Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Yunanistan halkına ve uluslararası kamuoyuna sürekli şunu söylüyor; “Türkiye sadece Yunanistan’la değil tüm Avrupa ile karşı karşıya.” Miçotakis ve Dendias’ın nasıl bir demogog olduğunu bilmesek, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin Rusya için yaptığı açıklamaları kendilerine uyarlıyorlar diyebiliriz.

Miçotakis ve Dendias’ın sıklıkla tekrarladığı bir başka ifade de “Türkiye sadece Yunanistan’a değil, tüm Avrupa ve NATO’daki müttefiklere karşı.” Şurası çok açık ki Yunanistan 200 yıldır başta Batı dünyası olmak üzere tüm dünyaya Türkler hakkında yalan söylüyor, iftira atıyor. Adeta bir yalan makinası gibiler. Söylediklerinin ne doğruluğu var ne de herhangi bir gerçekliği.

Şayet söyledikleri doğru olsaydı bugün Rusya’nın başına gelenler çoktan Türkiye’nin başına gelir, Türkiye uluslararası tüm kurum ve kuruluşlardan dışlanırdı. Fakat Atina için fark etmiyor, o Türkiye’yi hedef alan yalanlarını ve tehditlerini monoton bir şekilde tekrarlamaktan geri durmuyor.

Yunanistan her fırsatta Avrupa Birliği üyesi olduğunu tekrar edip duruyor. Bunda hiçbir beis yok. Allah daim etsin! Ancak Yunanistan’ın AB üyesi olması onu her hâl ve şartta “doğru ve haklı” kılmaz. Atina’nın AB’ye dayanarak Türkiye’yi tehdit edici söylemlerden ve gerilimi arttırmaktan vazgeçmemesi yalnızca Yunanistan’a zarar verir.

Yunanistan’ın bağımsızlığını kazandığı günden bu yana ülkesine kattığı her toprak parçasında Müslümanlara ve Yahudilere yaptığı katliamlar gün gibi ortadadır. Günümüzde ise Batı Trakya Türkleri başta olmak üzere Yunanistan sınırları içerisinde yaşayan azınlıklara karşı yürüttüğü baskı, zulüm ve hukuksuzluk uluslararası mahkemelerce kabul edilmiş bir vakadır.

Akdeniz’i zavallı göçmenlere mezar eden ülkelerin başında yine Yunanistan gelmektedir. Bu, Yunanistan için yapılmış ne bir abartı ne de ona atılmış bir iftiradır. Bizzat Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilmiş bir karardır. Keza AİHM, Yunan yetkililerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2’nci maddesinde garanti altına alınan yaşam hakkının korunmasını ihlal ettiğine hükmetmiştir.

Göçmenlerin botlarının batırılması, değerli eşya ve paralarının ellerinden alınması, insanlık dışı kötü muameleye maruz bırakılmaları, çıplak bir hâlde topluca aramaya tabi tutulmaları şeklinde onlarca hadise, uluslararası raporlarda yer alan başlıca ifadelerdir.

Son zamanlarda Yunanistan’ın Akdeniz’de işlediği suçlar iyiden iyiye ayyuka çıkınca, bu defa Ortadoğu veya Güney Asya kökenli olduğu varsayılan insanları bu tür suçlarda kullanmaya başladığı görülüyor. Böylece kendisini sorumluluktan kurtaracağını düşünüyor.

Akdeniz’i binlerce masum çocuğa mezar eden Yunanistan, hiç “ben ne yapıyorum” demeden kalkıp da milyonlarca insana ülkesini açan Türkiye’yi Akdeniz’de hukuksuz ve haksız ilan etmeye çalışması, en hafif tabiriyle garabettir.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege’deki hakları, sorumlulukları ve yükümlülükleri uluslararası hukukun içindedir. Türkiye haklı olmasının yanı sıra Akdeniz’de daha büyük bir katliam ve canilik yapılmaması adına Yunanistan’a bir çakıl taşı kadar olsa bile herhangi bir taviz vermemelidir. Zira Yunanistan ne hukuktan ne de insanlıktan nasibini alamamış bir ülkedir.