Eğitim-öğretime 2 Aralık 1963 tarihinde Esentepe Mahallesindeki Trabzon Atatürk İlköğretim Okulu'nun ilkokul Binası'nda başlayan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ), 1966 yılında bugünkü merkez kampüse taşındı. Gelişimi sürekli devam eden KTÜ’nün, her geçen yıl kapasitesi daha da artmış ve bugün Türkiye’nin en büyük üniversitelerinden biri haline gelmiştir. Bugün KTÜ’de 12 fakülte, 1 yüksekokul, 8 meslek yüksekokulunda 49 lisans ve 36 önlisans programı; 6 enstitüde 92 yüksek lisans ve 61 doktora programı bulunmakta. KTÜ, güçlü akademik kadrosu, 32 bin öğrencisi ve 225 bini aşkın mezunu ile ülkemizin önde gelen üniversitelerinden biridir. Yaklaşan üniversite tercihleri öncesi Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Çuvalcı ile hem akademik gündem konularını konuştuk, hem de Rektör Çuvalcı’nın öğrencilere yönelik tavsiyelerini aldık.

TÜRKİYE’DE KURULAN İKİNCİ TEKNİK ÜNİVERSİTE

Karadeniz Teknik Üniversitesi’ni okurlarımıza anlatabilir misiniz?

Üniversitemiz, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden sonra Türkiye’de kurulan ikinci teknik üniversitedir. 1955 yılında kuruluş kanunu çıkan Karadeniz Teknik Üniversitesi, Mustafa Reşit Tarakçıoğlu ve 28 arkadaşı tarafından Doğu Karadeniz’de bir bölge üniversitesi olarak kuruldu. 1963 yılında eğitim ve öğretim faaliyetine başladı. 30 bin öğrencimiz, 235.000 civarında mezunumuz, 5200 civarında akademik ve idari personelimiz var. Bölge üniversitesi olduğumuz için Rize, Artvin, Trabzon, Ordu, Giresun bize bağlıydı. Daha sonra ki süreç içerisinde bizden ayrılarak ayrı bir üniversiteler kuruldu. En son 2018‘de Trabzon Üniversitesi ayrıldı bizden. Orada da şöyle bir durum oldu teknik kısımlar burada kaldı, sosyal kısımlar; İlahiyat Fakültesi, Eğitim Fakültesi, Hukuk Fakültesi gibi fakülteler Trabzon Üniversitesi’nde kaldı. Haliyle şu anda eski köklü bir üniversiteyiz. 10 aydır Karadeniz Teknik Üniversitesinde rektörlük yapıyorum. Üniversitemizi hem ulusal hem de uluslararası düzeye taşımak için çalışıyoruz. Ülke çapında ise en büyük arzumuz araştırma üniversitesi olmak.

HEDEFİMİZ ARAŞTIRMA ÜNİVERSİTESİ OLMAK

Araştırma üniversitesi olmanın ne gibi avantajları var?

Araştırma Üniversitesi olmak Teknik üniversitelerinin en büyük hayalidir. Araştırma üniversitesi olmanın şöyle bir katkısı var; YÖK size daha fazla kadro tahsis ediyor ve daha fazla finans desteği sağlıyor. Onun için bu yolda bir stratejik bir plan yaptık bir anda olmasa da araştırma üniversitesi olmak için çalışmaları sürdüreceğiz. Buradaki çalışmalarımızda yerlilik ve millilik duygusu bizim için çok önemlidir.

UZAKTAN EĞİTİM PANDEMİ SONRASI DA SÜREBİLİR

Pandemi süreci üniversitedeki eğitimi nasıl etkiledi, bu süreçte üniversite olarak neler yaptınız?

Pandemi dönemine birden yakalandık haliyle bizi biraz zorladı. Uzaktan eğitim sistemimiz vardı. Bazı dersler, örneğin Türk Dili Edebiyatı, Tarih dersleri uzaktan eğitim olarak yapılıyordu. Fakat bütün dersler uzaktan eğitime döndüğünde alt yapıda bazı teknik sorunlar yaşadık. Bunu Cumhurbaşkanlığı Strateji Başkanlığının verdiği ödenekle kısa zamanda kapattık. Şuan da tamamen çevrim içiyiz. Ama Tıp Fakültesinin ve Diş Hekimliği Fakültesinin son sınıfl arına yüz yüze eğitim verdik. Çünkü sağlıkla ilgilendikleri için teknik ve uygulamalı olarak öğrenmeleri gerekiyordu. Biz bu durumda bazı derslerin teorik olarak yapılabileceğini öğrendik ve ilerleyen zamanlarda %40 civarında uzaktan eğitim vermeyi planlıyoruz.

Pandemi sürecinde eğitim anlamında kayıp bir gençlik oluşmuş mudur?

Kayıp demeyelim de, eğitim-öğretimin kalitesinde bir düşüş oldu. Yüz yüze eğitimdeki karşılıklı iletişim sanal ortamda yok. Yarın piyasada, toplumda pandemi mezunları diye bir topluluk oluşacak. Bir başarısızlık olduğunda veya bir sorun yaşandığında pandemi mezunu denilecek muhtemelen.

‘Anne-babalar çocuklara baskı yapmamalı’

Üniversite sınavına sayılı günler kaldı, tercih dönemi de yaklaşıyor. Bu anlamda öğrencilere ne gibi önerileriniz var, neler söylemek istersiniz?

Anne-babalar çoğunlukla kendi hayallerindeki mesleği yapamadıkları için çocuklarına bu yönde baskı yapıyorlar. Kendi hayallerindeki meslekleri çocuklarının yapmaları için uğraşıyorlar. Kesinlikle çocuklara baskı yapılmamalı. Öğrenciler daha çok ortaokul ve lise tercihleri sırasında yönlendirmeye ihtiyaç duyabiliyorlar. Bu anlamda ailelerin eğitimin o safhasında çocuklara yönelik yönlendirmelerde bulunmaları daha iyi olabilir. Öğrencilerin genel olarak şöyle bir sorunu var bunu kabul ediyoruz: sevdikleri meslekleri değil, ilerleyen dönemlerdeki tahmini iş imkanlarına göre tercih yapıyorlar. Çocuklara tavsiyem sevdikleri işlere, merakları oldukları işlere odaklansınlar. Sevmediği bir işi insanlar yapabilir fakat onu sevmeye sevmeye çalışmaları gerekiyor. Öğrenciler genellikle ileride mesleğimizi yapabilir miyiz işimizi yapabilir miyiz diye kara kara düşünüyorlar. Ama çocuklarımız şunu kesinlikle unutmamalı: Biz ne yaparsak yapalım, rızkı veren Allah’tır. Aileler olarak önceliğimiz çocuklarımıza bilgi ve teknik donanımın yanında milli ve manevi değerlerimizi öğretmek olmalıdır.

Editör: TE Bilisim