Yasin Sevgili / Analiz-Yorum

Kamu hukuku yükümlülüğü altına giren, üstlenmiş olduğu görevi sadakatle yerine getirmek, kendilerine tanınan yetkileri hukuken belirlenmiş sınırlar içerisinde kullanmak ve toplumdaki bütün fertler adına yürütülen faaliyetlerin icra edicisi sıfatıyla, toplumda bu konuda hakim olan güveni her daim diri ve güçlü tutmak irade ve gayreti ile bizatihi mes’ul, aksi durumlarda ise suç işlemiş sayılan kişiye devlet veya diğer kamu tüzel kişileri marifeti bağlamında “Kamu görevlisi” diyoruz.

Her ne kadar bu tanım devletin yasama, yürütme, yargı, hüküm ve sorumluluğu ile ilgili tüm faaliyetlerini yerine getirmekle yükümlü organlarına atama veya seçilme yoluyla sürekli veya belirli süreli katılan kişileri ifade ediyor olsa da toplumun tamamını, milli bir şuur ve hatta bunun da ötesinde devletine ve milletine karşı vatandaşlık borcu, yerine getirilmesi ile istiklal nişanı, kaçınılması halinde yüz karası, haddi zatında bir berber aynasıdır. Şimdi bu aynayı gelin hep birlikte evvela kendimize ve mutlaka etrafımıza tutalım.

“ERDEMİN SORUMLUSU VE NAMZEDİYİZ”

Sahip olduğumuz ismi, cismi, unvan, makam, imkân ve kabiliyet ile sorumluluk alanımızda ister tek başımıza kendimiz, isterse aile, kitle, topluluk veya toplumu sırtlanmış; ana, baba, evlat, kardeş, eş, arkadaş, asker, sivil, amir, memur, patron, işçi olalım, her türlü iş ve ilişkimizde parçası olduğumuz toplumu az veya çok etkileyen bir görev icra ettiğimiz gerçeğinden hareketle her birimiz kamunun kendisiyiz, “görevi iyiye kullanmak” erdeminin sorumlusu ve namzediyiz.

Muallim Naci’nin ifadesiyle: “Marifet iltifata tabidir. Müşterisiz meta zayidir.”

Çok doğru, lakin iltifat yok ise küsmek, üç gün müşteri gelmedi diye dükkânı kapatmak değil elbette bu sözün hedef ve maksadı ve tabii bu hakikati dikkate almadan iş işlemek de olmamalı.

‘PİYASADA’ HERKES KAZANMALI

Önceki yazımda dile getirmiş olduğum, yaklaşık olarak 260 vatandaşımıza 1 STK,  1 STK’mıza 260 vatandaş düşen ülkemizde yine yaklaşık olarak 32 vatandaşımıza 1 memur, 1 memurumuza da 32 vatandaş, her 6 kişiye bir işçi ve her 1 işçiye 6 kişinin işini görmek düşüyor. Görünen o ki rakamlar şikayete konu değil. Biz bize fazla fazla yeteriz. Ancak, bir şartla. Zeval vaktinde ancak,  üzerinde damı olanlar gölgelenir. Sığınacak gölgesi olmayanlara gölge etmemek bilakis onları da gölgeliklere buyur etmektir bize lazım olan. Alın terinin hakkı piyasa fiyatı ise piyasa fiyatının hakkı da alın teridir. Bu pazar “piyasa” da herkes kazanmalı herkes doymalı.

İşte tam da bu noktada. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın 2 Mart’ta açıklamış olduğu “ İnsan Hakları Eylem Planı” toplumun her kesimi tarafından sahiplenilmesi, omuzlanılması gereken önemli ve tarihi bir fırsat, geleceğimizde benim de sesim ve nefesim olsun diyenler ile şimdiye dek kendimi ifade etme fırsatı bulamadım diyenler için de umut ışığı niteliğindedir. Görevi iyiye kullanmanın tarihi vesikası olarak görülmesini ümit ettiğim bu adımda özellikle STK’ların katkı sunmaları gereken bir dönüm noktasında olduklarını söylemeden geçemeyeceğim.

“HER KESİM TARAFINDAN SAHİPLENİLMELİ”

STK’lar içerisinde de özellikle; Üyelerinin beden ve ruh sağlığını korumaktan, yaptıkları işe uygun insanlık haysiyetine yaraşır adil bir ücret almalarını sağlamaya,

Tüm dünyada barışın ve dostluğun egemen kılınmasından, sosyal güvenlik sistemini geliştirmeye, Milli gelirden adil bir şekilde pay almaktan, evrensel temel hak ve özgürlüklere sahip çıkmaya,

Sendikal hak ve özgürlüklerden, küresel düzeyde yürütülen çevre sorunlarına kadar, süslü süslü, büyük büyük cümleleri tüzüklerinde barındıran sendika ve konfederasyonlara diyorum ki: Hadi buyuralım!..

Müfit Can Saçıntı’nın canlandırdığı Mandıra Filozofu gibi “Karşıyım” diyerek veya hiçbir şey yapmaksızın alkış tutarak değil. Katkı sunalım. Sahada duyduklarımızı ve gördüklerimizi çözüm önerilerimizle birlikte asıl yerine ulaştıralım.

‘Güneşte kalanlara gölgelikler kuralım’

Kayıt dışı çalışanların, taşeronda, taşeronun taşeronunda, taşeronun taşeronunun taşeronunda çalışanların, KİK (Kamu İhale Kanunu) 62/e bendinde %70’e takılanların, fiilen yaptığı işle uygun olmayan işkollarında tescillenenlerin, engelli çalışanların emekli olurken yaşadıkları sorunların ve daha nicelerinin, kısaca insan haklarında en büyük öneme sahip olan “alın terinin” tescilinde zeval vaktinde güneşte kalanlara gölgelikler kuralım. Zaten hepimiz meydanlarda bunu haykırıyor, yana yakıla bunu istemiyor muyduk? Yunus Emre’nin dediği gibi, Ey bana iyi diyen, benim kamudan kemter, Şöyle suçlarım yolda, suçlular benden server. Alın terinin tüm temsilcilerine selam olsun. Her gün daha ileri, varın sağlıcakla.

Editör: TE Bilisim