Çin’in wuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip koronavirüs ( Kovid-19) salgını tehdidi nedeniyle tüm dünyada insanlar korku içinde. Her geçen gün yeni bir ülkeden gelen mutasyonlu virüs haberleriyle oluşan korku insanların yaşamını olumsuz etkiliyor.

Pandeminin neden olduğu kaygılı düşünce maalesef zihinlerde koronavirüsten daha hızlı yayılıyor. Bazı kişiler, Kovid-19’dan korunma yollarına aşırı odaklanma sonucu abartılı ve anormal davranışlar sergileyebiliyor. Korku, panik, çaresizlik, umutsuzluk, belirsizlik ve öfke duyguları arasında gelgitler yaşayan kişinin ruh sağlığı da olumsuz etkileniyor. “Karantina ne kadar sürecek?”, “Temel ihtiyaç maddelerini temin etmede sıkıntı yaşar mıyım?”, “Okullar tekrar açılacak mı?”, “Hastalığa yakalanırsam sağlık hizmetlerinden nasıl yararlanacağım?”, “Salgınla bozulan ekonomik dengeler ne gibi olumsuzluklara yol açacak?” gibi birçok cevabı belirsiz soru zihinleri meşgul ediyor.

Psikolog Dilara Ocak, tüm bu soruların ortaya çıkardığı kaygı hali ve koronavirüsün toplumdaki psikolojik etkileri hakkında Diriliş Postası’na açıklamalarda bulundu.

Geçmişte toplu ölümlere yol açan bulaşıcı ve salgın hastalıklar büyük acıların yaşanmasına neden oldu. Simdi de koronavirüs tehdidiyle insanoğlunun en büyük korkularından biri olan salgın hastalık korkusu tüm dünyayı sardı. Bu tür bir tehditle ilk kez yüzleşen günümüz insanının yaşadığı süreci ruhsal ve bedensel açıdan yorumlar mısınız?

Tarih boyunca salgın hastalıklar insanlar için en büyük korkuların başında gelmekte. Geçmişte toplu ölümlere yol açan bulaşıcı ve salgın hastalıkların büyük acıların yaşanmasına neden olduğu biliniyor. Virüs korkusu, insanların hayatının seyrini değiştiren davranışlardan biridir. Bu korku çoğunlukla insan psikolojisini olumsuz yönde etkiler. Ruh sağlığı da bilindiği üzere beden sağlığı kadar önemlidir. Koronavirüs salgını aynı zamanda bir korku salgını başlattı. Korkuyla değil bilgiyle ve farkındalıkla hareket etmenin önemi büyük. İnsanlar kontrolü dışında ne yaşarsa yaşasın travmatik bir etki yaratabilir. Bir pandemi var, beklenmedik bir anda ortaya çıkıyor ve hayat tarzınız bütünüyle değişmek zorunda. Düşündüğümüzde, büyük veya küçük, kaygı yaşadığımız çoğu durumun aniden ortaya çıkan durumlar olduğunu görürüz. Tıpkı pandemi gibi. Bunu ruhsal ve bedensel etkileriyle birlikte incelediğimiz zaman sonucu açık bir şekilde görebiliyoruz.

BİRÇOK DUYGU İNİŞLİ-ÇIKIŞLI YAŞANABİLİR

Zor zamanlarda ve böyle travmatik olaylar sonrasında belirli tepkiler yaygındır. Bu tepkiler, “anormal bir duruma verilen normal tepkiler” olarak tanımlanır. Böyle dönemlerde, iç içe geçen pek çok yoğun duygunun yaşanması olağandır; korku, kaygı, panik, kızgınlık, öfke, suçluluk, çaresizlik ve umutsuzluk inişli çıkışlı olarak yaşanabilir.

Salgın hastalık haberlerine, hasta ve hastane görüntülerine, ölümlere ilişkin belirli görüntülerin gözün önünden gitmemesi, kulaklarda yankılanması, kötü rüyalara ve kâbuslara dönüşmesi yaygın gözlemlenen tepkiler arasındadır.

“KAYGI OLDUKÇA YORAN BİR DURUM”

Semptomlar üzerinden değil de pandemiden sonra çok ihtiyaç duyulan meslek gruplarının diyetisyen ve psikolog olması bir şeyleri bize açık bir şekilde anlatıyor. Sürekli evde, kafa dağıtacak bir şeyler arayan bireylerin çoğunun aklına gelen ilk yer mutfak oluyor. Bu da bireylerin biraz daha kilolu haliyle tanışmalarına sebep oluyor. Kendi bedenlerini çok incelemeye başlıyorlar çünkü neden yine aynı. Ev içi ilgi alanlarının çok olmayışı. İletişim olarak herkesten uzak kaldığın ve dolayısıyla beyninin bile iletişim alanını daralttığın bir süreç. Kaygı paylaştıkça azalabilecekken hem kaygı hem anlatacak kişinin olmayışı işi iyice zora sokuyor. Savunma mekanizması çok yoğun değil, gerektiğinde kullandığımız bir sistemdir. Ancak şu an, sürekli olarak kaygıyı normale indirmek adına kullandığımız bir sistem oldu. Bu da bizi oldukça yoran bir durum aslında.

İnsanlar koronavirüsün ortaya çıkardığı kaygı ile baş etmek için neler yapmalı?

Pandeminin günlük yaşantımıza getirdiği kargaşa bir yana, şu an yaşadığımız belirsizlik durumu günden güne endişelerimizi arttırıyor. Virüsü kapma, hastalanma ve sevdiklerimize bulaştırma; başlıca kaygılarımız arasında yer alıyor. Bunların yanı sıra; işte oluşabilecek problemler, gelir kaybı, sosyal izolasyon, boş kalan raflar sebebiyle yeterli yemek, hijyen ve sağlık malzemesi bulamama gibi durumlar kaygı seviyemizin daha da artmasına neden oluyor.

GÜNLÜK RUTİNİNİZE BAĞLI KALMAYA ÇALIŞIN

Kaygı nedenimiz bilinmezlikten ortaya çıktığı için kaygıyı aza indirmek adına bilgilenmek çok doğru bir hareket. Çünkü bu bilinmeyen üzerindeki kontrolümüzü arttırır ve gerekli bilgilerle önlemleri almaya başlarız. Ama sürekli aynı şeyler ile muhatap olmak rahatlamamızı engelliyor. Dolayısı ile sürekli bu haberler ile içli dışlı olmamak gerekir. Ayrıca tamamen eski hayattan kopmanın çok doğru bir hareket olduğunu düşünmüyorum. Günlük rutininize bağlı kalmaya çalışın. Eski rutinimizle alakalı bazı şeyleri devam ettirmek iyi hissettirir. Örneğin uyku düzeni vs. Bu süreci çok fazla ölümle bağdaştırmamak da doğacak kaygıları engelleyecektir. Sosyal mesafe çok önemli ama bunu tamamen iletişimsizliğe döndürmek büyük hata. En azından bu dönemde telefonla da olsa iletişimin devam etmesi çok çok önemli. Evde geliştirilecek hobilerde size çok iyi hissettirecektir. Zihni meşgul etmekten bahsedebiliriz aslında.

FELAKET HABERLERİ PANİĞİ TETİKLİYOR

Panik, koronavirüsün fiziksel yayılım hızını geçti. Bunun sebebi sizce nedir?

Bunun sebebi sosyal medyada felaket haberlerinin çok hızlı bir şekilde yayılması ve sadece ölüm haberlerinin çok fazla dolaşması. İnsan zihninin algı biçimi böyledir, neyi en çok konuşursanız o kısım sürekli akılda kalıcı olur. Biz de dünyanın değişik yerlerinden hastalık haberleri alıyoruz ve hastalığın yayılmasının felaket olduğuna dair yorumlar duyuyoruz. Bundan korkmamız ya da panik duygusu yaşamamız doğal. Panik hem korona gibi iletişimle geçebilen hem de ondan farklı olarak kendi kendini üretebilen bir durum. Ben hiç iletişim halinde olmasam bile sadece düşünce yoluyla bu süreci çok kötü bir sürece itebilirim. Bu durumunda her rahatsızlık gibi zihinsel sağlığın çok önemli olduğu bir dönem.

Pandemi sonrası da tedirginlik devam edecek
Korona vakalarının ülkelerde görülmesi ve hastalığın yayılımındaki hızlı artış bireysel ve toplumsal olarak ne tür obsesif davranışlara neden oldu? Birçoğumuz gün içinde mikrop bulaşma korkusu ile gereğinden fazla el yıkamaya, fazla deterjan ya da çamaşır suyu kullanmaya başladık bile. Biz Türk toplumu olarak dokunmayı severiz. Sevgimizi dokunma yolu ile ifade ederiz. Pandemi sonrası sanırım tekrar sarılmak veya öpüşmek uzun bir süre bizi tedirgin edecek. Bir ara çok fazla su tüketimi olduğundan ötürü sürekli kamu spotu görmeye başladık etrafta. Çünkü inanılmaz derecede temizlik yapılmaya başlandığı bir dönem. Bu dönem depresyon, panikatak, bipolar ve Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) gibi hastalıkların şiddetlendiği bir dönem oldu. Pandemideki oluşturulan tertip, düzen, temizlik; yani herkesin elini yıkaması ve dezenfekte etmesi, temizliğe dikkat etmesi OKB’li bireyleri iyi hissettiren bir durum oldu.
Editör: TE Bilisim