Kıbrıs’ta en az değer gören eserlerin başında Türk-İslam mirasının gelmesi size biraz tuhaf gelebilir. Maalesef bu bir hakikat. Elinize bir turizm rehberi aldığınızda, yol kenarlarındaki tabelalara dikkat ettiğinizde veyahut bir yakınınıza hediyelik eşya almak için bir dükkâna girdiğinizde bu durumu rahatlıkla görebilirsiniz.

Hâlbuki Kıbrıs, Türk-İslam mirası yönünden zengin bir ada. Sahabe mezarlarından Alpaslan Türkeş Müzesi’ne, Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin kabrinden Namık Kemal zindanına kadar çok sayıda kültürel esere adada rastlamak mümkün.

Yine 1963-74 yılları arasında Kıbrıs Türkünün uğradığı katliamları gösteren Muratağa, Sandallar ve Atlılar toplu mezarları ile Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Mürüvvet hanım ve üç oğlu Murat, Kutsi ve Hakan’ın şehit edilmelerini anlatan Barbarlık Müzesi gibi yakın tarihe ışık tutan çok sayıda mekân ziyaret edilebilir. Bunların haricinde çok sayıda eser ya atıl vaziyette ya da keşfedilmeyi bekliyor.

Gel gör ki ister öğrenci ister işçi isterse de turist olsun adaya bir şekilde yolu düşenlerin büyük çoğunluğu bunların farkında değil. Burada resmi makamlara büyük sorumluluk düşüyor. Zira adanın sunumunda böyle bir bilinç yok. Kıbrıs denilince kaç kişinin aklına Türk-İslam eserleri gelir? 

Kıbrıs’ın zengin kültürel mirasına sahip çıkmak oldukça önemli. Bu yüzden tarih, kültür ve inanç turlarını kapsayan bir turizm seferberliğinin başlatılması, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) maddi ve manevi bir katkı sunabilir.

İki devletli çözümün savunulduğu bir dönemde, Kıbrıs’a yönelik tarih, kültür ve inanç turizminin başlatılması KKTC için bir dönüm noktası olabilir. KKTC makamlarının Greko-Romen kültürünün içerisine hapsolmuş turizm mekânlarını, Türk-İslam eserleriyle çeşitlendirmesi zaruri bir konudur.

Bunu sadece turizm geliri olarak tahayyül etmemek gerekiyor. Toplumsal hafızanın korunması, Kıbrıs’ın Greko-Romen kültürünün dışında da bir varlığının olduğunun tanıtılması, birçok açıdan KKTC’nin gelişimine ve ilerlemesine katkı sunar. Dahası Kıbrıs Türkünün aidiyet ve kimlik bağlarının derinleşmesine mühim birikimler katar.

Bugün çoğu yabancı turistin gözünde Kıbrıs bir Yunan adasıdır. Bunun nedeni, adayı ziyareti sırasında gördüğü ve gezdiği tarihi mekânlardır. Oysa daha rasyonel ve bilinçli bir turizm politikası hayata geçirilse Rum propagandası da ağır bir darbe alacaktır.

Elbette adanın tüm kültürel varlığına gerekli ihtimam fazlasıyla verilmelidir. Bunda bir sakınca söz konusu olamaz. Esas sorun, Türk-İslam eserlerinin ikinci plana itilmesinde yatıyor. Bu hazinenin şimdiye kadar ciddi düzeyde değerlendirilmediği çok açıktır. Bu kopukluğun vakit kaybetmeden giderilmesi gerekiyor.