Ebru Okanlar - Özkan Erusta / Özel Haber

Batılı egemenlerin finanse ettiği mecralardan toplum hafızasına yönelen saldırılar ruh köklerimizi yerle bir ediyor. Özellikle gençlerimizi pençesine düşüren kültür emperyalizminin saldırılarına karşı en başta aile bağlarının güçlendirilmesi gerekiyor.

Dijital faşizmin gündelik hayatı kuşattığı bir ortamda kendi tarihi, dini ve sosyolojik kodlarını kaybeden toplumlar, uçuruma doğru yuvarlanıyor. Yeni nesillerin yaşadığı toprakların milli ve manevi değerlerine yabancılaşması ise ailede başlıyor. Şanlı mazisinden habersiz çocuklar Batı’nın tamamı imajlardan ibaret kahramanlarını rol model alıyor. Dini değerlerin aşılanmadığı yeni nesil Z kuşağı kimliğine bürünerek boşlukta bir hayata alışıyor. Kendisine alternatif sosyal aktiviteler ve değer üreten ortamlar sunulmayan gençler, sanal âlemde magazine boğularak hayatı eğlenceden ibaret algılamaya başlıyor. Tüm bunlarsa zihinlerdeki işgal her geçen gün derinleştiriyor. Peki, çözüm nerede ve ne yapmalı? Yeniden dirilişe vesile olması için bu soruların cevaplarını düşünce dünyasından isimlere sormaya devam ediyoruz. Toplumdaki büyük değişimlerin gençlik üzerinden başladığına işaret eden Eğitimci-Yazar Ahmet Bulut, “Sevgili Peygamberimiz (sav) etrafında iman eden gençler vardı. Peygamber Efendimiz’e iman eden ve onunla birlikte mücadele eden insanların çoğunluğunu da gençler oluşturuyordu. İslam davası gençlerin omuzlarında yükseldi. Bunların geneli 14 ile 25’li yaştaki insanlardı” hatırlatmasını yaptı.

“TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ YAPILYOR”

İslam’ı temsil eden ceddimiz üzerine son 100-150 yıldır projeler uygulandı” diyen Ahmet Bulut, “Sahada mücadelede başarılı olamayanlar başka yollara müracaat etti. Bunlardan bir tanesi aile. Ailede de özellikle gençler ve kadınlar üzerine ciddi projeler üretildi.Yıllardır ailemizi ve gençliğimizi bitirmek adına çalışma yürütülüyor. Son dönemde de buna hareket eden fiili birçok girişimde bulunuldu. İstanbul Sözleşmesi de uluslararası şer odaklarının şemsiyesi maiyetinde oluşturuldu” değerlendirmesinde bulundu.

“FITRATI HEDEF ALDILAR”

Dün Çanakkale’de bugün Afrin’de, Cerablus’ta destan yazan ruhtan korkanların gençlerdeki mayayı bozmaya çalıştığına dikkati çeken Ahmet Bulut, “Özellikle gençliği düşünmemek ve fıtratına uygun hareket etmesini engellemek için ciddi projeler uyguladılar. Üst akıl özellikle İslam ülkelerinde gençleri bunlar üzerinden yönlendirdiğini görüyoruz.Bu neslin devam etmemesi ya da bu topraklarda geçmişte ortaya konulmuş olan başarının yeniden oluşmaması için uzun vadeli bir çalışma yürütüyorlar” dedi.

GENÇLİK BİR HAZİNEDİR

Sivil toplum kuruluşlarının gençlerin elinden tutup onlara rehberlik edecek çalışmalarını artırması gerektiğini belirten Bulut, “Gençlik büyük enerjilerin saklı olduğu hazine gibidir. Eğer onun dilini anlar, bir hedefe odaklandırıp, onu hedefe götürecek planı yapar ve motivasyon sağlayabilirsek kısa zamanda güzel neticeler elde edebiliriz.Hz. Ali Efendimiz (ra) bu konuda bizlere kılavuz olacak bir yol haritası var. 0-7 yaş döneminde çocuklarınızla oynayın. 7-14 yaş arasında onları bilgilendirin. 14- 21 yaşlarında onlarla istişare edin. 21.00’den sonra onları kendi haline bırakın, onlar artık istikametini bulur” diye konuştu.

***

KAHRAMANLAR ANLATILMALI

Devlete düşen görevleri de dile getiren Kerem Gümüş, Batı’nın imajlardan ibaret çizgi kahramanları yerine Anadolu’nun tamamı gerçek ve yaşanmış hikâyelere sahip kahramanları üzerinden tarihi şuuru inşa edilebileceğini belirtti. Gümüş, “Şanlı tarihimizin çocukların ve gençlerin zihnine, aklına, duygularına uygun bir şekilde yansıtmak için internet dizileri, YouTube videoları, online veya çevrimdışı oyunlar, diziler, çizgi filmler vs. konularda girişimler yapmalı, bu girişimleri çağa ve zamana uygun artırmalıyız” ifadelerini kullandı.

“DOĞRU ROL MODELLER”

Tek tipleşmeye karşı alınacak önlemleri anlatan Gümüş, “Bu noktada sosyolog, psikolog ve öğretmenlere çok iş düşüyor. Önce halk bilinçlenmeli. Halkın hoşuna giden veya eğlendiğini zanneden çoğu dizi, film, şarkı vs. aslında bu tarz bir tek tipleşmeye sürüklüyor. Bu tarz sosyolojik hezeyanları halka fark ettirmek lazım” diye konuştu. Tek tipleşmeye karşı doğru çocuk yetiştirmenin önemine dikkati çeken Gümüş, “Güçlü karakterle yetişen çocuklara ihtiyacımız var bizim. Doğruyu yanlışı ayırt edebilen veya kendi varlığını ortaya koyabilen. En güzel tedbir anne babalık görevini iyileştirmektir. Ebeveyn çocuk ilişkisi kopuk olan çocuklar, kendi neslini değil, küresel dayatmaları model alır. Kimlik bunalımını yaşamasını istemiyorsak, çocuklarımıza doğru kimlik olacağız” değerlendirmesinde bulundu.

“KÜLTÜREL EĞİTİM VERİLMELİ”

Gümüş, ruh dünyasını bunalımlara sürükleyen tek tipleşmeye karşı mücadelede eğitim boyutunu ise şöyle anlattı:” Öğretmenlere düşen taraf ise şanlı kültürümüzü yansıtan eğitim modeliyle öğrencileri yetiştirme. Örneğin yakın zamanda 18 Mart geçti. Çanakkale’de bir sürü kahramanımız varken çocuklar küçük yaşta Spiderman, Süpermanvs. gibi kahramanların isimlerini öğreniyorsa eğitimciler olarak kendimizi sorgulamalıyız. Kuşaklar arası aktarımı eğitime ne kadar yansıtıyoruz? Neden önemli şahsiyetlerimizi zihnimize kazıyamıyoruz?”

***

'AİLE BAĞLARI GÜÇLÜ OLMALI'

Uzman Klinik Psikolog Fazilet Seyitoğlu ise yeni medyanın çocuklar üzerinde etkisine dikkati çekerek,aile bağlarının güçlü tutulması gerektiğini vurguladı. Seyitoğlu, “Aile ne kadar güçlü olursa çocuk ve ergen üzerindeki, batının üzerindeki etkisi çok daha az olacaktır. Yani şöyle diyebilirim, değerlerimize uygun bir hayat yaşamamız gerekiyor. Biz değerlerimizi yaşama noktasında güçlü olursak, değerlerimizi yaşayarak çocuklarımıza örnek olabilirsek, çocuklar bu batıdan gelen kültür emperyalizmi gençlerimizi ele alamayacaktır. O yüzden ebeveynlerin yapmaları gereken şey, değerlerine sahip çıkmak olmalıdır” dedi.

'NARSİSTİK ÇAĞIN SONUCU'

Anne-Baba ve Çocuk eğitimine bakılması gerektiğini dile getiren Seyitoğlu, narsistik bir çağda yaşanıldığını belirterek, ebeveynlerin ahlaki değerleri gözden kaçırdığı tespitinde bulundu. Akademik başarının ön planda olduğu bu çağda ebeveynlerin manevi ve ahlaki değerler üzerine yoğunlaşmaları gerektiğini belirten Seyitoğlu, ailelerin çocuklarına birer iyi örnek olması gerektiğini söyledi. Seyitoğlu, “Özellikle dış dünyayı anlama ve anlamlandırma dönemi olan ergenlikte çocuklarımızla iletişim içerisinde olmak durumundayız. ‘İşte sen ne anlarsın ne bilirsin, Z kuşağı ne olacak’ deyip onları böyle küçümsemek doğru değil. Onlar en çok anlaşılmak istiyorlar. Onlarla doğru iletişim kurabilen ebeveynler milli ve manevi değerlerimizi de en güzel şekliyle geleceğe aktarabilirler. Aksi halde farklı tuzaklara ve yaşam tarzlarına bürünebiliyorlar” dedi.

- İşgale hayır!

-'Yeniden inşa sürecine girelim'

-‘Zihin işgaline, mücadeleyle direnilebilir’

-Toplumsal çürümeye ‘dur’ diyelim!

Editör: TE Bilisim