Sümeyye Aksu / Özel Haber - Dijital çağın en yaygın iletişim araçlarından olan sosyal medya platformlarının kullanımı her geçen gün artıyor. Bu durum sosyal medya bağımlılığı ve sosyal medya kaynaklı depresyon gibi sorunlardaki artışı da beraberinde getiriyor. Güzellik takıntısı son yıllarda birçok kişi için hastalık boyutuna ulaştı. Zamanla obsesif düşüncelere sebep olan bu durum iş hayatından sosyal ortamlara kadar her alanda performansı olumsuz etkilemeye başladı.

YOĞUN DÜŞÜNCELER TAKINTIYA DÖNÜŞÜYOR

Obsesif hastalıklar, kaygı bozuklukları, duygu durum bozuklukları veya madde bağımlılıkları, dismorfofobi gibi hastalıklara sebep olmaya başladı. Nöropsikolog Fatma Betül Karadeniz ile güzellik takıntısının psikolojideki yerini; “Kişi kendini neden beğenmez?, Bir kişiye obsesif demek için hangi belirtiler olmalı?” gibi soruları masaya yatırdık. Sosyal medya kaynaklı sorun ile ilgili Diriliş Postası’na açıklamalarda bulunan Karadeniz, çoğunluğun yapıp ettiklerinin insanların karar verme süreçlerinde etkili olduğunu söyledi. Sosyal medyanın rolüne değinen Karadeniz, “Hele ki günümüz şartlarında, sevilme, beğenilme, tercih edilme gibi kavramların sosyal medya üzerinden yaşandığını düşündüğümüzde, görünür çoğunluğun nasıl güzel olmaya çalıştığını takip etmek kaçınılmaz oluyor” dedi. “Kişinin benlik kabulü, tüm fiziksel ve kişilik özelliklerinden azade olarak iyi özellikleri ve hatalarıyla birlikte varlığını bir bütün olarak kabul etmesi anlamına geliyor” diyen Nöropsikolog Fatma Betül Karadeniz sözlerini şöyle sürdürdü:

BÜYÜK ENDİŞELERE SEBEP OLUR

“Bu kabulü koşullara bağladığımızda, yani benliğimizi ‘su statüye sahip olursam, yeterliyim’ veya ‘su fiziksel standartlara sahip olursam, ancak mutlu olabilirim’ gibi şartlara göre kabul ettiğimizde, zihnimizdeki bu çıtaya ulaşıncaya kadar kendimizi reddetmiş oluyoruz. Fiziksel görünüm bu kabulün merkezi olduğunda, zihnimiz de sürekli olarak bu eksende hareket ediyor. Fiziksel görünümü tehdit edecek her türlü durum, bir anlamda varlığımızı da tehdit eder hale geliyor. Bu haliyle fiziksel görünümümüz ile ilgili yoğun düşüncelerimize takıntı diyebiliriz” “Obsesyon, istenmeyen düşüncelerin sürekli olarak zihni meşgul ederek, kişinin günlük performansını olumsuz yönde etkilemesidir” diyen Karadeniz, “Bu düşüncelerin, mantık dışı olduğu bilinir; Fakat yine de zihinden uzaklaştırılamaz. Beyinde bir anlamda düşünceleri filtreleme merkezinde sorun yaşanmaktadır ve filtrelenemeyen düşüncelerin kişide yoğun endişeye sebep olurlar” diye konuştu.

‘Hayat kalitesini olumsuz etkiliyor’
Obsesyonların, kişinin hayat kalitesini olumsuz etkilediğini söyleyen Nöropsikolog Fatma Betül Karadeniz, “Olumsuz düşüncelere engel olamayan birey, bu düşüncelere sebep olabilecek her türlü durumdan uzaklaşma çabası içerisindedir. Uykular, yemekler, sosyal ilişikliler ve iş ilişkileri de bu hastalıktan nasibini alır” ifadelerini kullandı. Benlik algısı, değerlilik duygusu fiziksel koşullara bağlanmıştır” ifadelerini kullanan Karadeniz sözlerini şöyle sürdürdü: “Değerli hissedebilmek için, kişilerin hayatı tehlike oluşturan uygulamalara yöneldiklerine şahit oluyoruz. Fakat, insan sürekli değişim halinde olan bir varlık. Bedenlerimiz de ruhlarımıza eşlik ediyor.’’

BÜTÜNLÜĞÜ BOZUYOR

‘‘Popüler kültürün dayattığı standartları hiç bozmadan sürdürmeye çalışmak, beden-ruh bütünlüğünü bozuyor. Psikoterapilerde danışanların öz-saygılarının artmasıyla çok net şekilde otomatik olarak fiziksel obsesyonlarının da azaldığını görüyoruz.”

Toplumda kabul görme isteği
Toplumsal kabul ihtiyacının utanç duygusunu da beraberinde getirdiğini vurgulayan Nöropsikolog Fatma Betül Karadeniz, “Ne yazık ki toplumsal ön-kabullerin fiziksel görünümü referansla biçimlendiğini biliyoruz. O yüzden popüler standartlara aykırı bir görünüme sahip olduğumuzda utanç duyuyoruz. Çünkü reddedilme tehdidiyle karşı karşıya kalıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Editör: TE Bilisim