Muhammed Şimşek / Özel Haber

Mahkemenin verdiği müebbet hapis cezasını, eleştirilerin odağına koyan bir kısım medya hem darbeci generalleri savundu hem de hükümete ve yargıya çamur attı. Sözcü Gazetesi, Ergenekon davasında yargılandıktan sonra 41 ay hapis yatan Memleket Partisi Milletvekilli Mehmet Ali Çelebi’nin “Bu neyin intikamı” sözlerini manşetine taşıdı. Cumhuriyet Gazetesi ise “Emekli generallere eziyet” başlıklı haberinde 28 Şubat karanlığının baş aktörü darbeci paşalar hakkında alınan karar üzerinden ajitasyona kalkıştı. Haberde “FETÖ mirasının” üstlenildiği ileri sürülerek darbecilerin temize çıkarılmaya çalışılması da dikkat çekti.

CUNTA MEDYASINDAN FARKSIZ

28 Şubat’ta da aynı zihniyetteki medya görev başındaydı. Necmettin Erbakan’ın başbakanlığında kurulan REFAH-YOL koalisyon hükümeti dönemin komutanları hem dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in hem gayrimilli medyanın verdiği destekle iktidardan indirildi. Darbe sürecinde cuntanın aygıtına dönüşen bütün medya organları manşetleri Genelkurmay’dan aldığı talimatlarla atıyordu. Bu durumu yıllar sonra itiraf eden Gazeteci İsmet Berkan, medyanın 28 Şubat’taki rolünü açıkça dile getirmişti: “28 Şubat’ın ana aktörlerinden biri de medyaydı ve medya olmasaydı 28 Şubat başarılı olamazdı. Medya neredeyse gönüllü olarak psikolojik harekâtın parçası oldu. Hepimiz kullanıldık ve kendimizi kullandırdık. 28 Şubat sürecinde hepimizin günahı var.” Bugün bu günahı üstünde taşımaya devam eden bir kısım medya yine darbeci generalleri aklamak için yargıyı ve milli iradeyi karalama maksatlı manşetler atmaktan geri durmuyor.

BU CEZA BİN YIL SÜRECEK

Bu arada 28 Şubat davasında verilen müebbet hapis cezaları onanan 14 emekli generalin tamamı yakalanarak cezaevine gönderildi. Cezaevine konulan isimler: Çetin Doğan, Çevik Bir, Erol Özkasnak, Ahmet Çörekçi, Aydan Erol, İlhan Kılıç, Kenan Deniz, İdris Koralp, Çetin Saner, Hakkı Kılınç, Cevat Temel Özkaynak, Fevzi Türkeri, Vural Avar ve Yıldırım Türker. “28 Şubat bin yıl sürecek” diyen dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu dâhil görevde oldukları dönemde toplumun milli ve manevi değerlerine savaş açarak insanların ibadet etme özgürlüklerini hunharca katleden paşalar, kalan ömürlerini parmaklıklar arkasında geçirecek.

DARBEİIN AZILI AKTÖRLERİ

Cezaevine konulan ve 28 Şubat mezaliminin öne çıkan bir diğer paşası ise Çevik Bir… Bir’in, bu süreçte yargıya Genelkurmay Başkanı adına talimatlar gönderdiği, ordu içinde faaliyet gösteren ‘Batı Çalışma Grubu’nun başında olduğu iddia ediliyordu. Bir, daha sonra 1. Ordu Komutanlığı’na tayin oldu. Bir, 28 Şubat sürecinde tankların Sincan’dan geçmesini “Demokrasiye balans ayarı yaptık” şeklinde değerlendirmişti. Bir hakkındaki suçlamalar mahkemede karşılık buldu. Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu: “28 Şubat bin yıl sürer” sözüyle 28 Şubat’ın sembol olacak sözünü söylemişti. Kıvrıkoğlu, 28 Şubat’tan sonra İsmail Hakkı Karadayı’nın yerine Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturdu. Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya ise 1996 Ağustos’undaki MGK toplantısında, “Aşırı dinci akımların devletin geleceği konusunda tehlike oluşturduğunu düşünüyorum ve bunun üzerinde görüşme açılmasını istiyorum” sözleriyle 28 Şubat’ın ilk işaretlerini vermişti. Şimdi hepsi o dönem halka karşı işledikleri suçların cezasını çekecek.

ZULÜM VE UTANÇ TABLOSU

Aradan geçen zaman içinde darbenin yol açtığı yıkım raporlara yansıdı. Eğitim-Bir-Sen’in ‘28 Şubat’ Raporu mağduriyetlerin bilançosunu gözler önüne serdi. Rapora göre darbe sürecinde kılık kıyafet ya da fişlemeler nedeniyle hakkında disiplin soruşturması açılan 33 bin 271 öğretmenden 11 bin 890’ı ceza aldı.

‘İRTİCA’ HEYULASI HORTLATILDI

Cuntanın devlet kademesindeki kadroları dizayn etmek ve kamusal alanda insanların inançlarını yaşamasının önüne geçmek için uydurduğu “irtica” bahanesi binlerce insanı hem işinden hem özgürlüklerinden etti. Rapora göre, 28 Şubat sürecinde Genelkurmay Karargahı’nda “irtica” brifingine yüksek yargı organları üyesi 400 hakim ve savcı katıldı. İstifa ettirilen ve görevine son verilen kamu personeli ile öğretmen sayıları Türk Silahlı Kuvvetlerinden 1990-2011 arasında “irtica” suçlamasıyla YAŞ kararları sonucu 1635 personel atıldı.

11 BİN 890 ÖĞRETMEN İHRAÇ

İstifa eden öğretmen sayısı 1997-2001’de yaklaşık 11 bin oldu. Aynı dönemde 3 bin 527 öğretmenin görevine son verildi. Kılık kıyafet ya da fişlemeler nedeniyle 33 bin 271 öğretmen hakkında disiplin soruşturması yürütüldü, 11 bin 890 öğretmen de disiplin cezası (memurluktan çıkarma hariç) aldı. 28 Şubat sürecinde 4 bin 625 Milli Eğitim Bakanlığı personeli fişlendi. Diğer yandan bu süreçte 2 bin 639 kamu personeli irticayla ilişkili görüldü. Bu dönemde 418 öğretim görevlisi, 949 öğretmen irticacı olarak fişlendi. İrtica gerekçesiyle 210 vali ya da kaymakam hakkında rapor tanzim edildi.

Cunta medyasına özel fon!

28 Şubat’ta kamu bankalarından süreci destekleyen bazı medya kuruluşlarına kullandırılan kredi miktarı 3 milyar lira, bu süreçte el konulan bankaların devlete getirdiği yük 17 milyar 300 milyon dolar, 2001-2007’de yüksek faiz ödemelerinin ekonomiye maliyeti ise 78 milyar dolar oldu. 28 Şubat ve sonrasındaki 2001 krizinin oluşturduğu kara deliği kapatmak için ödenen toplam meblağ (iç borçlar) ise 251 milyar 563 milyon liraydı. Bu sürecin sebep olduğu toplam ekonomik zarar ise 381 milyar dolar olarak hesaplandı.

22 bankanın içi boşaltıldı!

Türkiye'nin siyasi tarihine kara bir leke olarak geçen 28 Şubat süreci en büyük darbeyi ülke ekonomisine vurdu. Üst üste bankalar battı, üretim durdu ve 2001 ekonomik krizine de zemin oluşturdu. Millet tarafından seçilmiş Refahyol Hükümetinin darbeyle yıkılmasının ülkeye maliyeti 291 milyar doları buldu. Refahyol yıkıldıktan sonra dört yıl içerisinde tam 22 bankanın içi boşaltıldı. Sadece bu bankaların devlete verdiği zarar ise 20 milyar dolar.

• Kamu bankalarının “görev zararı” adı altında Hazine’ye külfeti 40 milyar doları aştı.
• İç borç 6.6 katrilyon liradan 117.3 katrilyon liraya çıktı.
• Dış borç 84.9 milyar dolardan 119 milyar dolara sıçradı.
• Doların TL karşısındaki değeri 122 bin 420 liradan 1 milyon 350 bin lirayı buldu.
• Yoksulluk sınırı 62 milyon liradan 1 milyar 2 milyon liraya fırladı.
• Kişi başına düşen milli gelir 3 bin 105 dolardan 2 bin 261 dolara geriledi.
• Enflasyon yüzde 78.6’dan yüzde 92’ye çıktı.
• Gayri Safi Milli Hâsıla 192.3 milyar dolardan 169 milyar dolara düştü.
• Asgari ücret 143 dolardan 120 dolara kadar geriledi.
• 1997 yılında 1 milyon 551 bin olarak hesaplanan işsiz sayısı, 1999 itibarıyla 278 bin kişi artarak 1 milyon 829 bine çıktı.

Utançların en büyüğü

Türkiye, 28 Şubat dönemi ile telafisi imkânsız bir döneme girmişti. “Şeriat geliyor” şeklinde suni korku politikasının ardından, özellikle başörtüsüyle okumak isteyenlere büyük bir linç kampanyası başlatılmıştı. Tek istekleri eğitimlerine devam etmek olan imam hatip ve üniversite öğrencilerine okul kapıları birer birer kapanmıştı. 1997 ‘de Sivas Cumhuriyet Üniversitesi başörtülü hemşirelik bölüm birincisi törene alınmaması da o yıllarda yapılan zulmün sembolü oldu. Aynı tarihlerde Başörtülü olan Merve Kavakçı’nın Fazilet Partisi’nden vekil seçilmesi ilk günden olay olmuş, Meclis’te başörtüsüyle yemin etmek istemesi üzerine kıyamet koparılarak mütedeyyin halkın iradesi hiçe sayılmıştı.

TERÖRİST MUAMELESİ YAPTILAR

28 Şubat’ta okullara girmek isteyen başörtülü öğrenciler adeta terörist muamelesi gördü, binlercesi gözaltına alındı, okul bahçesine dahi sokulmadı. İstanbul Üniversitesi eşine rastlanmayan bir skandala imza attı. Rektör Kemal Alemdaroğlu ve yardımcısı Nur Serter öğrencileri ikna odalarına soktu ve zorla okula başörtüsüyle girmeyeceklerine dair taahhütname imzalattı.

Editör: TE Bilisim