“Bu seçimde AK Parti’ye bir ders verelim” diyen bazı İslamcılara hitaben yazdığım yazıya çok güzel tepkiler geldi, elhamdülillah.

Canımı sıkan tepkiler de gelmedi değil.

Müzmin AK Parti düşmanlarının sövüp sayışlarından bahsetmiyorum; bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkıyor onlar.

Aklıselimine güvendiğim, sağduyulu bellediğim, büyük resmi gördüğünü zannettiğim bir kardeşim, altına benim de imzamı atacağım birçok eleştiri (Kars’la Edirne arasında başlayıp biten mevzularla sınırlı kalan, AK Parti hareketinin uluslararası mana ve ehemmiyetini ıskalayan eleştiriler) sıralayıp bunlardan ötürü bu seçimlerde AK Parti’ye oy vermeyeceğini anlattığı bir mektup gönderdi mesela.

İşte o acıttı.

“Kardeşim, sen bu mektubu bana değil Muhammed Mursi’ye gönder” diyecektim, ama hakikaten de göndermeye kalkar diye son anda vazgeçtim.

Gönderse, Sisi rejimi o mektubun Mursi’ye ulaşmasını sağlamaktan memnuniyet duyacaktır, “Pis İhvancının moralini iyice bozalım” diyerek.

Düşünsenize: Mursi karanlık hücresinde çile doldururken gardiyanlar kapıyı açıp “Türkiye’den mektubun var” diyorlar. Mursi’nin içi aydınlanıyor birden. Zarfı heyecanla açıyor ve sevinçle okumaya başlıyor. Daha başlar başlamaz kursağında kalıyor sevinci. İnanamıyor okuduklarına: Yeryüzünde İhvan’a sahip çıkan, hiç değilse İhvan’ın haklılığını ve mazlumiyetini ısrarla gündemde tutan yegâne hükümet AK Parti Hükümeti ve Türkiyeli bir İslamcı o hükümetten kurtulmaya çalışan uluslararası sistem lortlarının ekmeğine niye yağ süreceğini ballandıra ballandıra anlatıyor! İçi burkuluyor, Mursi’nin. Sonra, müthiş bir öfke büyüyor içinde. Duvarları yumruklayarak o öfkeyi patlatası geliyor: “Biz neyin derdindeyiz, bu çocuk neyin derdinde. İzan, basîret, yâ Hû!” diye bağırıyor içinden. Sakinleşmek için “Allah-u me’assabirîn, Allah-u me’assabirîn, Allahu me’assabirîn” diyor. Sakinleşiyor. Mektubu yazan İslamcıyla konuştuğunu hayal ediyor, mektubu usulca yırtarken: “Ah çocuk ah! Senin durumunda olabilmek için Mısır’da 100 senedir mücadele ediyoruz, işkence görüyoruz, ipe çekiliyoruz ve sen hazır bulduğun bu durumunun şükrünü böyle eda ediyorsun, öyle mi? Allah seni ıslah eylesin kardeşim. Allah seni ıslah eylesin.”

Mursi’yi karanlık hücresindeki çilesiyle baş başa bırakıp AK Parti’ye “ders” vermek isteyen İslamcıların ferasetsizliğini öpüp başlarının üstüne koyan Gülencilere gelelim…

Pensilvanya Kurtuluş Ordusu’nun öncü kuvvetlerinden ROTAHABER internet haber sitesi, dünkü yazımı zil takıp oynayarak karşıladı, AK Parti’ye “ders” vermek isteyen İslamcıları pek sevdi.

Dedi ki:

“Haziran’daki milletvekili seçimleri yaklaşırken iktidara yandaş medya, iktidarın koltuğu kaybetmemesi için artık köşe yazılarıyla halktan yalvararak oy istiyor. Aklında AK Parti ile ilgili şüpheleri olan mütedeyyin seçmene internet sitelerinden ‘ilandır’ denilerek okutulan köşe yazılarından birisinin sahibi ise Hakan Albayrak.

Diriliş Postası adlı gazetede yazdığı yazıyla, AK Parti’nin belediyelerde şımarması, bürokratların zulmü, ilginç kişilikleri olan milletvekili adaylarına rağmen AK Parti’ye oy vermesinin, ‘ümmetin maslahatı/iyiliği’ için şart olduğunu söyleyen Albayrak, ‘İrili ufaklı karın ağrılarınıza / ağrılarımıza ümmetin maslahatını nasıl kurban edersiniz?’ diye seçmene hesap sorarak, işi adeta ‘dini kurtarma’ olayına çevirdi. AK Parti’ye oy vermeyen seçmeni, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya ders verdiğini zanneden Kırım Hanı ile kıyaslayan Albayrak, seçmenin kararının ümmetin kaderini asırlarca değiştirebileceğini iddia etti.

‘İslamcı seçmene’ AK Parti’ye verilmeyen oylarla iktidarın kaybedildiği takdirde, ümmetin asırlar boyunca felaketine yol açabileceklerini iddia eden Albayrak, yapılan haksızlıkların, yolsuzlukların, hırsızlıkların ortaya çıkmasına rağmen 3 seçimdir sorulmayan soruların seçimden sonraya bırakılmasını istedi.”

Rotahaber’deki bu yazının başlığı: “Hakan Albayrak, AKP’ye oy verin diye yalvardı”.

Yalvardım mı gerçekten?

Evet, kesinlikle yalvardım.

Yalvarmaya devam ediyorum.

Bunları sevindirmeyin diye!