Bugün insanlığın düştüğü noktaya iyice bakacak olursak, gerçekten felakete doğru bir gidişin olduğunu açıkça görmekteyiz. Milyonlarca insan ki, özellikle Müslüman öldürüldü. Mazlumlar kan ağladı. Çocuklar, kadınlar perişan oldu. Çadır kentlerde yaşayan binlerce insan perişan durumda. Bir tarafta bunlar gözyaşı dökerken, diğer tarafta zalimler refah içerisinde. Öyle bir refah ki; kanlar üzerine kurulmuş. Tabii ki Allah (cc) bütün bunları gören ve bilendir. İşte dünya! Gönderdiği bir gram virüs her şeyi altüst etmeye yetti. Ama bu bir gramdan insanlık(!) acaba bir gram ders aldı mı ki?

EDEP VE HAYÂ YOK OLDU

Maalesef, edebin, hayânın, utanma duygusunun bu kadar yok olduğu bir dünya bu güne kadar asla gelmemiştir. TV ve internet medyasındaki görüntüler insanı dehşete düşürüyor. Hayvanların bile utanacağı sahnelerden insanlar utanmıyor. Çıplaklık en son raddesinde. Eşcinsel ve çarpık hayatlar zirvede ve en kötüsü de bütün bunların normal, hatta olması gereken budur şeklindeki söylemlerin yaygınlaştırılmaya çalışılması. Sahnelerde açıkça gösterilmesi. Zina çocuğuna sevinilmesi. ve gösterenlerin utanmaması. Hadisi şerife bakacak olursak hayret edilir:

“Bir millette zina ortaya çıkar ve alenî işlenecek bir hale gelirse, mutlaka o millette tâûn hastalığı yaygınlaşır ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde görülmeyen hastalıklar yayılır.” (Kütüb-i Sitte Muhtasarı, İbrahim Canan c. 17, sh. 7208)

2- İÇKİLER SU GİBİ

Yüce Allah (cc) bütün bunları yasaklıyor:

-“Ey müminler! Şarap, kumar, ibadet için dikilen putlar, şans ve fal okları hep şeytan işinden pis şeylerdir. Onun için bunlardan sakının ki, kurtulasınız!” (5 Mâide Suresi 90.)

Yine bir başka hadisin son bölümü şöyle:

(Çeşitli adlarla imal edilen) içkiler (serbestçe) içildiği;

İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;

(San’at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino ve salonlarda ve hatta televizyon ve film gibi çeşitli vasıtalarla yaygın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;

Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakâret ettiği zaman; artık kızıl rüzgârı, (zelzeleyi), yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) bekleyin.” (Tirmizi, Fiten; 38. Hadis no: 2210. Kûtüb-i Sitte Muht. 14/5046)

3- PİYANGO VE YILBAŞI FELAKETLERİ

İşte yılbaşı felaketleri. İçki, kumar, zina, piyango vb. Gayet normal görünmesi hele hele! Küfrün uygulamasının Müslüman bir memlekette yaygın hale getirilmesi. Bakın Hadisi Şerife: “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” (Ebû Dâvud, Libâs, 4/4031)

Bu, dünyanın kahır ekseriyetinde böyledir ve şimdi İslam ülkelerinde de bu pislikler yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.

4- WC’DE TAAM YEMEK

Düşünebiliyor muydunuz; WC’de otururken birisinin bir şeyler yediğini? Aman Allah’ım?

Düşünebiliyor muydunuz; afyon eroin satışının vergilendirilmesi teklifinin yapılışını? Aman ya Rabbi!

DNA testinin sahnede açıklanmasından sonra zina çocuğuna milyonlar önünde sevinen anneyi (!).

Acaba nasıl diyerek dışkısını yiyen güya ilim adamını (!).

Bütün bunlar bir Müslüman ülkede vuku bulan rezaletler.

Ayrıca Allah’a, Rasülüne, Kur’an’a, Sünnet’e ve Peygamberimize hakaretler…

Hadislerde zikredilen kıyamet günlerine mi geldik ya da daha gidiyoruz? Tabii ki onun saatini ancak Allah bilir ve O emredince vukû bulur:

“İnsanlar Sana kıyâmetin zamanını soruyorlar. De ki:Onun bilgisi Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır.” (Ahzâb Suresi 63)

5- İNSAN NASIL KÜFRE GİDİYOR?

Hz. Enes (r.a) anlatıyor: “Resulullah (sav) buyurdular ki:

“Kıyamet kopmazdan önce gece karanlığının parçaları gibi fitneler olacak. (O vakit) kişi mü’min olarak sabaha erer de kâfir olarak akşama kavuşur. Mü’min olarak akşama erer, kâfir olarak sabaha kavuşur. Birçok kimseler azıcık bir dünyalık mukabilinde dinlerini satarlar.” (Tirmizî, Fiten 30)

Gerçekten bunu son yıllarda açıkça görmekteyiz. Rabbimiz muhafaza eylesin! Cinlerin şeytanları olduğu gibi insanların da şeytanları vardır. Onlar da son yıllarda öylesine çalışıyor ki, iman ve iman hakikatlerini şeytani sözleriyle karmakarışık ediyor. Kendisi ve insanların küfre gitmesine sebep oluyor.

Hele bunlar bir de dini iyi bilenler (!) olarak ortaya çıkmışsa, çok daha bozguncu oluyor. Bakıyorsunuz adam ilahiyatta tefsirci ya da bir başka dalda görevli. Ya da toplumda din adına birçok taraftar edinmiş biri. Önce Hadisleri reddediyor sonra da Kur’an’a sataşıyor. Tam bir bozguncu. Allah c.c tabii ki onlara Kur’an’da gereken cevabı vermiştir:

“Yine de sen onlara her türlü meselede soracak olursan, mutlaka şöyle cevap verirler: “Biz lafa dalmış şakalaşıyorduk.” De ki: “Allah ile O’nun ayetleriyle, O’nun Rasûlü ile mi alay ediyordunuz?”

Boşuna özür dilemeyin! Çünkü siz, (sözde) iman ettikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. İçinizden (tövbe eden) bir zümreyi affetsek bile, suçlarında ısrar etmeleri sebebiyle, diğer bir zümreye azap edeceğiz.” (9 Tevbe 65-66)

Yukarıda bahsedegeldiğimiz konuların en dehşetlisi de budur. Zira bunlar insanların imanını çalan hırsızlardır. Allah şerlerinden korusun!

Peygamber Efendimiz (sav) evinden çıkacağı zaman şöyle dua ederdi:

 “Allah’ın adıyla çıkıyorum, Allah’a güveniyorum. Allah’ım! Sapmaktan ve saptırılmaktan; alçalmak ve alçaltılmaktan; haksızlık yapmaktan, haksızlığa uğramaktan; cahilce davranmaktan ve cahillerin davranışlarına muhatap olmaktan Sana sığınırım!” (Ebû Dâvûd, Edeb 103; Tirmizî, Daavât 34; İbni Mâce, Duâ 18)

6- NÂS SURESİ’NİN HATIRLATTIKLARI

 

Bütün bunlar bize Nâs suresini hatırlatıyor. Zira orada insanlara vesvese veren, onları günah ya da sapıklığa götüren cinlerin ve insanların şeytanlarından bahsediliyor. Sonundan başına doğru sûreyi bir cümle halinde şu şekilde meallendirebiliriz:

“Gerek insanlardan ve gerekse cinlerden olan, insanların göğüslerine kötü düşünceler fısıldayan, o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Rabbi, Meliki ve yegâne İlâhı olan Allah’a sığınırım de!” (Nâs Suresi 1-6)

7- İNSANLARIN DA ŞEYTANLARI VARDIR

Nâs Suresi’nin son iki ayeti açıkça belli ediyor:

“İnsanların göğüslerine kötü düşünceler fısıldayan

şeytanlar, gerek cinlerden ve gerekse insanlardandır.”

Yani o vesveseci, gerek cinlerden ve gerekse insanlardan olsun fark etmez, insanların göğüslerine kötü düşünceler fısıldar. Bu âyet-i kerimelerden iki manâ anlaşılmaktadır:

O vesvese veren, gerek cinlerden, gerekse malûm insanlardan olsun, el-vesvâsi’l-hannâs, ikisini de kapsamına alır.

Yani Cenab-ı Hak, biz insanlardan, bizi yaratıp bunca nimeti bahşeylemesine karşılık ne bekliyorsa, aynı şeyi cinlerden de beklemektedir. Çünkü Mevlâmız 51 Zâriyat 56. âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:

-“Ben, cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.”

Bu âyet-i kerimenin sûreye kattığı manâya gelince; o, insanlara vesvese gibi kötü düşünceler fısıldayan sinsi vesveseci, cinlerden olduğu gibi insanlardan da olabilir. Yani, insanları felakete düşürmeye çalışanlar, iki gruptur.

Birisi cin şeytanlarıdır ki bunlar zaman zaman insanların içlerine vesvese düşürür, insanları yanlış yollara sürüklemek isterler.

Diğeri de insan şeytanlarıdır ki bunlar; daha büyük, daha kurnaz şeytanlardır. Çok defa, kendilerini hayır sahibi, iyi insanlar olarak göstererek, batıl fikirlerini, vesveselerini başkalarına telkin için çalışır dururlar.

Kalplere vesvese düşürmeğe çalışan şeytan tabiatlı kimselere karşı korunmak, kendini savunmak, daha zordur. Gizlice vesvese veren insan şeytanlarına karşı uyanık bulunmak gerekir.

8- ALINACAK DERSLER

Cenab-ı Hak bu sûrede, insanlığa musallat olan büyük bir tehlikeden, vesvesecilerin şerrinden haber veriyor. Korunmanın tek yolunun kendisine sığınmaktan geçtiğini, yalnızca kendisinden yardım dilemekle böyle bir durumdan zararsız kurtuluşun olabileceğini, veciz bir şekilde ifade ediyor. Ayrıca, şeytanın cinlerden olduğu gibi, insanlardan da olabileceğini, bu mühim gerçeği bize beyan ediyor.

İnşaallah sûre-i celile, hayatımızda iyi yönde gelişmelere yol açar. Tek ilâhın, ebedî ve ezelî gücün yalnız Cenab-ı Hak olup, her şeyin O’na ait olduğunu bilen, idrak eden, hayatında bunun izlerini taşıyan mü’minlere ne mutlu! Rabbimiz bu gruba bizleri de dâhil eylesin. Âmin! (M. Vehbi Dereli, Fatiha ve Kısa şurelerin Meal ve Tefsiri)