Değerli Okuyucular, bugünkü röportajımızı Suriyeli kardeşimiz Mahmut Zeyn ile yapacağız. Gelin, sözü Mahmut kardeşimize bırakalım ve yaseminlerin ülkesi Suriye’yi tanıyalım.

Selamun Aleyküm Mahmut. Bize kendinden kısaca bahseder misin?

Adım Mahmut Zeyn. 19 yaşındayım. Yaklaşık altı yıl önce Suriye’den ayrıldım ve dört yıldır İstanbul’da yaşıyorum. Şu anda Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam-Hatip Lisesi’nde 11. sınıf öğrencisiyim.

Peki, Suriye’yi anlatır mısın biraz? İç savaştan önce halkın nasıl bir yaşantısı vardı?

Suriye’de iç savaştan önce aslında ben nasıl bir yaşantıya sahip olduğumuzu bilmiyorum. Savaş başladığında dokuz buçuk yaşındaydım. Her şeyi tam olarak algılayacak olgunlukta değildim. O günkü düşüncemle insanların mutlu olduğunu düşünüyordum. En azından ben mutluydum. Bir evimiz vardı ve dedemlerle aynı evde kalıyorduk. Ondan sonra bizim fırınlarımızda her zaman tabur olurdu. İşte, bazen sabahları fırın taburunda ekmek almak için beklerdim. Okulum ve arkadaşlarım vardı. Benim açımdan küçük ve mutlu bir hayattı. Büyüklerin açısından bakabilmeyi öğrendiğim zaman aslında o kadarda mutlu bir hayat yaşamadıklarını anladım. Ama savaştan önce daha iyiydi diyebiliriz.

SURİYE KIRMIZI BİR YASEMİNDİR

Bize Suriye’yi tek bir cümle ile özetleyebilir misin? Suriye’deki savaşın sizin yaşamınıza ne tür etkileri oldu?

Suriye kırmızı bir yasemindir. Suriye’deki savaşın benim yaşantıma çok büyük bir etkisi oldu. Hayatımı sil baştan inşa etmek zorunda kaldım. Hayatımız değişti. Savaşın içinde yaşadığımız zorluklar zaten bambaşka. Çocuk olmanıza rağmen farklı düşüncelere dalabiliyorsunuz. Her gün kalkıp acaba yine yaşamaya devam edecek miyim ya da artık bir bomba gelse de kurtulsam gibi düşüncelere bile kapılabiliyorsunuz o çocuk halinizle.

Bizim ailenin en büyük çocuğu bendim. Ona rağmen o düşüncelere dalıyordum. Hiçbir şey yapamamak sizi çok zorluyor. Çocuksunuz sonuçta. Elinizden ne gelebilir ki… Ama bir şey yapamamak, bir anda okulunuzun yok olması, farklı bir ortama geçmek, her şeyi kaybetmeniz çok zor bir durum. Biz Türkiye’ye gelmeden önce evimizden ayrılmak zorunda kaldık.

Halepliyim ben. Halep içinde ve dışında yaklaşık beş altı kez ev değiştirdik. Ev denilemeyecek halde olan yerlere gittik. Zor durumlarda yaşamak zorunda kaldık. Tüm bunlar içinde insan gerçekten farklı bir psikolojiye sahip olabiliyor. Biraz daha devam etseydi şu anki Mahmut’u oluşturamazdım.

Peki, sence Suriye’deki savaşın sebepleri nelerdir?

Suriye’deki savaşın birçok sebebi var. Suriye Arap Baharı’ndan çok daha önce de devrim havasını yaşıyordu. Yani, Suriye halkında bir direniş duygusu vardı. Çünkü elli yıldır hükmeden bir aile var ve bu aileye karşı dedemlerin döneminde yine bir devrim teşebbüsü olmuş. Ama o zamanki yönetim ve şartlar elverişli olmadığı için büyük bir zülüm gerçekleştirmiş. Yüzlerce masum insan öldürülmüş. Fakat sosyal medya, basın gelişmediği için bu katliamlar dünyaya duyurulamamış.

“ARABALARA BİNİP GAZİANTEP’E GİTTİK”

İç savaştan kaçarak Türkiye’ye geldiniz. Bu süreçte yaşadığınız zorlukları bize anlatabilir misin?

Fiilen savaşın içinde iki yıl kaldık. Etrafımıza bombalar yağdı. Yakınlarımızdan vefat edenler oldu. Son ana kadar Suriye’den ayrılma düşüncesine sahip değildik. Kalacak bir evimiz olmamasına rağmen halen aile olarak bir bağlılık gösteriyorduk. Yakınımızdaki köylerde kadın, çocuk gözetilmeden yapılan katliamlar bize çok ağır geldi. Yoksa biz uzun bir süre bombalara, evsizliğe, açlığa direndik. Ama halkını korumakla görevli olduğuna inandığımız güçlerin artık halkına zulmetmesi… İşte, bizi en çok zorlayan bu oldu.

Halep’i ablukaya almak istiyorlardı. Çünkü direniş konusunda en önemli bölge Halep’ti. Bu bölge alınınca biz çıkmak zorunda kaldık. Nereye gideceğimizi bilmiyorduk. Sadece amacımız buradan kurtulmaktı.

Bu konuda ilk açık kapı Türkiye idi. Geldiğimizde çok ilginç durumlar yaşadım. Özellikle yoldayken bir fıstık tarlasından geçtik. Yağmurlu bir hava vardı. Benim içimde artık bomba sesleri olmayacak, istediğimiz zaman gece fener yakabileceğiz -ışık gördüklerinde vuruyorlardı- gibi düşünceler vardı.

Sınırı geçtiğimizde bir köy ve köyde bir kuyu vardı. Köylüler, kuyunun içinden su çıkarıp bize ikram ettiler. Herkes sırayla su içti. Üzerlerindeki çamurları temizlediler. Arabalara binip Gaziantep’e gittik. O zamana kadar hiç Türkçe bilmiyordum. Türk bayrağı ile ben orada tanıştım. Sonra iki adam yanımızdan geçti. Dışarıdan geldiğimiz belli oluyordu. Elbiselerimiz kirliydi. Birisi bize “Hoş geldiniz” dedi. İlk duyduğum Türkçe kelime bu oldu. Sonrasında hayat mücadelesi devam etti, artık bomba sesleri ve her an ölecek miyim, diye bir his yoktu içimde.

“EN ÖNEMLİ TECRÜBE HİÇBİR YERE BAĞLANMAMAK”

Türkiye’ye geldikten sonra Suriye’deki akrabalarınızla iletişime geçebildin mi?

Evet, hâlâ iletişim kuruyoruz. Yine de tehlikeli yerlerdeler. Halen bombalar düşüyor. Hatta bir keresinde akrabalarımın evleri basıldı. Herkes artık istediği her şeyi yapabilecek duruma geldiği için pek güvenli değil. Onlar, halen zorluk yaşıyorlar.

Dilini, örf ve adetlerini bilmediğiniz bir ülkede yaşamak zorunda kalmanız ne tür zorlukları beraberinde getirdi? Türkiye’de kurduğunuz düzenden bahsedebilir misin?

Türkiye’de bir düzen kuruncaya kadar çeşitli zorluklar yaşadık. Bu ekonomik durumdan dolayı olabilir. Elimizdeki son parayı buraya gelebilmek için harcadık ve buraya geldiğimizde elimizde hiçbir şey yoktu. Bir düzene ulaşmak zorlayıcıydı. En önemli tecrübe hiçbir yere bağlı kalmamanızdır. Aslında dünyanın fani olduğunu biliyorsunuz bu yüzden çevrenizin de fani olduğunu bilmeniz gerekmektedir.

Küçükken hayaller kurardım. Okuyup pilot, öğretmen vs. olacağımı hayal ederdim. Bir değişime maruz kalacağımı tahmin bile edemezdim. Türkiye’ye gelişim ve burada yaşadığım zorluklar, yeni bir dil, yeni bir örf ve yeni bir kültür… Artık iki açıdan bakabiliyorum her şeye. Bir Suriye açısı ve bir Türkiye açısı. İnsanın belli bir yerde kalmaması gerekiyor. Kökünü ve aslını unutmamakla beraber gittiği yerleri de aynı şekilde sahiplenmeli ve oraya da aitlik duygusu beslemeli diye düşünüyorum.

TÜRK MİLLETİ ÇOK YARDIMSEVER

Türkiye’de hiç ırkçı bir saldırıyla karşı karşıya geldiniz mi?

 Az önce söylediğim gibi ilk geldiğimizde bize “Hoş geldiniz’’ dediler yardımsever bir şekilde. Türkiye istatistiklere göre şu anda dünyada en çok yardım eden ülkelerden biri. Sadece sayılarla değil bu coğrafyanın çok farklı bir havası, çok farklı bir dinamiği var. Türk milleti gerçekten aşırı yardımsever. Burada bir kültür var. Bu kültüre sahip çıkılıyor.

Irkçı saldırı ile karşılaştım mı? Tabii ki karşılaştım. Ama ben bunu hiçbir zaman genele vurmadım. Annem bir keresinde markette bu ırkçı saldırıya maruz kaldı. Alışveriş yaparken biri çıkıp "Siz bizim paramızı, bizim yemeklerimizi çaldınız." demişti. Annem de markette oturup ağlamış. Orada annemi gören insanlar ırkçılık yapanı eleştirip onu marketten atmışlar. Fakat bunu genele vurmamak gerekiyor.

Irkçılık bir hastalıktır, buna yakalanan insanlara hasta gözüyle bakmamız gerekiyor. Aksi halde iki taraf arasında çok büyük uçurumlar meydana gelebilir. Zaten dünyadaki en büyük sıkıntı şu anda bu. Onun haricinde gerçekten Türkiye benim için ikinci anavatan oldu. Buradan başka bir yere gitsem bile Suriye'ye bağlılık hissettiğim kadar Türkiye'ye de bağlılık hissedeceğimi kesinlikle söyleyebilirim. Ben burada ikinci kez doğdum. Başka bir ülkede de bu olur muydu, bilmiyorum. Burada o kadar farklı kültür var ki bu kültürler arasında kaynaşıp gitmeniz çok kolay oluyor. O yüzden rahatlıkla burası benim ikinci vatanım diyebilirim. 

HAKLI TARAF YOKSA SAVAŞ BİTMEZ

Sizce yıllardır süren bu savaş nasıl biter?

Bu savaşa olan bakış açısı çok önemlidir. Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesine karşı gelenler de var destekleyenler de. Herkes bir şekilde bu savaşa farklı bakıyor. Kazanılması gereken en önemli şey bu savaşın sadece Suriye'ye bağlı olmamasıdır. Bu artık küresel bir krizdir ve burada savaşın ne zaman biteceğini hiç kimse tahmin edemez. Bir savaşta haklı bir taraf yoksa o savaş bitmez. Çünkü her zaman hak batılın üstesinden gelir. Ama tüm taraflar batıla bulaştıysa bu savaşın ne zaman biteceği tahmin edilemez. Başka yerlerde de aynı şeyler devam ediyor Afganistan'da olsun Filistin'de olsun. Savaş biter mi? İşte orası muamma.

Suriye hakkında ne kadar konuşsak az. Bize ayrılan sürenin sonuna geldik. Suriye adına verdiğin bilgiler için önce şahsım sonra da Abdurrezzak kardeşim adına teşekkür ediyoruz.

Sezer Ayık / Abdurrezzak Alkatravi
ULUSLARARASI FATİH SULTAN MEHMET ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ

Editör: TE Bilisim