Örgütsel faaliyetleri kuvvetli kılan, fikri alt yapılarıdır. Eğer bir örgütün temelini oluşturan ana fikrin aksi ispat edilirse, o örgütün ayakta kalma şansı yoktur. Dünyada bunun birçok örneğine rastlamak mümkündür. Tarih, bunun delilleriyle doludur. Din ile kendini kamufle eden “nifak cereyanı” olan FETÖ de, fikri (!) bir harekettir. 1971’den bugüne kadar alem-i İslam’ın içinde, tedavisi geciktirilmiş bir hastalıktır. Osmanlı’nın yıkılmasından sonra kurulan devlette, “dinden” soyutlanmanın neticesinde ortaya çıkan bir “veledi zinadır”.

UTANMASALAR “PEYGAMBER” DİYECEKLERDİ

Kur’an ve hadis terbiyesinden geçmeyen kişilerin zaafından yararlanan bu örgüt, çok kısa bir zamanda adliyede, maarifte, siyasette ve daha birçok alanda kabul gördü. Öyle ki; “Süfyaniyet” denilen bu fikri hareketin mihmandarı olan Fethullah Gülen, kimileri tarafından “Mehdi”, kimileri tarafından da “Mesih” olarak kabul edildi. Utanmasalar, “Peygamber” dahi diyeceklerdi. Bir nesli yok eden; Kitap ve Sünnete muhalif olan bu fikri hareketin hedefinde, Risale-i Nur Külliyatı vardı. Çünkü Risale-i Nur, şu milletin kendi öz diliyle yazılmış ve Kur’an’ın her bir ayetinin mucize olduğunu ispat etmekle kalmamış, her bir ahkâmının dahi beşerin saadeti için, olmazsa olmazlığını ispat etmiştir. Tamda bu sebepten dolayı “telifini” engelleyemedikleri bu Kur’an tefsirinin “manasını” bozmayı denediler. İşte “Risale-i Nursuz bir Nurculuk” denilen akım, bu plandan sonra tezahür etti.
SİNSİ PLANLARA GÖZ YUMDULAR…

Bu sinsi planı, devreye sokmak için, Bediüzzaman’ın vefatından sonra, alim statüsünde bulunan ve Risale-i Nur’un gerçek varisi olan Hacı Hulusi Bey, Hüsrev efendi, Hoca Sabri ve Mehmet Fevzi gibi bir çok erkan ve esas talebeleri dışlattılar. Tecrübeleri az, yaşları küçük, ilimden bîhaber bazı kişileri satın aldılar. Bazılarını da kandırdılar. Hücumat-ı Sitte Risalesi’ndeki şeytanın altı desisesinde boğulmuş, ihlas sırrından bîhaber bu kişiler, sırf şöhret ve de maddi menfaat elde etmek için; bu sinsi plana göz yumdular. Zaten bunlara karşı mücadele edecek ilmi bir alt yapıları da yoktu.  Onun için elde ettikleri şöhret ve maddi menfaatten ötürü, düne kadar FETÖ’nün liderinden “sitayişle” bahsediyorlardı.

DEİST MEALCİLER DE DESTEK VERDİ!

Sadece bunlarla da kalmadılar. Bu fikri akıma; bir kısım “aldanmış” siyasetçiler, “aldatılmış” vatandaş, “nemalanan” cemaat ve tarikat liderleri de kapıldı. Öyle ki “Deizm” denilen dinsizlik hareketini nazara veren bir kısım mealciler, aleni bir şekilde terör örgütü lideri Fethullah Gülen’i desteklediler. Arzu eden bu konuyla ilgili, Mustafa İslamoğlu’nun Fethullah Gülen’den nasıl övgüyle bahsettiğine bakabilir.

MOLLA MUHAMMED İFTİRALARA MARUZ BIRAKILDI

Doğuda Molla Muhammed ismiyle bilinen Mehmet Doğan Hoca ve etrafındaki ilmi heyet, gizli zındıka komitesinin FETÖ lideri üzerinden ortaya attığı fikri hareketi yazdığı eserleriyle iptal ettiğinden ötürü, türlü türlü iftiralara maruz bırakılıyor. Adeta yazdığı eserlerle, bu nifak cereyanını narkozsuz “ameliyat” ettiğinden dolayı, o cereyanın “beslemeleri” de; her türlü hile, hud’a ve taarruza tenezzül ediyor.

Haftaya inşallah FETÖ’nün, inancımızda yaptığı tahrifatları ve mezkur ilmi heyetin yaptığı ilmi mücadeleyi kaleme alacağım…

Selam ve dua ile…
Fiemanillah…