İstanbul’un en sevdiğim yerlerinden biri de eski halinden pek bir şey kaybetmeden günümüze kadar neredeyse birçok özelliğiyle intikal etmiş 'Tarihî Yarımada’sı ve çevresidir. Haliç, Marmara Denizi ve Boğaz ile çevrili olan bu alanda İstanbul’un simgesi sayılabilecek pek çok değerli eseri bulabilmeniz mümkün. Muazzam bir yatırımla inşa edilen Galataport da özellikle bölgenin gastronomisine değer katıyor. Her yıl milyonlarca kişinin ziyaret ettiği ve İstanbul’un buram buram tarih kokan bu bölgesini gezerken benim dikkatimi gastronomisi çekiyor. İşte bu haftaki yazımın konusu da bu bölgede lezzetinden etkilendiğim 3 mekân. İlki, Sirkeci de Haliç Metro durağının ayaklarına denk gelen noktada 4 katlı ve Haliç’i gören şahane bir terasıyla Yanık Köşk. 2.’si İstanbul’un iyi mekânları arasındaki bir grubun başındaki Ahmet Bingöl’ün yeni markası Birecikli’nin Karaköy’deki restoranı. 3.’sü ise İstanbul'un belki de en güzel seyir terasına sahip Fatih Ayvansaray’da bulunan Molla Aşkı Kafesi.

***
Yanık Köşk, Eminönü

Endüstri mühendisi olan Mehmet Akif Kardaş, 2018 yılında Eminönü’nde âtıl durumda bulunan bir köşkü restore ettirerek Türk Gastronomi turizmine kazandırıyor. Diyarbakır’da doğduğu ve gerçekten yanan bir köşkün hikâyesinden esinlenen mahallesinin adını restoranına vererek de bir anlamda kendi kültürüne olan bağlılığını gösteriyor.

Tarihî Yarımada’da lezzet köşkü

Haliç, Galata Kulesi, Galata Köprüsü, deniz ve tarihî camilerin manzarası eşliğinde İstanbul'un en güzel teraslarından biri sayılabilecek bir mekânda lezzetli yemeklerle damaklar şenleniyor. Gastronomi Turizmine gerçek anlamda hizmet veren ve çok sayıda turisti mekânında ağırlayan Yanık Köşk, klasik Anadolu lezzetlerine farklı bir yorum getiren bir anlayışa sahip bir restoran. Misafirlerin çok beğendiği Medrib kebabı gibi. Turizmin yoğun olduğu bölgelerde şubeleşmek yoluyla büyümek isteyen Mehmet Bey, sırf Yanık Köşk’ün mutfağından çıkan Anadolu lezzetlerini seyir terasında yemek için yurt dışından gelen yabancı misafirlerinin olduğunu söylüyor.

Anadolu’nun yöresel lezzetleri Yanık Köşk’te

Birkaç kez gittiğim ve her defasında ayrı bir lezzet aldığım mekânda deneyimli ustaların ellerinden çıkan Anadolu'nun envaiçeşit kebap ve etleri tabiri caizse insanın gönlünü fethediyor. İstanbul turizminin kalbi sayılan Eminönü'nde yerli yabancı misafirlerin uğrak noktası olan restoranda sunulan menüdeki her yemek özel reçete ve kaliteli malzemelerle hazırlanıyor. Yemeklerde kullanılan tedarik ürünler ise Türkiye'nin dört bir tarafında kaynağından getirtilip mutfakta bulunan kıdemli ustalar tarafından işleniyor. Mutfak ve salon dahil olmak üzere tüm kadro ehil insanlardan oluşuyor. Anadolu'nun lezzetli yemeklerini, İstanbul'un güzel manzarası eşliğinde sunmak için yola çıktıklarını belirten Mehmet Bey, böylesine tarihî bir yarımada içinde, ferah bir ortamda leziz yemekler sunmak için Yanık Köşk’ü kurduklarını ve klasik bir etçi-kebapçı formatının dışında farklı bir anlayışıyla hizmet verdiklerini anlatıyor. Orijinal Anadolu temalı sanat eserleriyle çok şık döşenmiş bir mekânda mutfak kokusu olmadan, uygun müzik ve aydınlatmayla huzur vadeden restoranda yemek epey keyifli olsa gerek.

***
Birecikli Karaköy

Yaklaşık 40 yılık bir kebapçı olan Ahmet Bingöl usta, 2015 yılından itibaren memleketi olan Birecik’in ismini vererek yeni bir konseptle restoranlar açıyor. Florya, Mimaroba, Göktürk ve en son Karaköy’de olmak üzere açmış olduğu mekânlarda deyim yerindeyse vatandaşı kebaba doyuruyor. Birecik, Şanlıurfa iline bağlı, Fırat Irmağı’nın kenarında ve MÖ 2 bin yılına kadar dayanan bir kültüre sahip bir ilçe.

En iyi Kebap ‘Birecikli Karaköy’de yenir

Birecikli 4 kardeş, Ziya Şark Sofrası mekânını yaklaşık 35 yıl önce kuruyor. Bu kardeşlerden ilk tanıdığım rahmetli Ziya Bingöl’dü. Yine bu ailenin en popüler isimlerinden biri de Tures Derneği Başkanı Ramazan Bingöl’dür. Bir diğer kardeş ise yine ünlü bir kebapçı olan Kebapçı Mahmut’tur. Ama bana kebabı en lezzetli kim yapıyor diye sorarsanız, Ahmet Bingöl diyebilirim. Geçen gün bir röportajı bitirip dönüş yolundayken ayaklarım beni Karaköy Galataport’un oraya getirdi. Kendimi bir anda yeni açılmış olan Birecikli’nin önünde buldum. Şansıma çekim için masa donatılmış sanki beni bekliyorlardı. Ahmet usta hemen buyur etti ve biz başladık yemekle beraber sohbete. Patlıcan kebabı, haşhaşlı kebap nefisti ama öncesinde yediğim bol etli ilik çorbası tam bir şifa kaynağı. Gerçekten Ahmet ustanın dediği gibi en iyi kebap Birecikli’de yenir kanaatine vardım.

Farklı bir lezzet anlayışı

Lezzete önem vererek yola çıktıklarını belirten Ahmet usta, “günümüzde insanlar yeme içme alışkanlıklarına ve yediği gıdaların kalitesine eskisinden çok daha fazla dikkat ediyor. Biz de Birecikli olarak müşterilerimizin bu beklentilerini en doğru şekilde karşılama fikriyle yola çıktık. Amacımız, doğru ve kaliteli yemek arayışına lezzetlerimizle cevap vermek ve bunu nezih bir ortamda gerçekleştirmek. Birecik’in o meşhur yöresel lezzetlerini doğallığından ödün vermeden müşterilerimizin damak tadına sunuyoruz. Birecik’e has tepsi ve patlıcan kebabını, Kilis tavayı, Malatya Darende tavayı, Konya bıçak arası pideyi, tırnaklı pideli dürümünü, zırh kıyması haşhaş kebabını, ciğer kebabını, hakiki sarımsaklı Antep lahmacununu, soğanlı Urfa lahmacununu, etin tazeliğini koruyarak en sade ve lezzetli bir şekilde sunuyoruz. Helal kesim sertifikalı güvenli ve lezzetli etlere ulaşmanızı sağlıyoruz” dedi.

***
Molla Aşkı Terası

Çok fazla bilinmeyen ama bana göre İstanbul’un en muhteşem seyir teraslarından biri olmaya namzet İstanbul’un beşte ikisinin seyredilebildiği, birçok yazarçizerin ilham kaynağı Molla Aşkı Kafe Restoranı 2008 yılında Malatyalı, siyasetçi, Mehmet Ünal tarafından açılıyor.

İstanbul ve Fatihe kazandırılan bir bölge

Geçenlerde kafeyi ziyarete gittiğimde Mehmet Ünal beyin oğlu Fatih Manas beni karşıladı. Babasının yıllarca İstanbul İtfaiyenin yanında mekân işlettiğini anlatan Fatih Bey, “Babamın mekânı mecburi park yapılınca Fatih Belediyesi de 2006 yılında kendisine Fatih Ayvansaray mahallesindeki bu yeri tahsis ediyor. Burası o dönem birçok yasa dışı olayın döndüğü mezbelelik sayılabilecek bir yer. Babam 2 yıl uğraşarak, emniyet güçleriyle de birlikte epey bir temizlik yaptıktan sonra renkli bir mimariyle Molla Aşkı mekânını ortaya çıkarıyor. Öyle ki içinde ebru, hat, tezhip gibi derslerin verildiği sanat evleri bile bulunuyor” diye anlatıyor.

Muhteşem bir manzara eşliğinde lezzet

Tesisten sağ tarafa bakıldığında Osmanlının Topkapı Sarayı, sol uca bakıldığında ise Cenovalıların ve Cenevizlilerin Galata’sı görülüyor. Yine mekândan Yavuz Selim Han Camii, hemen altında Rum Kırmızı Mektebi, onun yanında Patrikhane, hemen yanı başında Bulgar Kilisesi, diğer tarafında ise Yahudi Sinagogu görülebiliyor. Ancak tarihî hüviyetiyle Balat tüm güzelliğiyle aşağıdan size merhaba diyor. Haliç’in soluna baktığınızda Taksim’i, Şişhane’yi Kasımpaşa’yı, Şişhane sırtlarından ufka doğru baktığınızda ise Çamlıca Tepesi’ni görürsünüz. Fatih Bey, buranın manzarası olan bir mekân olmasının yanı sıra lezzet açısından da çok iyi olduklarını ve nedeninin ise annesinin mutfakta olduğunu belirtiyor. Çok lezzetli, anne tarifli, içinde hiç baharat ve ekmeğin olmadığı köfte, mantı, makarna gibi yemeklerinin olduğunu belirten Fatih Bey, ayrıca çok özel babasının keşfi ve parayla satılmayan Molla çaylarının olduğunu anlatıyor. 44 çeşit bitkiden oluşan ve 24 saat buharda damıtma suretiyle demlenen çay tam bir şifa kaynağı. Burada kahvaltı yapmak da epey keyifli ama en önemli lezzet bence dondurması. Babasının özel bir formülle Kahramanmaraş’ta özel ürettirdiği dondurma da gerçekten nefis, mutlaka denemelisiniz.