Netflix, girdiği ülkelerde yerelleşme adına yerli yapımlara imza atıyor. Genellikle yerli şirketlere sipariş edilen bu yapımlarla, o ülkenin TV izleyicisini aboneleri arasına katmayı hedefliyor şirket. Ancak Netflix'in yerelleşme hamlesi hep çuvallamakla sonuçlandı.

Bugüne kadar vizyona giren içerikler, hazır giyim konfeksiyon fabrikalar gibi tekdüze üretilen yapımlardı. Sonuçta Netflix’in kendine has kültürü ve yaşam tarzı var; izleyici farkında olmadan dayatılan.

Platforma son eklenen dizi, artık mesleki kariyerinin son demlerini yaşayan, espri üretemediği için işi seviyesizliğe vuran, gerçek hayatta ise yaşlandıkça huysuzlaşan, dizisini beğenmeyenlere karşı saldırganlaşan Cem Yılmaz imzalı “Erşan Kuneri” işin tadını iyice kaçırdı.

Komedi olarak sunulan bu yapım Netflix'te "+18" damgasıyla vizyona girdiyse de çocukları bu ve benzeri yapımlardan korumak mümkün değil. Bir yapım eleştirildiğinde, "Beğenmiyorsan izleme" şeklinde bir yaklaşım getiriliyor. Bilinmeli ki; söz konusu ücretli platformlar olduğunda, sorumsuz yayıncılık ve kuralsızlığın kural olmasını talep etmek gerçekçi değil. Çocukların, televizyonun uzaktan kumandasında "Netflix" tuşuna basarak bu ucube yapımı izlemesini kim engelleyecek?

Sadece bu kadarla kalmıyor. Kaçınmaya çalışsak da dizinin kısa alıntıları sosyal medyada dolaşımda. "İzlemedim" diyenin bile ekranına düşüyor bir şekilde. Küfürlü göndermeler içeren afişlerin apartman cephelerini kaplayan dev ilân panolarında yer alması başka bir tuhaflık. “+18” olarak vizyona giren dizinin bu kadar göze sokulması başka bir pervasızlık.

Netflix, Türk toplumuna yerelleşme adına küfürlü diyalogdan geçilmeyen, küfürsüz espri bile içermeyen bir yapımı lâyık görmemeliydi. Keşke Netflix, Türkiye ve Türk toplumunu yeterince tanıyan danışmanlarla çalışsaydı.

Dizinin başkahramanındansa bu hassasiyeti talep etmiyorum bile. Çünkü kayıp bir neslin vasat numunesinden başka bir şey değil kendileri. Cinsel göndermeler ve küfürler olmadan, bambaşka, sahici bir eser olabilecek çalışmayı, kısa vadeli çıkarlar uğruna bel altı esprilere boğarak yayınlamak, büyük bir vizyonsuzluk ister. Bu vizyonsuzluğun Cem Yılmaz’da vücut bulduğunu böylece görmüş olduk.

Dizilerde, filmlerde hatta şarkılarda yer alan diyaloglar, bir neslin diline yerleşiyor. Bu etki on yıllarca sürüyor. İnsanlar, o esprilerle, repliklerle birbirleriyle anlaşıyor, iletişim kuruyor. Bu nedenle sanatçı sorumluluğu olmalı insanda her şeyden önce; kısa vadeli şöhretten daha çok toplumsal çıkarları önemseyen.

Bu arada Amazon Prime Video tarafına baktığımızda bu platformda gösterime giren ilk yerli yapım, 10 Aralık 2021’de vizyona giren, "Dayı: Bir Adamın Hikâyesi" adlı sinema filmiydi. Bu film Amazon’un yerelleşme projesinin ürünü olmadığı gibi, Türkiye normlarında rahatsız edici bir içerik de değildi. Amazon’un yerelleşmesi için bir şey söylemek için erken. Şirket, Türkiye pazarında içerik üretecek mi bilmiyoruz. Olursa, o zaman konuşuruz.