Dünyanın en fakir devlet başkanı olarak nam yapmış Jose Alberto Mujica Cordano, 7 yılı tek başına bir hücrede, tam 10 yıl mahpus hayatı yaşadı.

Çıktığında senato üyesi, sonra tarım bakanı sonra da Uruguay Devlet Başkanı oldu.

Devlet başkanıyken dahi bir köylü, bir çiftçi gibi yaşıyordu.

Mal varlığı olarak sadece 1988 model bir Volkswagen’i vardı.

Maaşının yüzde 90’ını yoksullara bağışlıyordu.

7 yıl bir kitap kapağı bile açmadığını ve düşünmeye vakti olduğunu söylüyordu.

Ermeni yasa tasarısını desteklediğinden dolayı siyasi görüşleri bize ters olan bu komünist adamdan bahis açma sebebim şu sözleri;

“Ya çok azla mutlu olup, kendine faza yüklenmezsin; çünkü mutluluk kafanın içindedir, ya da hiç bir yere varamazsın. Çok sayıda gereksiz şey icad ettik. Sürekli satın almalı ve atmalısın. İsraf ettiğimiz şey kendi hayatlarımız. Bir şey satın aldığımızda onu paramızla satın almıyoruz. Onu o parayı kazanmak için hayatımızdan harcadığımız zamanla satın alıyoruz. Aradaki fark şu, hayatı kesinlikle satın alamazsınız. Hayat geçip gider. Hayatı boşa geçirmek, özgürlüğün kaybetmek korkunç bir şeydir.”

Ermiş gibi konuşuyor…

Hücresinde bunları düşünürken yanına esaslı bir tasavvuf kitabı koyabilsek, hakiki hidayete erecekmiş gibi…

Bu söylediklerini bugünlerde artık bizim mutasavvıflarımız dahi söylemez, söyleyemez oldu.

Mevzuya girelim…

Kapitalizmin iktisat tariflerini elimizin tersiyle bir kenara itelim ve bütün ekonomi kitaplarını toplayıp yakalım…

Hepsi yalan…

İktisatta bir Nedret (Kıtlık) Kanunu var.

Çok kısaca ve pratik olarak, ‘İnsanın ihtiyaçları sınırsız ve fakat bu ihtiyaçları karşılayacak kaynaklar sınırlıdır.’

Yalan, dolan, sömürü, bitmek tükenmek bilmeyen para ve kazanma hırsı…

Zulüm buradan başlıyor.

Kapitalizm dünyayı yüzyıldır bu yalanla uyutuyor. Bir ekonomi tarifi yapıyor;

“Kaynaklar sınırlı, insan ihtiyaçlar sınırsızdır. Sınırlı kaynakları sınırsız ihtiyaçlara yetirmeye ekonomi denir.”

Hayır, öyle değil.

Kaynaklar sınırlı değil, güneş ve rüzgâr enerjisi, su, petrol, yeraltı yerüstü; ihtiraslarımıza göre değil, ihtiyaçlarımıza göre düzenli ve kontrollü harcar, adilane dağıtırsak sınırlı değil…

Bu yalana ‘hayır’ diyebilecek, itiraz edecek bir dünya görüşüne ihtiyacımız var.

Doğrusu, ihtiyaçlar değil, ihtiraslar sınırsızdır.

Bugün ihtiraslarımızı ihtiyaçlar hanesinden saydığımız için sınırsız kabul ediyoruz.

Kapitalizmin bu yalanıyla bir ömür boyunca kendimizi geçindirmeye çalışıyoruz.

Uğraşıp, didiniyoruz…

Başkalarını görmüyor, göremez hale geliyor, getiriliyoruz.

İhtiyaç sahiplerine el atamıyoruz. Ne kadar kazanırsak o kadar harcıyoruz.

Yetişemiyor, yetiremiyoruz…

Evet, biz yetiremeyiz…

Hâlbuki Allah yetirir, O’nun da şartı şu;

“Onlar, bollukta da darlıkta da verirler…”

Âl-i İmran – 134 İhtiraslarımızı sonlandırarak ihtiyaçlarımızı karşılamaya başladığımızda kalan imkânlarımızı ihtiyaç, aslında hak sahiplerine dağıtabilirsek o zaman bu Kapitalist kısır döngüyü kırabiliriz.