Geçen hafta bahsetmiş olduğumuz İsrail’deki seçim süreci tamamlandı. Mevcut hükümet halktan devam işareti alacak mı yoksa sabık başbakan Netanyahu aleyhindeki tüm yolsuzluk davalarına rağmen geri mi dönecek şeklindeki sorular da cevabını bulmuş oldu.

Seçimde yaklaşık 6,7 milyon seçmenin oy kullanması beklenmekteydi. Son dönemde %70’lerin altında kalan seçimlere katılım oranının ilk saatlerde yüksek olduğu söylense de, sandıklar kapandığında bu oranın %70,61’de kaldığı görüldü. Bu oran İsrail vatandaşı olan Araplar da ise %50’nin altında kalmıştır.

Son dört yıldır devam eden siyasi krizi çözdüğü görülen seçim sonuçlarına göre, Netanyahu liderliğindeki sağ blok 120 sandalyeli İsrail meclisinde 64 sandalye kazanarak hükümet kurmayı garantilemiştir. Hem de kurulacak koalisyonda daha önceki Netanyahu hükümetlerinin aksine karşıt görüşlü partilerin değil benzer ideolojik görüşlere sahip partilerin yer alacağı anlaşılmıştır.

Seçimi kazanan tarafı incelemeden önce kimlerin kaybettiğine göz atmakta fayda var. Seçime İşçi partisi ve Meretz gibi iki partiyle giren solun, seçim sonuçlarına göre nerdeyse silindiğini söylemek absürd olmayacaktır. Zira bir zamanların en büyük partisi olan İşçi partisi %3,69 ile ancak 4 milletvekili çıkarmış ve yeni meclisin en küçük partisi olmuştur. Meretz ise aldığı %3,16 oyla baraj altında kalmıştır.

Bir diğer kaybeden ise şüphesiz ki Birleşik Arap Listesi’nin dağılmasından sonra üç ayrı listeyle seçim giren Arap partileri olmuştur. Seçime katılması dahi tartışmalı olan Balad baraj altında kalırken, Hadash-Ta’al ittifakı 5 ve Ra’am partisi de 5 milletvekili kazanarak, toplamda meclise 10 Arap vekil sokabilmişlerdir. Nüfusun %20’sinin Arap olduğu İsrail’de, normal şartlarda 24 sandalye kazanabilecek olan Arap partilerinin sadece 10 sandalye kazanmasının arka planı başka bir yazının konusu olmakla birlikte, sonucun büyük bir başarısızlık olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Evet, seçimi sağ blok kazandı. Peki bu blokta kimler var. Sağ bloğun amiral gemisi doğal olarak 32 sandalye kazanarak birinci parti olan Netanyahu’nun Likud partisi olmuştur. Blokta yer alan iki köktendinci parti olan Shas ve UTJ zaten uzun süredir kendilerini Netanyahu’ya eklemlemişlerdi. Buna rağmen bu seçimde iyi bir performans sergileyerek anketlerdeki rakamların üzerine çıkıp, toplamda 18 milletvekili kazanarak ortaklarına güçlü bir destek vermişlerdir.

Seçimin en büyük süprizi ise oylarını ikiye katlayarak 14 sandalye kazanan Dindar Siyonist parti olmuştur. Yasaklı Kahanist partinin devamı olarak görülen ve Itamar Ben Gvir gibi fasişt bir kişinin liderliğindeki Yahudi Gücü ile Bezalel Smotrich liderliğindeki Dindar Siyonist partinin birleşiminden oluşan ittifak seçime ortak listeyle girmiştir.

Dindar Siyonist parti %10,83 oy alarak meclisteki en büyük üçüncü parti olmuştur. Bu oy oranı ve milletvekili sayısıyla da kurulacak hükümette de oldukça talepkar olacakları anlaşılmaktadır.  Şimdiye kadarki ırkçı söylemleri ve uygulamalarıyla eleştirilere maruz kalan Ben Gvir’in muhtemel bir bakanlık görevini üstlenmesi durumunda, bunun Netanyahu’ya, hükümete ve İsrail’e nasıl bir yansımasının olacağı ise tartışmalıdır.

Zira henüz sonuçlar açıklanmışken, ülke içindeki liberal gruplarının şiddetli tepkisinin yanı sıra Abd’deki liberal tandanslı Yahudi lobi örgütlerinden de tepkiler gelmiş ve Ben Gvir’e hükümette görev verilmemesi istenmiştir.

Benzer şekilde Biden yönetiminden yapılan açıklamada da, Ben Gvir konusu öne çıkartılarak yasaklı Kahanist partisinin türevlerinin hükümette yer almasının İsrail demokrasisi için yıkıcı olacağı belirtilmiştir.

Bu tepkileri hafifletmek için bir açıklama yapan cumhurbaşkanı Herzog, seçim sonuçlarına herkesin saygı göstermesi gerektiğini belirterek İsrail demokrasisinin kendini koruyacak güçte olduğunu vurgulamıştır.

İşte kendisini Ortadoğu’nun tek demokrasisi olan pazarlayan İsrail’in geldiği nokta maalesef budur. Yıllara sari olarak sağa kayarak kurucu değerlerinden uzaklaşan ve marjinalleşen İsrail toplumu, sonunda Ben Gvir gibi faşist bir siyasetçiye bu gücü vererek aslında ne kadar aşırılık yanlısı olduğunu göstermiştir. Bu durumdan en çok zarar görecek olanlar ise, her zaman olduğu gibi yine mazlum Filistinliler olacaktır. Allah yardımcıları olsun.