28 Şubat darbesinin ülkenin üstünden silindir gibi geçtiği yıllarda muhabir olarak İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde bir programı takip etmiştim. Tören o zamanki adıyla Vakıf Gureba Hastanesi’ne yakın olan binalardan birinin önünde yapıldı.

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de katıldığı program sonrası Demirel makam aracına yöneldiği esnada Çapa Tıp Fakültesi’nin o zamanki dekanı; ikna odalarının mucidi ve başörtüsü düşmanı Kemal Alemdaroğlu’nun yardımcısı Nur Serter’le birlikte Demirel’in yanına yaklaştı ve kulağına doğru eğilerek bir şeyler fısıldadı. Demirel, kendisine iletilen talep üzerine heyecanlanarak “Hangi binalar?” diye sordu.

Ben de konuşmanın içeriğini merak ettiğim için iyice yakınlaşarak diyaloğu dinledim.

Tıp Fakültesi Dekanı, İstanbul Üniversitesi hastanelerinde başörtülü kadınlardan muayene için başörtülü fotoğraf talep edildiği 28 Şubat şartlarında Anadolu insanının bir nebze de olsa huzurla tedavi olabildiği Vakıf Gureba Hastanesi’nin devasa arazisine gözünü dikmiş, o günlerde atıl durumda olan binaların Çapa Tıp Fakültesi’ne verilmesini istiyordu. Demirel de bu talebe “Bakalım, olabilir” minvalinde bir cevap vererek makam aracına bindi ve gitti.

Sonraki dönemlerde Vakıf Gureba Hastanesi’ne el koyma girişimleri hız kazansa da yoğun tepkiler üzerine geri adım atmak zorunda kaldılar ve SSK Hastanesi’ne dönüştürmekle yetinebildiler.

Sultan 2. Mahmud’un eşi Bezmialem Valide Sultan tarafından 1845 yılında Gureba-i Müslimin Hastanesi adıyla ülkemizin modern anlamdaki ilk hastanesi olarak kurulan Vakıf Gureba, 28 Şubat’ın kara gölgesinin ülkenin üzerinden kalkmasıyla birlikte gelişti, üniversite hastanesine dönüştü. Bugün de Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesi adıyla Türkiye’nin öncü sağlık kuruluşlarından biri oldu.

Bezmialem’i tedavi ihtiyaçları için sık sık tercih edenlerden biri olarak hastanedeki gelişmelerin ve hizmetin yakından tanığı olmaya devam ediyorum.  Geçen hafta İBB iştiraki Beltur tarafından işletilen hastane kantinine indiğimde CHP’li İBB yönetiminin fiyatlara yüzde 50’ye varan oranda zamlar yaptığını görünce aklıma yukarıdaki tanıklığım geldi.

28 Şubat döneminin vakıf kültürü ve anlayışından uzak zihniyeti, bugün Allah’a şükürler olsun ki merkezi iktidarda değil. Ancak buldukları küçücük fırsatlarda dahi gariban Anadolu’nun insanca hizmet almaya başladığı hastaneleri bir vurgun ve rant merkezi görmeye devam ediyorlar.

2002 öncesini hatırlayanlar hastane kantinlerindeki vurguncuları iyi bilir. Hastaneye yolu düşen gariban insanları sömüren kantin eşkiyalarına Recep Tayyip Erdoğan’ın emriyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Beltur vasıtasıyla dur denilmişti.

İstanbul dışından gelip hastane bahçelerinde yatarak yakınlarının tedavisini takip eden gariban insanlar başta olmak üzere hastanelere yolu düşenler, Beltur kafelerde ucuz ve sağlıklı yiyeceklerle karınlarını doyurma imkanı bulurken senelerce Erdoğan’a da dua ettiler.

Ancak İBB’nin CHP’nin eline geçmesiyle birlikte bereketsizlik İstanbul’daki hizmetlerin her noktasına yansıdığı gibi Beltur da bundan nasibini aldı. Aradan 1 yıl bile geçmeden Beltur’da yolsuzluk yaptığı ortaya çıkan Ekrem İmamoğlu’nun atadığı müdür soruşturma sonucu görevden alındı.

Ve İBB’nin yeni başkanı, müdürünün yaptığı yolsuzluğun ceremesini vatandaştan çıkarmak istercesine Beltur fiyat tarifesine yüzde 60’lara varan zamlar yaptı.

Bugün İstanbul’daki neredeyse tüm hastanelerde ikişer üçer şubesi bulunan Beltur’da artık bir çay bile 2,5 TL oldu. Herhangi bir bakkaldan, büfeden 1 TL’ye alabileceğiniz sade sodayı hastanelerde dertleriyle boğuşan insanlara 2,5 TL’ye satmaya başladılar. Zaruri ihtiyaçlar olan peçete ve diğer malzemelerin fiyatı zaten ateş pahası.

Döner ekmeğin, köftenin fiyatını 16 TL’ye çıkardılar. Üstelik bunu İstanbullunun yıllarca beğenerek tükettiği Bereket dönerin yerine; sosyal medya paylaşımlarında FETÖ argümanlarıyla Erdoğan düşmanlığı yapanların ortağı olduğu Özdöner isimli bir firmayla anlaşıp dönerin kalitesini de en az yüzde 50 aşağı çekerek yaptılar. Şimdilik söz konusu firmanın web sitenin 31 Mart seçimleri sonrasında satın alındığını söyleyip, diğer detayları başka yazıya bırakalım.

Pandemi nedeniyle canıyla boğuşan bir yandan pandemi etkisiyle ekonomik sıkıntılar içerisinde başvurdukları hastanelerde çare arayan insanlar, Beltur’un insafına mecbur bırakılıyor.

Hijyen ve hizmet kalitesi de iyice aşağıya düşen Beltur’un hastanelerdeki aymazlığına Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın dur diyeceğine inanıyorum.