Yaşamak bir iddiadır.

İnsanın kendisinin başlatmadığı ama kendisinin devam ettirmesi gereken bir iddia...

Kişi bu iddiası ile kendisini, ne olduğunu, ne olmak istediğini, ne istediğini eylemleriyle ispat etmeye çalışır.

Herkes iddiası kadardır aslında; ne biraz fazla, ne biraz eksik.

İnanmak da bir iddiadır.

Tüm eylemlerimizle ya bu iddianın hakkını vermeye çalışırız; ya da iddialarımızla çelişecek duruma düşeriz.

İnanan, iman etmiş kimselerin ortaya koyduğu iyi ve güzel eylemlere salih amel diyoruz.

Kur’an’da iman edenlerden söz edilen ayetlerin hemen peşi sıra salih amel işleyenler vurgusu yapılır.

İman etmek ve salih amel işlemek birbirinden koparılmaması gereken iki durum olarak önümüze çıkar.

Kalpte bulunan imanın dışarıya eylem olarak yansımasıdır salih amel; göze, kulağa, ele, ayağa, dile eylem olarak yansır.

Böylece iman aktif olur ve kişinin eylemlerine yön verir; neye bakıp bakmayacağımızı, neyi konuşup konuşmayacağımızı, nereye doğru hareket edip etmeyeceğimizi...

Hissettiklerimiz dile dökülmeli, dile dökülenler eylemde gözükmelidir.

Kalpte pasif olarak bulunan, eyleme dönüşmeyen, davranışta gözükmeyen iman kalpte hapistir demektir.

İman muhatabını yerinde durdurmaz.

Böylece kişi sırf kendi hayrı ve iyiliği için değil; toplumda iyilik ve güzelliklerin artması için, toplumun ıslahı için de çalışır ve aktif olur.

Peygamberimiz’in (sav) “Kötü bir şey gördüğünüzde onu elinizle düzeltiniz, gücünüz yetmezse dilinizle düzeltiniz, buna da gücünüz yetmezse kalbinizle buğz ediniz. Bu ise imanın en zayıfıdır.” sözü de aktif bir imana, eyleme dönüşmüş bir salih amele vurgu yapmaktadır.

Salih amel imandan neşet eder; ortaya çıkan salih amel tekrar kişinin imanını besler, kuvvetlendirir.

Asr’a yemin ederek başlanılan surede insanlığın kurtuluş reçetesi verilir; ziyanda olmayacak insanların temel iki vasfı iman etmek ve salih amel işlemek olarak zikredilir.

Ziyanda olmamak için sadece iman ettim demek yeterli gözükmemektedir.

Salih amel, adeta imanın ispat alanı olarak ortaya çıkar.

Sadece ‘İman ettim’ demenin yeterli olmayacağı ayette şu şekilde vurgulanır:

“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden sadece ‘İman ettik’ demeleriyle bırakıverileceklerini mi sandılar?”

Kişi bu dünyadan ahirete ancak imanını ve salih amelini taşıyabilecektir; ve ancak iman edip salih amel işlediği takdirde salih kulların arasına girebilecektir.

Bütün bunlar ise ancak yaşamak ve inanmak iddialarının hakkını vermekle gerçekleşir.