Hz. Adem'in bir sünneti olarak günümüze kadar ulaşan ve Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz'in de "Aranızda selâmı yayınız!" buyurarak ümmetine ehemmiyetle tavsiye ettiği "Selâmün aleyküm" ne demektir? Kelimenin kökeni ve anlamı hakkında detaylı bilgiye yazımızda yer vereceğiz. Müslümanlar arasında bir kaynaşma vesilesi ve barış, huzur ifadesi olan Selamün aleyküm ne demek? Selamün aleyküm nereden gelir? İşte konuya dair merak edilenler...

Es-Selâmü/Selâmün Aleyküm

“Selâmün/سلامٌ” şeklinde (ün takısı ile) ya da “es-Selâmü/السلام” şeklinde elif lam takısıyla kullanılan cümle, Allâh’ın selâmı sizin üzerinize olsun demektir. Elif lam takısı veya tenvin, orada gizli bulunan “Allah” lafzına işaret eder.

Cümlede “çoğul” anlam taşıyan detay ise sadece “aleyküm”deki “küm” zamiridir. Aleyküm, “sizin üzerinize olsun” manasıyla muhâtapların çokluğunu ifade eder. Tek kişiye hitâben söylenirse saygı/tazim anlamını da içermiş olur. Ancak "Selâmün aleyke" şeklinde tekil kullanmak da mümkündür.

Selâm

Arapça bir kelime olan “Selâm”, “Selime” fiilinin “fe`âl” vezninde semâ`î masdarıdır.

Sâlim, Selîm, Süleymân, İslâm, Müslimân, Müslim, Müsellem, Teslîm, Müsâleme gibi sıkça kullandığımız tüm bu keliemeler “Selâm” masdarından türemiştir.

Selâm kelimesinin anlamı

Bazı alimelere göre selâm; Alâhu Teâlâ’nın azâbından emîn/emniyette olmak anlamına gelir.

Selâm kelimesi kula nisbetle kullanıldığında: Bedenî ve rûhî hastalıklardan, kusûrlardan uzak olmak; barış, huzur ve saadet içinde olmak anlamını taşır.

Selâm kelimesi Allâhu Teâlâ’ya nisbetle kullanıldığında: Her türlü eksiklik, acziyet ve kusûrdan, yaratılmışlara özgü her türlü değişiklikten ve yok oluştan münezzeh olan, selâmetin kaynağı olup esenlik veren anlamını ifade etmektedir.

TDK'ya göre selamünaleyküm; 'Allah'ın selamı sizin üzerinize olsun' anlamında kullanılan bir selamlama sözüdür.

Kâmûs-ı Türkî’de “Selâm”

Görselin çevirisi;
1-Sulh, selm, âsâyiş. Bu mana ile “selm” daha müstameldir (daha çok kullanılır).

2-âfet ve muhâtaradan berî ve sâlim olma, berâ’et, selâmet, son iyi ve hayırlı çıkma. Bu mana iel “selâmet” daha müstameldir.

3-Hakk Teâlâ’nın Esmâ-i Hüsnâ’sındandır: Yâ Selâm!

4-Âşinâlık, tahıyye, “selâmet üstünüzde olsun!” manasıyla “es-selâmu aleyk, aleyküm” diyerek duâ ve âşinâlık etme.

Selâm vermek: Selâm almak: “ve aleykümü’s-selâm” diyerek karşılık etmek, cevâb vermek.

Selâm göndermek: Uzakta bulunan birine bi’l-vâsıta âşinâlık ve tahıyye etmek.

Selâm etmek: Kezâ “fülân size selâm ediyor”, “fülâna benden selâm edin.”

Selâma durmak: Geçen bir büyük zâta hürmeyen ayağa kalkıp selâmını almağa müheyyâ bulunmak.

Selâm durmak: Asker tüfenk veya kılıcını bir vaz’iyyet-i mahsûsa ile önce tutub mâ-fevkını selâmlamak. “Selâm dur!” bunun kumandası.

Es-Selâmu Aleyküm: Selâmün Aleyküm; Gelenin îfâ etdiği resm-i tahıyye (selamlama/saygı/hürmette bulunma).

Ve aleykümü’s-selâm: Bu tahıyyenin cevâbı.

Aleyhi’s-selâm: Enbiyâ-i ızâm ve bazen Sahyâbe-i kirâm esâmî-i mübârekesi yâd olundukda îrâd olunan duâ ta’bîridir: Hazret-i Nûh aleyhi’s-selâm.

Ve’s-selâm: İşte o kadar! Manasıyla bahis nihâyetinde söylenir ta’bîrdir.

Dâru’s-selâm: a)- Cennet-i A’lâ, b)- Vaktiyle Bağdad şehri. “Medînetü’s-Selâm” kezâ Bağdad şehri. 

***

“Selâmün Aleyküm” nereden gelmiştir?

Allâhu Teâlâ, Âdem aleyhisselâmı yarattığı vakit Hz. Âdem’in melelere selâm vermesini emretmiştir.

Böylece insan ile melekler arasında ilk irtibat kurulmuş olmaktadır. Hz. Âdem’in selâmına melekler de aynı dua ile yanıt vermişlerdir. İnsanların birbirine esenlik dilemek için kullandığı selâmlaşma, aynı zamanda melâikenin insanlara yaptığı bir dua olma özelliğini de taşır.

Hz. Adem ilk insan olması hasebiyle ilk selaşması da meleklerle olmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu konuya dair şöyle buyurmaktadır;

“Cenâbı Hakk Adem’i yarattığı zaman; Git şu oturan meleklere selam ver, selamını nasıl karşılayacaklarını dinle. Zira onların karşılığı, senin ve evlâdının selâmı olacaktır.” buyurdu. Bunun üzerine, Hz. Adem, melâike-i kirâma “es-Selâmü aleyküm” dedi. Melekler de, “es-Selamü aleyke ve rahmetullâh” diye mukâbelede bulundular.” [Muhyiddîn Nevevî, Riyâzussa1ihîn, (Tercüme edenler: H. Hüsnü Erdem ve Kıvamüddin Burslan), Ankara, 1954, Il. 270.]

*Hadis-i Şerif’te dikkate şâyân diğer bir nokta da; "senin ve evladının selamı olacaktır" cümlesidir. Bu beyân, selâmın Hz. Adem’den itibaren son peygamber Hz. Muhammed Mustafâ (s.a.v.) Efendimiz’ kadar gelen ilahi dinlerde de mevcut olduğuna işaret etmektedir.

Konuya dair birçok kaynak mevcuttur. Selamlaşmanın Hristiyan veya Yahudilerden geldiğini söylemek, tamamıyla Kur’ân-ı Kerim’den, Hadis-i Şeriflerden, İslâm literatüründen ve Arapça dil bilgisinden mahrum olmanın eseridir.

Gayrımüslimlerin de selam sözcüğünü kullanmış olmaları, kaynağının da onlar olduğu sonucunu vermez.

***

Selâm vermek sünnet, selâmı almak farzdır
Câhiliye devrinde de çeşitli sözlerle selâmlaşma yapılır, ama selâmlaşmada köleliğin ve sınıf farkının izleri görülürdü. Köleler, zayıflar ve garipler selâm vermek mecburiyetinde görülür ve verirken de birtakım kalıplara riayet etmeleri beklenirdi. İslâm dini getirdiği eşitlik ve fazilet anlayışına uygun olarak bir selâmlaşma âdâbı oluşturdu. Sünnet ve örf bunun verilişini “esselâmü aleyküm” veya “selâmün aleyküm”, alınışını da “aleykümüsselâm, aleykümselâm, ve aleykümüsselâm ve rahmetullah ve berekâtüh” şeklinde belirledi. Selâmlaşma Müslümanlar arasında bir ülfet, kaynaşma, sevgi aracıdır, barış içinde olma işaretidir. Selâm verip alanlar birbirlerine Allah’tan “iyilik, esenlik, rahmet, bereket” dilemektedirler. Bu sebeple selâmlaşma Kur’an’da ve Sünnet’te teşvik edilmiş, âlimler tarafından hükmü ve âdâbı üzerine kafa yorulmuş, açıklamalar yapılmıştır. Bir müslümanın bir veya daha fazla Müslüman ile karşılaştığı, bir araya geldiği zaman selâm vermesi sünnettir, bu selâmı birisi verince diğerlerinin onu alması farzdır.

Vildan A. Sarısoy
e-Mail: [email protected]

Editör: TE Bilisim