Sanat, farklı yüzlerde kendi yüzünü aramaktır bir nevi. Seslerden kendi sesine doğru yürümektir. Yazmayı, üretmeyi yaşamın bir parçası olarak görmenin nedeni, dünya aynasını kendi yüzüne tutma eğilimi olsa gerek. Yani arama- bulma arasındaki ilişkiyi inceleyerek, doyuma ulaşma arzusu.

“Sanat; davranışımızı, karakterimizi, adalet ve sempati hislerimizi rafine etmeli; kendi kendimizi tanımamızın, kendi kendimizi kontrol etmemizin, diğerleri için beslediğimiz saygı hislerimizin ve hareketlerimizin yücelmesine hizmet etmeli; bizi adiliğe, zulme, adaletsizliğe ve bayalığa tahammül etmeyecek şekilde geliştirmelidir.” diyen Bernard Shaw sanatın ahlakına dikkat çekmiştir.

Sanatın inceliğine ve niteliğine uyum sağlamayıp, güncel pozları işleyenler o güne dair söz yarışına girenlerdir. Kalabalığa katkı sağlamak için, edebi çizgiyi hiçe sayışla sanat yapılmaz.

“Sanatın amacı, günlük yaşamın bulaşan tozlarını ruhumuzdan temizlemektir.” diyor Pablo Picasso. Haklı da…

Edebi eser inşa edilirken; kurgu, ahenk, müzik özgün dili ile şekillenmeli ki, yeni bir ses açılımı doğsun. Ne yazık ki tekrarlarlara hakim bir dille vücut buluyor eserler.

Öyküde pusula, önceki nesle yaşadığını yaşatma becerisine sahip olanları hissetmektir. Şiir; mananın daha çok öne çıkışıyla, güçlü vurgular ile ruhun derinliklerini sarmalı.

Edebiyat yolculuğunda kemale ermenin yolu dergilerdir. Yazmaya aday olanlar, mutlaka bir dergi tezgâhından geçmeli. Adını bugün yaşatan şair ve yazarlarımızın hayatına baktığımızda, dergilerle iç içe bir yaşam sürdüklerini görürüz. İstikrarlı bir dergi yazanı demek, kalıcı eserler bırakacak gücü depolamak demektir.

***

“Kendinden sonra yazmaya başlayan genç, Müslüman şairlere hangi özellikleriyle yol göstermiş olursa olsun, ondan sonrakiler ondan ders alınacak taraf bulacaklardır. Hem şiirin kendisine mahsus kaliteleri bakımından, hem de Müslüman bir şairin dünya hayatındaki temayüller bakımından.” Cahit Zarifoğlu’nu bu cümlelerle anlatan İsmet Özel, bir yandan da “şiirin öznesini” resmediyor kendi dünyasında.

Duygusal boyutu emekleme evresi olarak görmeyi başaran şair ve yazar, eser inşasında disiplinli olur. Duruşunu dert edindiği değerlerden alanlar, çağına iz bırakır. Zarifoğlu’nun kısacık ömründen bize kalan, duruşu ve ince mesajlarla dolu eserleridir.

Hamle dergisini çıkaran şairin, Sezai Karakoç, Necip Fazıl ile tanıştıktan sonra şiir yolculuğu daha da derinleşir. Arkadaşları ile Mavera dergisini çıkaran Zarifoğlu, edebiyatın mutfağında yer almış bir isimdir.

Genel yayın yönetmenliğini Ali Haydar Haksal’ın yaptığı Yedi İklim Dergisi, haziran sayısı “Cahit Zarifoğlu” dosyası ile çıktı.

‘’Seçkin bir kimse değilim/İsmimin baş harfleri acz tutuyor/Bağışlamanı dilerim./ diyen şairin orijinal metinde mektupları yer almış Yedi İklim’in sayfalarında.

Olgun Keser, “dostlarının gözünden Cahit Zarifoğlu” dosyasıyla…

-Alim Kahraman, Nurettin Durman, Ali Haydar Haksal, Mehmet Özger, Ayşe Altıntaş, Eyüp Akyüz yazılarıyla…

-Serdar Kacır, Aykağan Yüce, Abdullah Yalın Karadağ, şiirleri ile…

-Mustafa Cemal Efe’nin hüsn-i Hat çalışmasıyla yer alıyor.

Bugünün penceresine bir Kızılderili sözü bırakıyorum: “Eğer sorarsanız; ‘Sessizlik nedir? Cevap veririz; O büyük ruhun sesidir. Yine sorarsanız: ‘Sessizliğin meyveleri nelerdir? ‘Cevap veririz; Kendi kendini kontrol, gerçek cesaret demek olan metanet, sabır, vakar ve saygı.”