Bir siyasetçinin en büyük yoksunluğu “öngörü” ile ilgili olanıdır kanaatimce…

Kaldı ki bazı şeyler için öngörü bile gerekmez; çünkü onlar, Anayasa ve kanunlarda açık olarak tanımlanmıştır…

Eğer bir siyasetçi olarak “ciddi” bir iddia ile ortaya çıkıyor ve belirli bir makama talip oluyorsanız, en önce ve o iddianızdan vurulmamak adına, ne gerekiyorsa onu yapmalısınız…

Hatırlayın, İBB Başkanı seçim çalışmalarında, Ak Parti belediyeciliğini suçlamak adına “yolsuzluk” dediği bütün iddialarını, Sayıştay Raporlarına bağlamıştı ve her gittiği programda da elinde ki o raporun çıktısını sallıyordu…

O raporlar, CHP ve İBB Başkan adayları için o gün “ne kadar değerli, tartışılmaz hatta sorgulanamazdı” değil mi?

Peki, şimdi ne oldu da aynı Sayıştay, CHP ve İBB Başkanları için “sorgulanması gereken, taraflı, tartışılır hatta yapısı bile değiştirilmesi gereken” bir kurum haline dönüştü…

Hatta onlar -söz konusu iktidar olunca- Varlık Fonu üzerinden bile Sayıştay denetimlerinin ne kadar önemli olduğunu, temcit pilavı gibi tekrar edip duruyorlar; öyle ya, Katar sermayesinin Türkiye’yi nasıl “istila” ettiğinin izi sürülmeli buradan…

“Türkiye Varlık Fonu neden Sayıştay denetimine tabi değil?”  sözü de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ait…

Sayıştay bütün bunlara, kendi durdukları yerden cevabını verdi ve aslında dolaylı olarak her şeyin denetlendiğini ve gizemli hiçbir şeyin olmadığını da ifade etti…

Sayıştay aynı yerinde ve aynı yasalar çerçevesinde yapması gerekeni yapmaya devam ediyor; ama belli ki İBB Başkanında ciddi bir eksen kayması var…

Ne oldu şimdi; zülfüyâre mi dokundu Sayıştay?

Ve onun için de “Sayıştay değişmeli” öylemi; kim ve ne için?

Daha belediye başkanı iken, “Biz tarafsız kurumlara, yasalara uymayız, onlar bize uysun ve yaptıklarımıza/yapacaklarımıza göre kendilerini şekillendirsin” diye “buyuran” birini, varın bir(de) iktidardayken düşünün…

Anlaşılan, yaptıklarını ayaklarına dolayan rapordan böylece kurtulmak istiyorlar; üstelik gerçekleri de çarpıtarak…

“Yalan stratejisi” üzerine kurulu siyasetlerine o kadar güveniyorlardı ki; yoksa bütün iddialarını “yolsuzluk ve israf” üzerine kuranlar; iddialarından bu denli rahat vurulur muydu?

Zaman tıpkı gün ışığı gibi bütün niyetlerin üstünü ne de güzel açıyor; insanı çelişkileriyle nasılda karşı karşıya bırakıyor…

Mademki bütün iddianızı Sayıştay Raporu üzerine kurmuştunuz -ki onu da elinize yüzünüze bulaştırdınız, hatta yüzünüzü kızartacak derecede- o raporda asla yer almamalıydınız…

Bütün icraatlarınız bunun çerçevesine uygun olmalıydı; çünkü iftiraya uğrayanların en önemli ölçüsünün bu raporlar olacağı gerçeği ortadaydı ve siz bu gerçeği öngörmüş olmalıydınız…

Hâlâ “tarafsız” olduğu iddiasıyla yayıncılığına devam eden bir gazeteciyle ve şikeli olduğu kayıtlarla sabit bir programda, Ak Parti adayının önünde de aynı raporu sunup, “Bizim en önemli amacımız İsraf, tasarruf ve seferberlik” diyen İBB Başkanı, öyle görünüyor ki hem savurgan, hem tasarruftan yoksun hem de hâlâ seferine çıkabilmiş değil…

İBB Başkanı aslında bütün gücünü semboller/metaforlar oluşturup, onu da sıkça tekrar etmekten alıyor; bu tarz bir siyasetin hedefi “gerçeği yerinden etmek”tir…

Bu siyaset tarzının bizi nereye götüreceği gerçeğini bir kez daha hatırlatmakta fayda var; “O, metaforların bin kere tekrarlanmasıyla faşizm; on bin kere tekrarlanmasıyla mikro-faşizm ve yüz bin kere tekrarlanmasıyla da nano-faşizm oluşur…”

Siz, Sayıştay raporlarındaki gerçeği değil de meseleyi -insanların hassasiyetini de suistimal ederek- “süt, burs ve ücretsiz akbil” şeklinde sembolize eder, bunu da sürekli tekrarlar ve de “başarırsanız” yolunuz, yukarıdaki gerçeğe çıkar…

Ama başaramazsanız -ki Allah’ın izniyle başaramayacaksınız–  gerçeğin yerine koyduğunuz ve çok tekrar ettiğiniz o semboller, önce sizin gerçekliğinizi yok edecektir…

Tıpkı Tek-Parti iktidarının, kendi oluşturduğu semboller tarafından yutulduğu gibi…

Çünkü aklı başında hiçbir toplum, hakikatini/kutsalını sembollere “yem” etmez/etmedi…

Bütün faşist zihniyetler -en yüksek güce erişenler de dâhil- saldırdıkları kutsallar tarafından adeta yutulmuşlardır; yerlerine konmaya çalışılan metaforun enkazını “faşist”in üzerine yıkarak…

Geleceğine dönük ciddi işaretler veren İBB Başkanını şimdiden uyandırmak adına bu hakikatleri vurgulamak istedim; çünkü her faşist, yola ilk çıktığında güleç ve başı öne eğikti…

Sema Mukabelesine yapılan saygısızlığı da eklediğinizde, bu yolun varış güzergâhı, yakın tarihi iyi bilenler için bir muamma değildir; tıpkı kutsalına dokunana bu milletin tavrının ne olacağının muamma olmaması gibi…