Bizdeki sol görüşlü sosyal medya kullanıcılarının birçoğunda kendilerine has şöyle bir gariplik vardır: Ortaya bir yalan atarlar, sonra bu yalanı attıklarını unuturlar, önlerine çıktığında ise kendi yalanlarına inanırlar…

Şu “Almanya bizi kıskanıyor…” meselesi tam da böyle bir uydurma. Güya biz “Almanya bizim ekonomimizi kıskanıyor.” iddiasındaymışız da akıllarınca Türk ve Alman ekonomilerini kıyaslayarak sosyal medyada bizim bu iddiamızı güya tiye alıyorlar. Peki hangimiz söylemiş bunu? Hangi siyasetçimiz? Hangi TV kanalımız? Hangi Gazetemiz? Ya da hangi gazetecimiz?

Gerek Almanya’yı gerek Türkiye’yi iyi tanıdığını iddia edebilecek bir kardeşiniz olarak bu konuya açıklık getirmek istiyorum.

Ekonomik açıdan veya sanayileşme açısından Almanya bizi kıskanmaz.

Neden kıskansın ki?

Dünyanın en büyük 3. ekonomisi.

Audi Alman, BMW, Mercedes, Porsche, Volkswagen Alman.

Dünya üzerinde satılan otomobillerin neredeyse üçte biri Alman markaların arabası.

Siemens Alman, Bosch, Miele, Adidas, Allianz Alman vs. vs. vs…

Bu markaların sırf isim değeri, yani şirketlerin kendileri değil sırf isimlerinin değeri BrandZ-rankinge göre 336 milyar dolar. Bana Türk Hava Yolları dışında bir tane 2 milyar dolar değeri olan bir Türk markası söyleyin… Maalesef yok, Haribo ile Nivea bile bütün Türk markalarını marka değeri açısından gerisinde bırakıyor…

Peki bu durum neden böyle? Neden bu kadar gerideyiz? AK Parti ekonomimizi yönetemiyor mu?

Problemin temeline inelim:

Almanya 1920’de Haribo’yu kurdu, biz 1920’de İstiklal Mahkemeleri’ni kurduk.

Almanya 1925’de Dekra’yı kurdu, biz 1925’de Şapka Kanunu’nu çıkardık.

Almanya 1926’da Mercedes’i kurdu, biz 1926’da Osmanlı’nın son izlerini de silebilmek için Mecelleyi kaldırıp İsviçre’den Medeni Kanun getirdik.

Almanya 1932’de Audi’yi kurdu, biz 1932’de Halkevlerini kurduk.

Almanya Volkswagen’i 1937’de kurdu, biz 1937’de İsmet Paşa’yı görevden alıp yerine yeni bir hükümet kurduk.

Almanya Porsche’u 1931’de kurdu, biz 1931 de sadece köstekli saatlerimizi kurduk.

Bu liste daha da uzayıp gitmeden sonuca gelelim:

Bugün Alman ekonomisini ayakta tutan şirketlerin büyük çoğunluğu 1920 ile 1940 arasında kuruldu, o yıllarda bizim nelerle meşgul olduğumuzu yakın tarihimizi bilenler bilir.

Ee “Ama biz savaştan çıkmıştık!” diyeceksiniz, kusura bakmayın ama aynı savaştan Almanya’da çıkmıştı, hem de Versailles’de Fransız’ın önünde diz çöküp mağlup olmuş olarak.

Ha yetmedi, üstüne üstlük Almanya bir de bizim girmediğimiz 2. Dünya Savaşı’na girdi, ondan da bütün şehirleri yerle yeksan edilmiş olarak mağlup çıkıp yoluna devam etti.

Yani anlayacağınız, Almanya bizi ekonomik açıdan kıskanmaz…

Çünkü Almanya’nın hiçbir zaman bir CHP’si olmadı…

Almanya kıskanırsa, CHP’ye rağmen hâlâ çırpınarak yapmak istediklerimizi kıskanır.

Sanayileşmiş ülkelerle aramızdaki 80 yıllık arayı kapatmak için gösterilen çalışma azmini kıskanır, birbirine kenetlenişimizi kıskanır…

Kendilerinde olmayan hangi “değer” varsa onu kıskanır…

Almanya bizim stratejik konumumuzu, üç tarafı deniz, toprağı buram buram tarih ve medeniyet kokan vatanımızı, bayrağımızım mazlumlar nezdindeki karşılığını, tarihimizde soykırımların olmayışını kıskanır.

Mesela İstanbul Havalimanı’nın yarısı büyüklüğündeki Berlin Havalimanı’nı 12 yıldır bitiremedikleri için İstanbul Havalimanı’nın açılışını sadece 3 yılda yapabilecek çalışma hızımızı kıskanır…

Mesele bundan ibaret vesselâm.