÜ

1. Dünya Savaşı sırasında İstanbul'a ulaşmak isteyen dönemin güçlü ülkelerinin Çanakkale'yi denizden ve karadan geçmek için yaptığı mücadele, Türk askerinin vatan sevdası karşısında hedefine ulaşamadı. Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi, o dönemde su altındaki başka bir mücadeleye de sahne oldu.

13 Aralık 1914 ile 2 Ocak 1916 tarihleri arasında devam eden denizaltı muharebelerinde, müttefiklerin bu süre zarfında faaliyet gösteren 15 denizaltısından 9'u Çanakkale Boğazı'nı geçerek Marmara Denizi'ne girerek Osmanlı savaş gemilerine saldırdılar. Amaçları Osmanlı askerlerinin lojistik bağlarını koparmak ve iletişimlerini engellemek idi.

1. Dünya Savaşı sırasında, İstanbul'a ulaşmak isteyen İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin Çanakkale'yi denizden ve karadan geçmek için yaptığı mücadele, Türk askerinin vatan sevdası karşısında hedefine ulaşamadı. Denizde ve karada büyük mücadelelere sahne olan Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi, o dönemde denizaltı muharebeleri açısından da Türk askerlerinin ve komutanlarının büyük başarılarına şahit oldu.

Müttefik ülkelerin denizaltıları, kara savaşlarından önce Çanakkale Boğazı girişinde, devriye görevi sürdürmüş, su üstünden geçemedikleri boğazı, su altından geçtiler. Burada amaç İstanbul ve diğer limanlardan cepheye yapılan nakliyatı engellemek, rastladıkları Osmanlı savaş gemilerini tahrip etmek, hatta İstanbul dahil olmak üzere müsait gördükleri fabrika, tren istasyonu ve karadan sevk edilen askeri kıtalar ile kıyı hedeflerini vurmaktı.

STRATEJİK ADIMLAR

Bu amaçla başlayan müttefik denizaltılarının Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi'ndeki harekatı, 13 Aralık 1914 ile 2 Ocak 1916 tarihleri arasında devam etti. bu süre zarfında faaliyet gösteren 15 denizaltıdan 9'u Marmara Denizi'ne girdi, Osmanlı savaş gemilerine saldırıp, her türlü lojistik faaliyeti engellemeye çalıştı. Bunun üzerine, denizaltılara karşı bir takım tedbirler alınmasının ardından gerek deniz yoluyla gerekse kara yoluyla Çanakkale'ye yapılması gereken nakliyat sürdürüldü.

Böylece Gelibolu Yarımadası'ndan son müttefik kuvveti ayrılıncaya kadar Türk kuvvetlerinin mühimmat ve iaşe bakımından desteklenmesine çalışıldı. Osmanlı Devleti'nin hizmetine gönderilen 13 Alman denizaltısından bir kısmı belli bir süre Marmara Denizi'nde mücadele etti, daha sonra Karadeniz'e geçip 1. Dünya Savaşı süresince burada faaliyet gösterdi.

KARŞI ALINAN TEDBİRLER

18. yüzyılda savaş alanlarına çıkmaya başlayan denizaltılar, Osmanlı Devleti tarafından II. Abdülhamid döneminde yakından takip edilmeye başlandı.İngiltere’ye sipariş edilen iki denizaltı 1886 ve 1887 yılında Abdülhamid ve Abdülmecid isimleri ile denize indirildi. Ancak bu denizaltılar Birinci Dünya Savaşı öncesi hizmet dışı kalmıştı.
İngiltere, Fransa ve Rusya'daki denizaltı inşasıyla ilgili gelişmelerin, söz konusu ülkelerde bulunan Osmanlı sefirleri veya görevlendirilen subaylar tarafından incelenip, yeni tip gemilerin özellikle boğazların savunulmasında kullanılabilirliği üzerine İstanbul'a raporlar gönderildi. Buna bağlı olarak, Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı başlamadan denizaltıların önemini kavrayarak bu alanda hatırı sayılır bir hazırlık yapıldı. Bahriye Nezareti’nin 4 Ekim 1914 tarihli raporuna istinaden Boğazların savunulması için denizaltıların önemi üzerinde duruldu. Ardından Almanya’dan denizaltı talep edildi. Çanakkale Cephesine gönderilen Alman denizaltıları müttefiklere karşı alınan zaferde nihai rolü oynamasa da kayda değer ileri bir savaş aracı olarak dikkat çektiler.

1. Dünya Savaşı öncesinde, ülkeler arasında başlayan silahlanma yarışı denizaltıcılık alanında da meydana geldi.Özellikle İngiltere, Almanya ve Fransa gibi devletler denizaltı filolarının sayısı arttırdı. Çanakkale cephesinde, kara savaşlarının başlamasıyla, Osmanlı Devleti'nin Çanakkale'ye deniz yoluyla yaptığı nakliyat faaliyetleri de önem kazandı. Çanakkale Boğazı önünde Limni adasında konuşlanan müttefiklere ait donanmada, çeşitli tipteki zırhlılar ve yardımcı sınıf gemiler dışında denizaltılar da bulunuyordu. Bu denizaltılar, başlangıçta devriye amacıyla kullanılmıştır. Mesudiye Zırhlısı'nın batırılmasıyla, Saphire ve E-15 denizaltılarının boğazı geçme teşebbüslerinden sonra, Türk tarafında yapılan değerlendirmeler sonucunda, Çanakkale Cephesi’ne yapılan nakliyatın denizaltılar tarafından tehdit edilebileceği kanaatine ulaşılmıştı.

ÇANAKKALE BOĞAZINA KURULAN AĞLAR

Müttefik denizaltılarının Çanakkale Boğazı'na girişinin engellenmesi bağlamında, Marmara Denizi'ne girme girişimleri tespit ve imha edilmeleri hedeflendi.Bu amaçla Osmanlı hükümeti tarafından iki aşamalı tedbir alındı. İlk olarak, denizaltılara karşı alınan tedbirler arasında, oluşturulan mayın hatlarının takviye edilmesi de bulunmaktadır. Ancak müttefik denizaltıları tarafından mayın hatlarının altından geçilmesinde başarı sağlanmıştır. İkinci olarak, Çanakkale Boğazı'nda müttefik denizaltılarının geçişine karşı alınan en önemli tedbirlerden biri de ağ manialarının tesisidir. Genellikle çelik tellerden oluşturulan bu manialar, öncelikli olarak denizaltıları yakalamak amacıyla dökülmüştür. Ancak bu manialar denizaltının geldiğini haber vermesi açısından da önem arz etmekteydi. Temmuz ayı ortalarında Çanakkale Boğazı'nın geçişinin kapatılması için Nara Burnu bölgesine 68 metre derinliğe kadar inen bir mania ağı yerleştirildiğinde, denizaltılar için ağa karşı tam bir makine gücüyle çarpmak, onu delmekten başka bir çare kalmamıştı. Nitekim, büyük bir kısmı bu maniayı geçmeyi başarmış olsa da bazı denizaltılar ağa yakalandı.

UÇAKLARLA VERİLEN DESTANSI MÜCADELE

Denizaltılara taarruz amacıyla kullanılan bir diğer vasıta da deniz uçaklarıdır. Uçaklar tarafından taarruz silahı olarak makineli tüfek ve küçük bombalar kullanılmıştır. Bu uçaklar, 1915 yılı Ağustos-Aralık ayları arasında, Marmara'nın çeşitli yerlerinde denizaltılara taarruz etmişlerdir. Burada dikkat çeken nokta, karada ve denizde olduğu gibi denizaltında ve ona bağlı olarak havada da imkanlar nispetinde dişe diş bir mücadele verilmiştir.

Editör: TE Bilisim