Son zamanlarda çok daha belirgin bir görünürlük ile muhalefetin dilinde türeyen bir çaba var…

Bu çaba, gelişme ve ilerlemelerdeki tarihî başarıların ya da geri kazanılmış en temel haklarla ilgili verilmiş mücadelelerin hafife alınması ya da sanki harc-ı âlem bir basitlikteymiş gibi sunulmasıdır…

Aslında tam olarak diyemeseler de işi vardırmak istedikleri yer tam da “Tamam, ne olmuş yani bir Togg yapılmışsa... Her gün olan vaka-i âdiyeden işler canım!..” noktasıdır…

Aynı şahsiyetlerin büyük bir vaveyla ile yaptıkları “musluk takma töreni” olmasa daha inandırıcı olurlar mıydı bilemiyorum…

O vakit insanın aklına ciddi kıskançlık emarelerine dair sinyaller geliyor…

Bu yaklaşımı, yapılan bütün devasa şeylere karşı hiç ıskalamadan sergilemeye devam ettiler/ediyorlar…

“Peki, bu tavır kazandırdı mı?” derseniz, sonuç ortada; yirmi yıldır kaybeden bir anlayış olarak…

AK Parti’nin Sayın Erdoğan liderliğinde verdiği özgürlük mücadelesini de aynı şekilde hafifletmeye çalışıyorlar…

Sanki darbecilere, askeri vesayete “dur” demek her lidere, devlete nasip olmuş basit bir gündelik aktiviteymiş gibi lanse ediyorlar…

28 Şubat’ta vesayete selam durmadıklarını, 15 Temmuz’da havalimanından kaçarak gidip evden kahve içerek darbe girişimini izlediklerini bilmese, bu büyük travmaları kolayca aşacak liderler olabileceklerine belki inanabilirdi toplum…

Sayın Erdoğan’ın neler başardığının hakkını en iyi teslim edecek olanlar -ki etmişlerdir de- o büyük hadiselerin travmasını en derinden hisseden mağdurlarıdır…

Bana göre bugün dünyanın bile takdir ettiği başarıları takdir edemeyenler, hafife alanlar geçmişin yokluğuyla yüzleşemeyenler, inancı hedef alınmış olanla empati kuramayanlar, fildişi kulelerinden olup-biteni seyredenlerdir…

Aynı şekilde en temel inanç özgürlükleri ellerinden alınanların yaşadığını küçümseyenler, 28 Şubat’ta post-modern -bu isimlendirme bir hafifletmedir- olarak adlandırılan darbenin kararlarını “elbette uygulayacağım” diyenlerdir…

Aslında olanlara, başarılanlara; hayalleri bile yetişemeyecek kişilerin bu çabasını çok iyi anlıyor seçmen…

Anlıyor olmasa yirmi yıldır ademe mahkûm etmezdi…

Bu “yok” saymaların, hafife almaların bir başka sebebi de elde avuçta göğüs kabartıcı bir şeylerinin olmamasıdır…

Bu hâlleriyle yarışamayacakları Sayın Erdoğan’ı kendileriyle eşitlemenin en kolay yolu, onu da kendileri gibi icraatsız lider konumuna indirgemektir…

Bunun yolu da “Ne yapmışlar ki, yaptıkları bir tane şey var mı?” inkarcılığından geçiyor…

İnkâr meselesinin, hafife almanın, aşağılamanın anatomisi özetiyle bundan başkası değildir…