Türkiye’nin Suriye topraklarından kaynaklanan PKK/YPG tehdidine son vermek için bir an önce Beşşar El-Esed rejimiyle ilişkilerini normalleştirmesi ve işbirliği yapması gerektiğini savunanlar bunun tek çözüm olduğunu öne sürüyorlar.

Oysa gerçekte böyle bir çaresizlik söz konusu değil.

Daha da ötesi, Suriye rejiminin ülkenin tamamında kontrolü yeniden sağlaması ve Şam’da halkın özgür iradesini temsil eden güçlü bir hükümetin var olması mevcut koşullarda ve yakın gelecekte mümkün görünmüyor.

Farz edelim ki muhalifler Suriye rejimiyle bir şekilde anlaştılar ve Türk askeri ile muhaliflerin kontrollerindeki bölgeler Beşşar El-Esed’in askerlerine teslim edildi.

PKK/YPG kontrolündeki bölgeler ne olacak?

İsrail’in hava saldırılarına hiçbir şekilde karşılık veremeyen Suriye rejimi, ülkenin tamamında kontrolü sağlamak için Amerika’nın himayesindeki terör örgütüyle savaşabilecek mi?

Böyle bir beklentinin gerçekçi olmadığını görmek için uzman olmaya gerek yok.

Birincisi, Rusya ve İran’ın desteğiyle ayakta durabilen Suriye rejimi, PKK/YPG’nin hamisi Amerika’yı karşısına alacak güce sahip değil.

Suriye’nin toprak bütünlüğünün ancak rejimle anlaşarak sağlanabileceğini öne sürenler Beşşar El-Esed’in şebbihasının terör örgütünü koruyan Amerikan askerlerini hedef alabileceğine inanıyor olamazlar.

Her şeyden önce bu tür kararlar artık Şam’da değil Moskova’da alınıyor ve Suriye’nin kuzeyine baktığımızda Rusya ve Amerika arasında örtülü bir anlaşma olduğunu, terör örgütünün Moskova tarafından da korunduğunu görüyoruz.

Kısacası, muhaliflerin kayıtsız şartsız teslim olmaları halinde dahi Suriye rejiminin terör örgütünü kullanmaktan vazgeçeceğinin ya da ülkenin tamamında kontrolü sağlayabileceğinin garantisi yok.

İkincisi, kurulduğu günden bu yana Suriye rejimiyle yakın ilişkileri olmuş bir terör örgütünden bahsettiğimizin sanırım farkındayız.

Baba Hafız El-Esed’den oğul Beşşar El-Esed’e Şam’ın PKK/YPG’yi nasıl koruyup kolladığını, yerine göre Türkiye’ye ve yerine göre de Suriyeli muhaliflere karşı kullandığını, terör örgütünün devrimin başlarında rejim tarafından protesto gösterilerini bastırmakla görevlendirildiğini biliyoruz.

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki terör yuvalarını dağıtmak ve güvenilir bölge inşa etmek için yeni bir askeri operasyon düzenleyeceği gündeme gelince teröristlerin kendilerini korumak için bulundukları yerlerde Suriye rejimi bayrakları açtıkları medyaya yansıdı.

Suriye rejimi ve muhaliflerin anlaşacaklarını, böylece Ankara ve Şam arasında yeniden dostluk rüzgarları eseceğini, Türkiye ve Suriye’nin el ele vererek terör örgütünün belini kıracağını ve sonunda mültecilerin gönüllü olarak ülkelerine döneceklerini beklemek oldukça uçuk bir hayal.

Ankara ve Şam arasında arabuluculuk yaptıkları söylenen malum ülkeler de Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumaktan çok devrim ateşinin yeniden alevlenmesini önlemekle ilgililer.

Türkiye milli güvenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik tehditleri bertaraf etmek için kendi göbeğini kendi kesmek zorunda.

Bunun için de her şeyden önce bugüne kadar yaptığı yatırımları yerle bir edecek ve terör örgütüne karşı birlikte mücadele edebileceği dostlarını küstürecek adımlardan kaçınması gerekiyor.