Filistinli dergi editörü Rıfat Alrir, terör devleti İsrail'in bombardımanı sırasında salonda ailesi ile birlikte ölümü beklediklerini ve 8 yaşındaki kızı Lina'nın ona her akşam" Işıkları kapatırsak İsrail binamızı yıkamaz değil mi?" diye sorduğunu söyledi. 

1948 yılından beri Filistin topraklarını kademeli bir şekilde işgal eden İsrail özellikle ramazan aylarında saldırılarını daha da arttırıyor. İsrail'in saldırıları geçtiğimiz ramazan ayının ikinci haftasında Şeyh Cerrah Mahallesi sakinlerinin evlerini gasp eden yerleşimcilerin, evlerinden çıkmayan Filistinlilere saldırılarıyla başladı. Ardından Mescid-i Aksa'da teravih kılan cemaate saldıran Siyonist İsrail güçleri, baskınlar düzenleyerek Filistinliler gözaltına aldı. Venezuela'dan Japonya'ya tepki gösterilen İsrail şiddeti, Gazze ve Kudüs'e füzelerin atılmasıyla doruk noktasını buldu. Hamas'ın karşılık vermesinin ardından İsrail teyakkuza geçti, kara ve hava harekatı başlattı.

Rıfat ve Nuseybe çifti İsrail'in bombardımanı altında çocuklarını büyütmeye çalışan binlerce aileden yalnızca birisi. 

"FİLİSTİN'DE EBEVEYNSENİZ F-16'LARIN NEREYE DÜŞECEĞİNİ BİLMENİZ GEREKİR"

Ahmet Alrir Filistin'de iyi bir ebeveyn olmanın çok zor olduğunu dile getirdi. Filistin'de başlarına yağacak füzelere karşı onları uyaran herhangi bir uyarı sisteminin olmadığını belirterek "İsrail'in ahlaksız politikalarını okumayı öğrenmeniz gerekir. Gazze'de iyi bir ebeveyn olmak İsrail'in insansız hava araçlarının ve F-16'larının bir sonraki adımda neler yapabileceklerine ve nerelere düşeceklerine dair beceri geliştirmek demektir." dedi. 

"UYUMUYORUZ SADECE BAYILIYORUZ"

Ahmet Alrir, tanıdığı Gazzelilerin çoğunun haftanın başından beri neredeyse hiç uyumadığını söyleyerek "Uyumuyoruz, sadece yorgunluktan bayılıyoruz." dedi. Geçtiğimiz çarşamba akşamı iki saat aralıksız süren bombardımanda büyük bir gürültüyle uyandıklarını ifade eden Alrir,  bombalama anının rutinini şöyle dile getirdi:

"Evimizin birkaç yüz metre ötesine düşen bombalar bütün şehri birkaç saniye sallar. Sonra çığlıklar duyarsınız. Sonra daha fazla çığlık. Bütün aileler bağırarak sokağa çıkarlar. Çocuklarımızın hepsi öylece yüzümüze bakarak titremeye başlar. Sonra dayanılmaz bir kararsızlık. Dışarıya mı çıkmalı yoksa evde mi kalmalı? Sonra en azından birlikte ölelim diye evinizin bir köşesinde ailecek kalırsınız."

EN İYİSİNİN EN KÖTÜSÜ OLDUĞUNU FARK ETMEK ÇOK ACI

Ahmet Alrir, Filistin'de şok anını atlattıktan sonra en iyisinin çocuklarının hayatta kalmak olduğunu düşünürken bunu  en kötüsü olduğunu fark ettiğini ifade etti. Çocuklarının hayatta olduğu için Allah'a şükrettiğini ama çocuklarının geleceğinin olmadığını bilmenin ve onlara gelecek vadedememenin çok büyük bir acı olduğunu söyledi. Ahmet Alrir kayıplarını şöyle anlattı:

"2014'te İsrail kardeşim Hamada'yı öldürdü. 40 kişi yaşadığımız aile apartmanımızı yaktı. Eşimin büyükbabasını, erkek ve kız kardeşlerini ve onların çocuklarını kaybettik. Henüz bu travmayı atlatıp evlerimizi yeniden inşa edemedik. "

"8 YAŞINDAKİ LİNA'YA BUNLARIN HİÇBİRİNİ SÖYLEYEMEM"

Yine de her şeye rağmen kendisinin ve eşinin mükemmel bir çift olduğunu söyleyen Ahmet, 8 yaşındaki kızı Lina'nın ışıkları kapatırsak İsrail evimizi bombalar mı sorusunu nasıl yanıtladığını şöyle anlatıyor:

"Evet küçük Lina, İsrail karanlıkta bile güzel evimizi yıkabilir. Evimiz kimseye zarar vermeden sadece burada dursa bile bu, İsrail'i sinirlendiriyor. Amerika'nın desteği ve uluslararası dokunulmazlığı sayesinde İsrail,  muhtemelen hiçbir şey kalmayıncaya kadar evlerimizi yıkmaya devam edecek. Ama 8 yaşındaki Lina'ya bunların hiçbirini söyleyemiyorum. O nedenle yalan söylüyorum: Hayır tatlım, karanlıkta bizi asla göremezler." 

Editör: TE Bilisim