CHP işi gücü bırakmış “Tutuklu Gazeteciler Raporu” hazırlamış. İşin garip tarafı CHP’nin raporunda “masum gazeteciler” olarak gösterdiği kişilerin çoğunun terör örgütleriyle bağlantılı olmaları…

Devletin istihbarat birimleri bu isimlerin “gazeteci” maskesi altında terör örgütlerine nasıl yardım ve yataklık ettiklerini, bu örgütlerin nasıl propagandasını yaptıklarını, faaliyetlerine nasıl destek verdiklerini tespit ederek yargıya teslim etmiş.

Yargı da bu delillere dayanarak bu kişileri tutuklamış. Buraya kadar hiçbir sorun yok…

Sorun bundan sonra başlıyor. CHP hemen devreye girip bu “sözde” gazeteci, “özde” terör örgütü hizmetçilerini kurtarmak için kamuoyu oluşturmaya, yargıya baskı yapmaya başlıyor!

Yargının bu kişileri tutuklama gerekçesi “gazeteci” olmaları değil; “terörist” olmakla suçlanmaları…

CHP, terörist olmakla suçlanan kişilere özgürlük isteyeceğine, Kılıçdaroğlu’nun, fikirlerinden dolayı dava açtığı yüzlerce “gerçek” gazeteci hakkında bir rapor hazırlasın…

KILIÇDAROĞLU ÖLEN TERÖRİSTİN DİLŞAH ERCAN OLMADIĞINI NEREDEN BİLİYORDU?

PKK’lı iki kadın terörist Mersin’de polisevine saldırarak bir polis memurumuzu şehit etmişti. CHP sözcüleri ve Kılıçdaroğlu, terör örgütüne tepki göstereceklerine konuyu bambaşka yerlere çektiler.

İçişleri Bakanı Soylu’nun yaptığı açıklamayı değil, terör örgütü elebaşısının Kandil’den yapacağı açıklamayı beklediler.

İçişleri Bakanı, CHP’nin hazırladığı tutuklu gazeteciler (?) raporunda ismi geçen Dilşah Ercan’ın saldırının faillerinden biri olduğunu açıkladı.

Terör örgütü PKK’nın adını anmadan saldırıyı kınayan Kılıçdaroğlu, ilginç bir şekilde “ölenlerin DNA raporunu açıklayın” çağrısı yaptı…

Ardından uzun namlulu silahı ve terörist kıyafetiyle kameranın karşısına geçen Dilşah Ercan, yaşadığını ve görevinin (?) başında olduğunu söylüyordu…

İşte bu noktada Kılıçdaroğlu’nun neden ısrarla “DNA raporunu açıklayın” çağrısı yaptığı anlaşılmış oldu…

Devletin tüm istihbarat ve teknolojik imkanlarına rağmen hemen tespit edemediği bir bilgiyi CHP genel merkezinde oturduğu yerden Kılıçdaroğlu nasıl biliyordu?

KEMAL Mİ KANDİL’İ, KANDİL Mİ KEMAL’İ ARIYOR?

Türkiye çok tehlikeli bir durumla karşı karşıya. Muhalefet partisi lideri devletten habersiz kimlerle görüşüyor?

Kılıçdaroğlu, milletin parasıyla fonladıkları TV kanalında aynen şunları söyledi; “O kişi (Dilşah Ercan) olmadığı ortaya çıktı. Biz Biliyorduk olmadığını ama dillendirmedik. Kaynağımı söylemem…”

Kaynağını devletten ve milletten saklarsan o zaman şu sorulara muhatap olursun;

Kılıçdaroğlu, ölen teröristin Ercan olmadığını nereden biliyordu? Devlet teröristin kimliğini tespit etmek için uğraşırken Kılıçdaroğlu’na bu bilgiyi hemen kim vermişti?

Kılıçdaroğlu’na ölen teröristin Dilşah Ercan olmadığı Kandil’den mi bildirildi?

Ercan’ın, “yaşıyorum videosu”, yayınlanmadan önce Kılıçdaroğlu ya da başka bir CHP’liye mi gönderildi?

Devletler arasında kırmızı hatlı telefon oluğunu biliyorduk. Acaba bir parti ile bir terör örgütü arasında da kırmızı telefon hattı olabilir mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “CHP, Türkiye’nin millî güvenlik sorunu olmuştur” derken…

İçişleri Bakanı Soylu, Kılıçdaroğlu’na “Sizin bu devletle bir meseleniz var” derken…

Aslında ne demek istiyorlar?