Bir yıl geçti, yeni bir yıl daha geçecek ve bu da geçen yıllar gibi bir yığın hayal kırıklığı ve üzüntü ile dolu olacak.

“Yeni yıl” dedikleri, belki de kendimizi avutmak için uydurduğumuz bir mutluluk balonudur. Yoksa insan ömrü, doğumdan ölüme uzanan tek bir yoldan ibaret…

Bunun dışındaki her türlü zaman bölümü suni…

‘Ölüm haberleri’ hâlâ düzineler ile açıklanıyor. Gazetelerden, televizyonlardan, portallardan kan damlıyor.

“Suriyesiz” kalanlar da Filistin’dekiler de evlerine dönmediler henüz. “Daha iyi” şartlar için azgın dalgaları aşmaya çalışan umut yolcuları, sulara gömülüyor yine… Bazılarını doyuramadığımız için merdiven basamaklarında çıplak ayaklarıyla mendil satıyor çocuklar…

Öyleyse bu telaş, bu gürültü, bu ‘havai fişekler’ niye?

Süslü kıyafetler, bunca renkler, coşkulu kutlamalar ve ‘mutlu gibi’ yapmalar ne için?

*

2021’e “yeni” diyorlar; emin miyiz?

Yılbaşındaki çılgın kahkahaların ardında derin acılar, bastırılmak istenen kırgınlıklar yok mu?

Yeni doğmuş bir bebeğin annesini emmek için sarıldığı andaki tutkuyla sarılıyoruz kendimize ‘mutluluk’ devşirecek bahanelere…

*

Koronavirüs salgını ile sokakların boş kaldığı, evlere kapandığımız 2020’de görünmez bir infaz mangasının önünden geçtik bütün bir dünya… Farkında olmadığımız, özgürce hareket ettiğimiz günleri, sahip olduğumuz bir nefesin dahi kıymetini şimdi ‘çok daha iyi’ anlıyoruz galiba.

*

2021’e girdiğimiz zaman dönümünü, “kısıtlamalar” ile hep birlikte yaşlı insanların ‘yılbaşı günü’ gibi yaşadık. Artık ‘yeni yıl’ tebriki almayan yaşlılar gençlerden farklı olur, sahteliklere sığınmaz, gelen yıl için “yeni” demezler. Ben de yaş aldım sanıyorum, oldukça…

Eskiden “akıllıca” görünen her şey, ‘komik’ duruyor artık.

Yeni yıl kararlar alırken hayatımıza “yeni zorluklar” eklediğimi düşünüyorum mesela. Yeni hedef belirlemek belki harika olabilir ama bir ‘yaş eşiği’ sonra benim gibi, şükredeceğiniz “yeni sebepler” benimseniyor. Kovid-19’la hepimizin her nefes için şükretmeyi öğrenmesi gibi.

Sonuçta birkaç metrekare ev içine sığdığımız; raflar, büfeler ve sehpaların üstündeki çerçeveli fotoğrafların gitgide çoğaldığı bir hayat yaşıyoruz. Bir gün arkamızdan birilerinin birkaç anı ile avunmasını ümit ediyoruz.

Bak, ömrümüzden bir yıl daha uçup gitti işte. ‘Uçup gitti’ diyorum; çünkü günlere, aylara, yıllara bir telaş geldi bu yaşlarda, zaman daha da hızlı akar oldu.