İşgal altındaki Batı Şeria'da kendi köylerinde kendi evlerinde Yahudi yerleşimcilerin şiddetine maruz kalan Filistinliler haklarını alabilmek bir yana çeşitli hapis ve para cezalarına da çarptırılıyor.

Dedesinden babasına, babasından da kendisine miras kalan arazi üzerinde 24 kişilik ailesiyle yaşayan 56 yaşındaki Fadıl Rabi, ata toprağında yerleşimci şiddeti gören ve sonrasında cezalandırılan Filistinlilerden sadece biri.

Ailesiyle beraber El Halil'in güneyindeki Et-Tevane köyünde yaşayan Rabi, Yahudi yerleşimci saldırısına uğramasına rağmen İsrail tarafından yine kendisinin suçlu bulunuşunu ve çektiği sıkıntıları, yeniden gözaltına alınmadan önce AA muhabirine anlattı.

Et-Tevane köyünün doğusundaki toprakların 1980 ve 1997 yıllarında biri büyük çaplı, diğeri küçük iki yerleşim birimi kurularak Yahudi yerleşimcilerce istila edilmesinin ardından hayatın kendileri için adeta cehenneme döndüğünü dile getiren Rabi, evlerinin 10 yıldır yerleşimci saldırılarının hedefinde olduğunu, en son iki ay önce ailesiyle evde bulundukları sırada yerleşimciler ile askerlerin ortak saldırısına maruz kaldıklarını söyledi.

Söz konusu olaylarda mağdur edilen tarafın kendisi olmasına rağmen defalarca gözaltına alınıp hakim karşısına çıkarıldığını, para cezaları ödediğini aktaran Rabi, halihazırda ise süresiz ev hapsine tabi tutulduğunu ifade etti.

Bayram ziyaretine giderken darbedildiler

Ramazan Bayramı'nda da ailesiyle yerleşimci şiddetine maruz kaldıklarını belirten Rabi, akrabalarına bayram ziyaretine gitmek üzere oğullarıyla evden çıktıkları sırada yollarını kesen Yahudi yerleşimcilerin saldırısına uğradıklarını anlattı.

"Beni arabaya kilitlediler. Bir oğlumu dövdüler. Sonra kapıyı açıp üzerime gaz sıktılar. Ardından da kaçtılar. Oğullarım beni hastaneye götürmek zorunda kaldı." diyen Rabi, bayramdan sonra da İsrail askerlerinin evine baskın düzenlediğini, kendisini gözaltına aldığını, çocuklarına da şiddet uyguladığını söyledi.

"İsrail askerleri eşimi ve engelli çocuğumu dövdü"

Rabi, "Gözaltı kararını ilettiler. Sonra beni bir yere oturttular. Eşimi ve engelli çocuğumu dövdüler; bir oğlumu bağladılar. Daha sonra oğullarım Bilal (33) ve Muhammed'le (29) beni, yakınlardaki Yahudi yerleşim birimine götürdüler. Orada, 'yerleşimcilere ve polise saldırma' suçlamasıyla sorguya çekildim." ifadelerini kullandı.

Sorgunun ardından Ramallah'ın batısındaki Ofer Cezaevi'ne götürüldüğünü ve 38 gün içeride kaldığını belirten Rabi, "Bu süre zarfında verilen cezaevi kıyafetini hiç değiştiremedim ve 10 kez hakim karşısına çıkarıldım." dedi.

Uzun uğraşlar sonucu 10 bin (3 bin 100 dolar) ve 20 bin (6 bin 200) şekel kefaletle cezaevinden çıktığını ancak ev hapsine tabi tutulduğunu kaydeden Rabi, ev hapsinin, hakkında suç dosyası kapanana ve hapisteki iki oğlu serbest bırakılana kadar devam edeceğini söyledi.

" Ölüm dışında bu topraklardan asla ayrılmayacağım"

Ev hapsinde olduğu için çalışamadığını, ihtiyaçlarını gideremediğini ve borçlarının yığıldığını dile getiren Rabi, Yahudi yerleşimcilerin ise zeytin bahçelerinde dolaştığını, kimsenin bu insanlardan hesap sormadığını kendisinin de bir şey yapamadığını anlattı.

Tüm bunlara rağmen ata toprağını terk etmeyi düşünmediğini vurgulayan Rabi, "Ölüm dışında bu topraklardan asla ayrılmayacağım. Ağaç yaprağı kemireceğimi bilsem bile toprağımın üzerinde dimdik duracağım." dedi.

Öte yandan Et-Tevane Köyü Yerel Meclis Başkanı Muhammed Rabi de Fadıl Rabi'nin 15 Ekim'de bir Yahudi yerleşimciyi darbetme suçlamasıyla yeniden gözaltına alındığını ancak Rabi'nin o tarihte ev hapsinde olduğunu ve dışarı çıkamadığını söyledi.

BM raporlarına göre Et-Tevane köyü tehdit altında

Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), yayımladığı raporlarda birçok kez "C bölgesi"nde yer alan Et-Tevane köyü sakinlerinin Yahudi yerleşimcilerin saldırılarına maruz kaldığına değindi.

Haziran ayı raporunda ihlallere ayrıntılı bir şekilde yer veren OCHA, nüfusu yaklaşık 200 olan köyde İsrail Sivil İdaresi tarafından verilen en az 40 yıkım ve 48 yapıya da el koyma kararı bulunduğunu aktardı.

Köydeki yapıların yıkım tehdidi altında olduğunu ve köyü temel hizmetlerden istifade eden bir yaşam alanına dönüştürmenin yasal yolu bulunmadığını kaydeden BM kuruluşu, İsrail'in "C bölgesi"ndeki kısıtlayıcı ve ayrımcı planlama sisteminin, Filistinlilerin inşaat izni almasını imkansız hale getirdiğini ifade etti.

Bu bölgedeki genel arazilerin ve el konulan toprakların, neredeyse tamamen yerleşim birimleri veya İsrail ordusu yararına tahsis edildiğini aktaran OCHA, yerleşim birimlerinin zamanla Filistinliler için şiddet kaynağına dönüştüğünü, mülkiyetlerine Yahudi yerleşimcilerce zarar verildiğini kaydetti.

İsrail yönetimi ile Filistin arasında 1995'te imzalanan "İkinci Oslo Anlaşması" çerçevesinde Batı Şeria; A, B ve C bölgelerine ayrılmıştı.

Yüzde 18'i kapsayan "A bölgesi"nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin'e; yüzde 21'lik "B bölgesi"nin idari yönetimi Filistin'e, "güvenliği" İsrail'e devredilmiş; yüzde 61'ini oluşturan "C bölgesi"nin ise "idari yönetimi ve güvenliği" İsrail'e bırakılmıştı.

İsrail yönetimi kendi kontrolünde olduğu gerekçesiyle çoğunlukla "C bölgesi"nde Filistinlilerin yeni bina veya genişletme çalışması yapmasına izin vermiyor.

Editör: TE Bilisim