CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu önceki akşam bir televizyon programının canlı yayın konuğuydu ve gündemdeki konularla ilgili soruları yanıtladı.

İç politikadan ekonomiye birçok mesele hakkında görüşünü dile getiren Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Mısır’la ilişkilerinin kötü olmasını İhvan’a indirgeyerek şöyle dedi:

“İhvan dediğiniz nedir? ‘Sizin için PKK neyse bizim için İhvan odur’ diyorlar. Neden İhvan’ı destekliyorsun?”

Ana muhalefet partisi lideri Türkiye ve Mısır ilişkilerinin normalleşmesini istiyor ve bunun ülkemizin çıkarına olduğunu söylüyor.

Bu görüşüne katılmamak mümkün değil.

Fakat bilerek veya bilmeyerek atladığı birkaç nokta var.

“Mısır’la ilişkilerimizi ne pahasına olursa olsun düzeltelim” demek teslim bayrağı çekmektir.

İlişkilerin bu durumda olmasının sebebi iddia ettiği gibi Türkiye’nin İhvan’a destek vermesi değil.

Bilakis iki ülke arasında ilişkilerin kötüleşmesinin başlıca sebebi Mısır’da gerçekleşen askeri darbe sonrasında Kahire’nin Suudi Arabistan – Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ekseninde politikalar izlemeye başlaması.

Söz konusu ülkeler de Türkiye’nin güçlenmesinden ve bölgedeki nüfuzunun artmasından endişe duyuyor.

Ülkemizin güçsüz ve içine kapanık kalmasını istiyorlar.

Halk iradesinin tecelli ettiği bir sistemle gelişip kalkınarak bölge halklarına ilham vermesinden korkuyorlar.

Türkiye’nin dış politikasını “İhvan’a destek” üzerine kurduğu iddiası da yine onlara ait.

Kılıçdaroğlu, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ve Abu Dhabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’in sözlerini tekrarlamaktan başka bir şey yapmıyor.

CHP Genel Başkanı’nın PKK ile İhvan’ı aynı kefeye koyduğu anlaşılıyor.

Bunun ne kadar haksız bir itham olduğunu görmek için uzman olmaya gerek yok.

PKK, kısaca söylemek gerekirse, bebek katili ve eli kanlı bir terör örgütü.

İhvan ise kuruluşundan bu yana çektiği her türlü acılara rağmen ısrarla şiddeti reddeden ve hatta “silahlı devrim” seçeneğine kapılarını kapattığı için eleştirilen barışçıl bir cemaat.

Ayrıca birçok gözlemciye göre İhvan’ın Türkiye’deki karşılığı AK Parti değil Saadet Partisi.

Yani Kılıçdaroğlu’nun müttefiki.

Sahi; Saadet Partisi, CHP Genel Başkanı’nın İhvan hakkında sarf ettiği sözlere katılıyor mu?

Temel Karamollaoğlu da İhvan’ı terör örgütü olarak mı görüyor?

Yoksa Saadet Partisi CHP ile ittifakına toz kondurmamak için Kılıçdaroğlu’nun İhvan’a yönelik iftiralarını duymazdan mı gelecek?

Türkiye’nin milli çıkarlarını koruyacak bağımsız politikalar izlemesinin ana muhalefet partisi liderini rahatsız ettiği anlaşılıyor.

Kılıçdaroğlu; Abdülfettah es-Sisi’yle ve Beşşar el-Esed’le barışmamızı, İsrail’le ilişkilerimizi düzeltmemizi, Irak’tan ve Suriye’den uzak durmamızı, Amerika ve Avrupa bize ne verirse onunla yetinmemizi ve hangi rolü biçerse onu yerine getirmemizi istiyor.

Sınırlarımızda bir terör koridoru kurulmasına izin vermemiz ve Akdeniz’deki haklarımızın gasp edilmesine göz yummamız gerektiğini söylüyor.

Çünkü yaşanan sorunların temelinde bunlar yatıyor.

Aslında Kılıçdaroğlu da bunun farkında.

“ABD de Rusya da güçlü bir Türkiye istemez. Bölgesinde zayıf, her an kontrol edebilecekleri, ekonomisini çökertebilecekleri bir ülke isterler” diyor.

Sorun şu ki, bir dediği diğerini tutmuyor.